Paylaş
Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen’in açılışını yaptığı Çırağan’daki konferansın moderatörü gazeteci-yazar Osman Ulagay, konuşmacıları ise iki önemli isimdi.
Küresel ekonomik krizi 2005 yılında tahmin eden, IMF’nin en genç baş ekonomisti sıfatını kazanmış Hintli Profesör Raghuram Rajan ile Oxford Üniversitesi’nden tarihçi ve siyaset yazarı Profesör Timothy Garton Ash.
Her ikisi de Davos’tan aşina olduğumuz isimler.
Rajan ile Ash, bu yıl Davos’un en sıcak konularından “kapitalizmi” ve buna kavrama bağlı olarak “demokrasiyi” masaya yatırdılar.
Özen’in “gelir dağılımındaki eşitsizlik giderek toplumlarda daha fazla gerginlik yaratsa da elimizdeki en umut verici sistem” dediği kapitalizm giderek daha fazla sorgulanıyor.
Davos’ta kapitalizmin şirketlerin aşırı güçlenmesine yol açtığı, yeni iş sahaları açamadığı iddia edilmişti.
Şöyle ya da böyle dünyanın içine düştüğü belirsizlikten, gelir uçurumundan, ekonomik krizden kapitalizm suçlu koltuğunda.
ABD EĞİTİM REFORMUNU BAŞARAMADI
Chicago Üniversitesi öğretim görevlisi ekonomist Profesör Rajan, İstanbul’da şu tespitte bulunuyor
“İçinde bulunduğumuz duruma kapitalizm değil finansal kapitalizmin başarısızlığı yol açmıştır”.
Rajan’a göre, gelişmiş ülkelerde demokratik sistemin reformları geciktirmesi ve popülist siyasetçilerin yetersizlikleri de ekonomik krize yol açtı.
Rajan reform derken sadece mali reformları anlamamak gerek.
Eğitim reformlarını özellikle vurguluyor.
ABD’de yaşları 25 ile 55 arasında değişen işsizlerin yüzde 35’inin lise diploması yok.
Hintli profesör “ABD eğitim sorununu çözemedi” derken benim aklıma haliyle meclisten yeni geçen 4+4+4 yasası geliyor.
Geçenlerde televizyonda Obama’nın Amerikan eyalet valileriyle bir toplantısını izlemiştim.
Obama valilerden, acilen eğitim sorununa eğilmeleri gerektiğini söylüyordu.
Dünyanın süper gücü bu sorununa çare bulamamışken, Türkiye uzmanlara gerektiği gibi danışmadan, tartışmadan Meclis’te geçen yasayla mı eğitimi çözecek?
Neyse bu konumuzun dışında.
TÜRKİYE İÇİN NE DEDİLER?
Rajan ve Ash ile kapitalizmin ve demokrasinin geleceğiyle ilgili çıktığımız 2 saatlik yolculukta Türkiye için neler söylendi?
Türkiye, ekonomik büyümeleriyle gelişmiş ülkeleri fersah fersah geride bırakan BRICS (Brezilya, Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Afrika) ülkeleriyle kader birliği içersinde.
Rajan, Türkiye’nin yükselen pazarlara yakınlığı dolayısıyla avantajlı bir durumda olduğunu söylüyor.
“Bu pazarlara yakınlık nedeniyle Türk şirketleri kazançlı çıkacak” diyor.
Timothy Garton Ash ise BRICS ülkeleri arasına kattığı Türkiye’yi diğerleriyle birlikte “küreselleşmenin kazanan tarafı” ilan ediyor.
“Bu ülkeler küreselleşmenin yarattığı fırsatları iyi yakaladılar” diyor.
Türkiye’nin AB ile “aşk-nefret” ilişkisine de değinen Ash’a göre, Çin dünya için ne anlama geliyorsa Türkiye de AB için aynı anlama geliyor.
