Paylaş
“10 yıl içerisinde acilen önlem alınmadığı takdirde küresel ısınmanın dünya ekonomisine maliyeti 5.5 trilyon Euro olacak.”
Küresel ısınma faktörüne, altyapı yetersizliği ve İstanbul Belediyesi’nin büyük sorumsuzluğu eklenince sel felaketini yaşadık.
Selin ekonomimize maliyeti, 300 milyon dolar ile 500 milyon dolar arasında hesaplanmış.
İklim değişikliği Türkiye’yi fena vurmaya devam edecek.
Zira, Dünya Bankası’nın 5 Haziran Çevre Günü’nde yayınladığı rapora göre, ısınma Türkiye’de daha hızlı.
Kuşkunuz olmasın seller yine yaşanacak.
İklim felaketlerinin maliyetlerini kaldırmaya gücümüz ne kadar yetebilir?
Değişmek zorundayız.
Önce “günü kurtarma” peşindeki kafa yapımızı, sonra yaşam tarzımızı, evlerimizi, sanayimizi değiştirmeliyiz.
Daha düşük karbon salımı anlamında olan “akıllı binaları”, “güneş panellerini” yazdığımda biliyorum bazılarına fantezi olarak geliyor ama dünyanın gidişatı o yönde.
Dünya nicedir “düşük karbon ekonomisi”ni konuşuyor.
İKLİM PLATFORMU KURULDU
TÜSİAD’ın geçen gün Tepebaşı’ndaki binasında ağırladığı, İngiltere Enerji ve İklim Değişikliği’nden Sorumlu Devlet Bakanı Lord Hunt’ın ağzından bu kavramı bol bol duyduk.
Bir konuyu aydınlatmakta yarar var.
Ankara’da çeşitli bakanlıklarda temaslarda bulunan Lord Hunt neden İstanbul’da TÜSİAD’a uğradı?
TÜSİAD geçtiğimiz günlerde, kısa adı REC olan “Bölgesel Çevre Merkezi-Türkiye” ile birlikte İklim Platformu’nu oluşturdu da ondan.
REC çevreyle ilgili uluslararası çalışmalar yapan, ABD, AB işbirliğiyle kurulmuş bir STK.
www.iklimplatformu.org adresinden ulaşabileceğiniz İklim Platformu neyi amaçlıyor?
Öncelikle “düşük karbon ekonomisi”ne geçiş için iş dünyasına destek vermeyi.
Örneğin, enerji yoğun çalışan şirketlere “karbon salımını hesaplama yöntemlerini” öğretmeyi.
Tabii, özel sektörü aralık ayında, Kopenhag’daki İklim Zirvesi’ne hazırlamayı da amaçlıyor.
Zira diğer ülkelerde özel sektör hükümetle el ele hazırlanıyor konferansa.
Şu noktayı akılda tutmakta yarar var.
İklim değişikliğiyle mücadelede özel sektör en büyük oyunculardan biri.
Şimdi gelelim TÜSİAD’daki toplantıya.
Genel Başkan Yardımcısı Ümit Boyner tarafından ağırlanan Lord Hunt diyor ki, “İngiltere olarak Nabucco, Güney Akım gibi enerji projelerine destek veriyoruz.
Ama öbür yanda arz çeşitliliği açısından yenilenebilir enerji de
çok önemli”.
TİCARET SINIRLANABİLİR
Avrupa Birliği’nin hedefi 2020 yılına kadar karbon salımını yüzde 20 azaltmak.
İngiltere önüne daha da iddialı bir hedef koymuş.
Sera gazlarını 2020 yılına kadar yüzde 34 azaltacak.
Yenilenebilir enerji payını da yüzde 30 civarında çoğaltacak.
Lord Hunt “Düşük karbon ekonomisine” ne kadar çabuk geçersek küresel ısınmanın maliyeti o kadar az olur” diyor.
İngiltere’nin gelecekte “düşük karbon ekonomisine” geçmeyen ülkelerle ticareti sınırlayabileceğini ima ediyor.
Anlayacağınız durum ciddi.
Avrupa’nın “karbon vergisini” tartıştığı bir dönemde Türkiye tüm gelişmeleri yakından izlemek zorunda.
Türkiye’de karbon salımını açıklayan şirket yok
UZUN ince bir yolun başındayız.
REC-Türkiye direktörü Dr. Sibel Sezer Eralp’in verdiği bilgiye göre, Türkiye’de şirketler karbon salımını açıklamıyor henüz.
Eralp “Şirketlerin bunu açıklamalarını istiyoruz. Bazılarının karbon salımını hesapladıklarını biliyoruz. Ama açıklayan yok” diyor.
Oysa dünyada özel sektör bu konuda daha şeffaf olmaya doğru gidiyor.
İklim Platformu, önümüzdeki kasım ayında İstanbul’da büyük bir konferans düzenliyor.
Konferansa, Türkiye’nin önde gelen 100 kuruluşundan CEO ve genel müdürler davet edilecek.
Oluşturulacak çalışma gruplarında şu önemli konular masaya yatırılacak:
* Düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinde finansal imkânlar.
* Teknoloji transferi.
* Tedarik zincirinde karbon yönetimi. Yani ürünler tüketiciye en düşük karbon salımıyla nasıl ulaşabilir meselesi.
Dr. Eralp, konferansta özel sektörün Kopenhag Zirvesi öncesi, küresel ısınmaya karşı pozisyonunun ortaya çıkacağını söylüyor.
Ben ise şunu merak ediyorum:
Kopenhag Zirvesi’nde, Kyoto sonrası için müzakere masasına oturacak olan Türk Hükümeti özel sektör ile nasıl bir iletişim içersinde?
Paylaş