Paylaş
Etiler’deki polis okuluyla ilgili iddialara yanıt verirken sözü ulaşıma getirdi ve “ulaşım sorunun ancak biz çözeriz. İstanbul tesadüflere terk edilemez, maceraya sürüklenemez” dedi.
Keşke dediği gibi olsaydı.
Yazık ki, İstanbul maceradan, maceradan sürükleniyor.
Kentsel dönüşümde de öyle, ulaşımda da öyle.
Ulaşım meselesini geçen gün Türkiye Bilişim Vakfı çatısı altındaki İstanbul Bilgi Toplumu İzleme Grubu kurucularından Leyla Arsan ile konuştuk.
AB’nin 6. ve 7. çerçeve programları için teknoloji, inovasyon, Ar Ge gibi konularda danışmanlık hizmeti veren TAGES şirketinin CEO’su olan Leyla Arsan şimdiye kadar Türkiye’ye 11 milyon euroluk AB fonu kazandırmış.
İki yıldan beri üzerinde çalıştığı AB projesi “Akıllı Şehir Yazılım Geliştirme Kiti”.
Projenin ortakları arasında Roma, Helsinki, Barselona, Amsterdam, Manchester gibi şehirler var.
Leyla Arsan, turizm, katılımcılık ve ulaşım alanlarına el atan projeye İstanbul’u da dahil etmeyi başarmış.
İstanbul ile ulaşımı yan yana getirmiş.
AB projesinin esası yazılım programlarıyla sorunlara çözüm üretmek.
Yazılım programı oluşturmak için gereken en önemli şey veri.
Elinizin altında gerekli veriler, datalar yoksa eliniz kolunuz bağlı sayılır.
Leyla Arsan “Projeye başladık ama baktık ki belediyenin ulaşım verilerine ulaşamıyoruz”.
Neticede ortaya şu çıkmış:
Türkiye’de, başta belediyeler olmak üzere çoğu kurumlarda “open data” yani “açık veri” denen şeyi benimsemiyorlar.
Bu meselenin diğer önemli boyutu şu:
Veriler paylaşmadığı zaman kim açık, şeffaf bir toplumdan söz edebilir?
Arsan’a dönersek, dediğine göre, projenin ortağı ülkeler “açık veri” denen politikayı çoktan benimsemişler.
Yani elinin altındaki verileri, bilgileri paylaşıyor.
Örneğin, projeye dahil bile olmayan Kanada’daki bir yazılım uzmanı Manchester şehrinin “açık verilerinden” yararlanarak bu şehrin ulaşımı için bir program geliştirebiliyor.
İstanbul için geliştirmek istese bu mümkün değil.
Metrobüsünden, dolmuşuna, vapurundan motoruna yirmiden fazla araç çeşidine sahip bir şehri düşünün.
Ulaşımla ilgili şirket sayısı da 11.
Her kafadan bir ses denir ya aynen öyle.
İDO ve TCDD’nin dışındakiler İBB’ye bağlı.
“İstediğimiz anlık verilere hiç ulaşamadık. Bir kere söz konusu şirketler ve kurumlar arasında da veri akışı olmuyor zira hiçbiri veriyi paylaşmaya gönüllü değil”.
“Açık Veri”yle ilgili başka bir aksayan nokta 4736 sayılı yasaymış.
Zira bu yasaya göre, kurumlar yarattığı her türlü değeri (bilgi, veri
adı geçmiyormuş yasada) ancak
“satmak” suretiyle başkasına aktarabiliyor.
Bir karmaşık durum daha.
Leyla Arsan, çalmadık kapı bırakmayarak proje kapsamındaki İBB’den ancak son bir yılın bazı verilerini alabilmiş ve gençler
arasında bir yazılım uygulama yarışması açmış.
Özetle diyor ki “Türkiye “açık veri” politikasını benimsemediği sürece Akıllı Şehirler hayal olur, trafik de böyle devam eder”.
Bu sözleri, hem “ulaşıma çare biziz” diyen Topbaş’ın, hem İstanbul’u kazanmak konusunda iddialı konuşan Sarıgül’ün dikkatine sunarım.
“Açık veri” politikasına geçilmediği takdirde çabaları ne yazık ki çöpe gidecek.
Tüm okurlara sağlıklı, huzurlu yeni bir yıl diliyorum.
Paylaş