DÜNYA Bankası’nın eğitim için en fazla para harcadığı iki ülke Türkiye ve Hindistan.
Dolayısıyla Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink eğitimle yakından ilgili.
Zaten kendisi babasının işi dolayısıyla İstanbul’da okumuş.
Çeşitli aralıklarla hem Robert Kolej’de hem de Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim görmüş.
Kendi deyişiyle "Türk eğitim sisteminin bir ürünü".
Yani eğitimin sorunlarına yakından ilgi duymasının duygusal bir yanı da var.
Geçen akşam yemeğinde Vorkink’in "Türkiye’de Eğitim Reformu" sunumunu dinledik.
Vorkink’e göre, Türkiye eğitim reformlarında doğru bir politika izleyerek doğru yatırımlar yaparak bir "Avrupa Kaplanı"na dönüşebilir rahatlıkla.
Peki "Avrupa Kaplanı"na dönüşmek için ne yapmalıyız, nelerimiz eksik?
Vorkink önce bazı tespitler yapmış.
Meselá, işverenler artık daha karmaşık becerilere sahip işçiler peşinde.
Globalleşme ve teknoloji bunu dayatıyor.
Acaba Türkiye işgücünü global rekabete hazırlıyor mu?
Meslek okulları bunun için gerekli eğitimi verebiliyor mu?
"AB yaşlanan nüfusu nedeniyle Türkiye’nin işgücüne muhtaç" diyoruz ya, sözü geçen işgücü 1960’ların işgücü değil kesinlikle.
Avrupa kapılarını hiçbir becerisi olmayanlara açmayacak.
Vorkink’in raporunda çarpıcı bir tablo var.
Mesleki eğitim görenlerle, normal lise mezunları arasında iş bulma, ücret gibi konularda fark yok.
Diğer tespitlere gelince...
Türkiye okul öncesi eğitimde geri.
Ürdün, Endonezya’nın bile gerisinde.
Türkler "anaokula" sıcak bakmıyor.
Orta öğretimde durum Vorkink’in sözleriyle "dramatik".
Ancak 35 yılda Avrupa Birliği’nin bugünkü düzeyini yakalayabileceğiz.
Hele kırsal kesimlerde durum daha da vahim çünkü kızların orta eğitime devam etmelerinde 10 yılda arpa boyu kadar yol alınmış.
Şimdiye kadar fazla dile getirilmeyen bir gerçeğe de Dünya Bankası Türkiye Direktörü parmak basmış:
ÖSS Sınavı.
Hepimiz biliyoruz, ÖSS Sınavı nedeniyle dershane bağımlılığının ne olduğunu.
Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan tuhaf bir bağımlılık. Bu konuda tespit şöyle:
"ÖSS Sınavı, eğitim sisteminde kaliteyi düşük tutuyor"
Sonuçta eğitimde sorunlar büyük...
Keşke Ankara, eğitim sistemindeki öğrencilerin sadece yüzde 3’ünü kapsayan İmam Hatip tartışmasına bu kadar odaklanacağı yerde gerekli çözümleri üretebilseydi.
İngilizce bilen bilişim uzmanı sadece 13 bin
EĞİTİM meselesi sadece bizim meselemiz değil.
Türkiye’de yatırım yapmayı planlayan uluslararası şirketler de eğitim reformlarını yakın takibe almış durumda.
Vorkink’ten önce öğle yemeğinde biraraya geldiğimiz yazılım şirketi Oracle Avrupa Başkanı Sergio Giacoletto bakın neleri merak ediyor?
"Meslek okullarında bilgisayar eğitimi ne düzeyde?"
"İngilizce kullanımı yaygın mı?"
Bilişimde İngilizce önemli.
Yazılım devlerinin büyük yatırım yaptıkları Hindistan’ın en büyük avantajı İngilizce.
Oracle yetkilileriyle sohbette ortaya çıktı ki, Türkiye’de mesleği bilişim olan 50 bin kişi var.
Oysa Hindistan’ın sadece Madras şehrinde yılda ortalama 50 bin bilişimci yetişiyor.
Bizde İngilizce konuşan bilişim uzmanının sayısı sadece 13 bin.
Vorkink’in raporuna dönersek, Dünya Bankası’nın Türkiye Direktörü de İngilizce’ye yeterince önem verilmediği görüşünde.
Hatta buradaki öğrencilik yıllarına dönerek "Benim dönemimde İngilizce çok daha yaygındı ve daha iyi konuşulurdu" diyor.
Sergio Giacoletto Avrupa Birliği’nin yeni üyeleriyle yakından ilgili.
Bilişim alanında kat ettikleri mesafeyi iyi izliyor.
"Yeni Avrupa, Eski Avrupa’yı geçecek" diyor.
Ukrayna’nın 28 yaşındaki genç Ulaştırma Bakanı bilgisayarının başında tüm ülkeyi kapsayacak bir ulaşım ağının üzerinde bizzat çalışıyormuş.
Çek Cumhuriyeti’nin "Bilişim Bakanlığı" mevcut.
Güney Afrika Cumhurbaşkanı Mbeki de her yıl 6 bakanıyla birlikte bir hafta sonunu Oracle yetkilileriyle görüşüp bilişimde son gelişmelerden haberdar oluyormuş.
Yani hükümet yetkilileri bizzat işin içinde olmalı, öncü rolünü üstlenmeli.
Bu arada ben bir iki yıl önce "Başbakan Erdoğan’ın diziüstü bilgisayarı var mı" diye sormuştum.