“Türkiye ne olursa olsun Avrupa Birliği’nin genişleme sürecine dahil olmalıdır” diyen Ash, yeri geldiğinde cezaevindeki gazetecilere de değinerek “aksayan demokrasimize” dikkat çekmekten geri kalmıyor.
TÜSİAD projektörü Rusya’ya çevirdi
GARANTİ Bankası’nın ünlü konuşmacıları kapitalizmin ve demokrasinin geleceğini masaya yatırırken elbette Çin’e de değindiler.
Dünya bir belirsizlik içersinde ise aynı şeyi Çin için de söylemek mümkün...
Timothy Garton Ash’a göre, Çin’in ekonomik başarı ve kültürel modernleşmeye dayanan modeli oldukça kırılgan.
Çin’i yazmak için sayfalar yetmez.
En iyisi BRICS’in bir diğer üyesi Rusya ile ilgili İstanbul’daki bir başka toplantıya geçmek.
TÜSİAD’ın St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu (SPIEF) ile birlikte düzenlediği toplantıda bu kez Rusya’da iş yapan Arçelik CEO’su Levent Çakıroğlu, Rönesans İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Erman Ilıcak, Gazprombank Başkan Yardımcısı Sergey Nekrasov, Rönesans Kapital Başekonomisti Charles Robertson gibi isimlere kulak verdik.
TÜSİAD’ın böyle bir toplantıyı düzenlemesinin nedeni St. Petersburg Ekonomik Forumu’na dikkat çekmek.
Zira 21-23 Haziran tarihinde düzenlenecek Rusya’nın Davos Zirvesi’nde ilk günü “Rusya-Türkiye İş Diyalogu” başlıklı bir oturum düzenleyecek.
TÜSİAD’ın projektörü Rusya’ya çevirmesi, giderek gelişmekte olan Rusya-Türkiye ekonomik ilişkileri açısından son derece yerinde bir karar.
Ilıcak’ın değindiği gibi, Rusya’da önemli inşaat projelerine imza atmış olan Türkiye, bugün imalattan, bankacılığa birçok sektörde faaliyet gösteriyor.
İki ülke arasındaki ticaret hacmi de yükselen bir trend gösteriyor.
Rus turistlerin sayısı günden güne artıyor.
Rajan’ın değindiği gibi, Rusya’nın “yükselen bir Pazar” olarak yakınlığı bizim için bir avantaj.
Ancak madalyonun diğer yüzünde toplantıdaki bir izleyicinin işaret ettiği gibi dev bir yolsuzluk sorunu var.
Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde, doğalgaz bağımlılığı, buna ilaveten şeffaf olmayan nükleer anlaşma, inanılmaz bir servetin sahibi olarak üçüncü kez devlet başkanlığı koltuğuna oturacak Putin faktörü var.
TÜSİAD’ın projektörü Rusya’yı daha iyi anlamamızı sağlayacak.
Ulagay’ın kitabı: Türkiye Kime Kalacak
GELECEK Zirvesi toplantısında yazılarını beğenerek okuduğum Dünya Gazetesi yazarı Rüştü Bozkurt’a rastladım.
Elinde Osman Ulagay’ın son kitabı “Türkiye Kime Kalacak” vardı.
Satırlarının altını pembe kalemle çizerek okuduğu kitaptan oldukça etkilenmişti Bozkurt.
Ulagay’ın Doğan Kitap’tan yeni çıkan kitabının alt başlığı ise “Başbakan’ın Yazdırdığı Kitap”.
Ulagay, kitabın girişinde bu alt başlığı şöyle açıklıyor:
“ Yanlış anlamayın. Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla ya da ricasıyla yazılmadı bu kitap. Ama haberi olmadan katkıda bulundu. Bir siyasi lider olarak çizdiği portreyle, sergilediği davranışlarla, Türkiye’nin 2001 yılından beri yaşadığı süreçte oynadığı belirleyici rolle ve özellikle medyaya karşı takındığı tavırla beni bu kitabı yazmaya iten koşulların oluşmasına katkıda bulundu”.
Paylaş