Trabzon’un kaderi ’İpek Demiryolu’na bağlı

BUGÜNLERDE "tüm yollar Roma’ya çıkar" misali tüm yollar Trabzon’a çıkıyor.

Cumartesi günü Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nin (UND) yönetim kurulu toplantısı için Trabzon’dayız.

Bizden bir gün önce TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu uğramış.

TEB’in Trabzon Strateji Raporu toplantısı bir gün sonra.

UND Başkanı Çetin Nuhoğlu da Trabzonlu olunca şehre ilgi daha da artıyor haliyle.

Trabzon’un eski parlak günlerini Nuhoğlu’ndan dinliyoruz.

Osmanlı döneminde "Şehzadeler Şehri" Trabzon.

1850’lerde 11 tane konsolosluğun olduğu, transit ticaretin merkezi.

Marsilya’dan, Köstence’den kalkan gemilerin yanaştığı kozmopolit bir liman.

Aynı zamanda Türkiye’nin ilk "opera" binasının inşa edildiği kültürel bir başkent.

Tiyatrolarıyla, zengin konaklarıyla meşhur.

Şems gibi şık otellerde öğle yemekleri piyano eşliğinde yeniliyor.

Trabzon’a ilk darbe Rusların bataklığı kurutarak inşa ettikleri Poti Limanı.

Ruslar bu limanı demiryolu ile Tebriz’e bağlamak akıllığını da göstermiş.

İkinci darbeyi Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla yiyor Trabzon.

Transit ticaret merkezi olarak giderek önemini kaybediyor.

1980’li yıllara gelince Trabzon limanında eski günler kadar olmasa da yine bir hareket var.

O yıllarda limandan İran’a bir günde yüzlerce kamyon yola çıkarken, bugün bu sayı 20’lere, 30’lere düşmüş.

İran’ın taşımacılığını karadan denize kaydırması şehre bir darbe daha indiriyor.

Trabzon Limanı’nda eski canlılığından eser yok.

Belediye Başkanı Volkan Canalioğlu’nun rakamlarına göre işsiz sayısı 30 binin üzerinde.

Hükümetin fındık politikası üreticinin belini bükmüş.

"Genç katillerin şehri" olarak damgalanmak şehri büsbütün umutsuzluğa sürüklemiş.

Global ısınmanın etkisiyle "hamsi" bile bu yıl Trabzon kıyılarına daha az uğrar olmuş.

Trabzon’da peşpeşe düzenlenen toplantılar biraz da "dayanışma ruhu"yla yapılıyor.

Peki Trabzon nasıl kurtulur?

Karadeniz kıyısındaki bu güzel liman şehri geleceğe nasıl umutla bakabilir?

UND’nin Trabzon Sanayi ve Ticaret Odası’ndaki toplantısında işte bunlar konuşuluyor.

Şehrin sermaye birikimi yok.

Akla gelen ilk öneri Trabzonlu zengin işadamlarının buraya yatırım yapmaları.

Çeşitli politikalarla limanın kapasitesi artırılabilir.

Çetin Nuhoğlu, Trabzon’un "transit avantajının" değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

Trabzon transit merkezi olarak eski parlak günlerine kavuşabilir.

Nuhoğlu’nun önerisi, Trabzon’un demiryolu ile Erzurum’a, oradan "İpek Demiryolu" diye bilinen Kars-Tiflis-Baku tren hattına bağlanması.

Böylelikle, Trabzon, Orta Asya’ya, Çin’e kadar açılabilir.

Belediye Başkanı’nın "Karadeniz gibi bahtı kara" dediği bu şehrin kaderi değişebilir.

Trabzon’u tanımak için Serander Yayınları

SERANDER Trabzonluların direkler üzerine inşa ettikleri bir nevi ambar.

Fareler dadanmasın diye göl evleri gibi direklerin üzerinde.

Serander aynı zamanda Trabzon ile ilgili kitaplar yayınlayan yayınevinin adı.

Çetin Nuhoğlu gibi şehrin tarihine ve kültürüne düşkün işadamlarının destekleği yayınevine araştırma kitaplarına ağırlık veriyor.

"Trabzon Tarihi", "18. Yüzyılda Trabzon’da Ticaret", "20. yüzyıl başlarında Trabzon’da yaşam" gibi kitaplar birer hazine.

Trabzon’a yolunuz düşerse mutlaka Serander Yayınevi’ne uğrayın.

Brezilya modeli uyar mı

TRABZON’da ilk futbol kulübü 1910 yılında kurulmuş. Nuhoğlu’nun deyişiyle bu şehir "futbolcu üreten" bir fabrika gibi.

Trabzon Lisesi’nin dünya futbol şampiyonasında başarıları tarihe geçmiş.

Trabzonspor taraflarının gözünde başarısız olsa da şehir futbol ile özdeşleşmiş.

UND toplantısında fikir jimnastiği yapanlar Trabzon’un, ligde iddialı olmaktan ziyade futbolcu yetiştirmeye ağırlık vermesi gerektiği görüşünde.

"Trabzon her yıl 100 futbolcu yetiştirebilir" diyenler çoğunlukta.

Aynen Brezilya gibi.

Bugün Türkiye’nin birinci liginde oynayan 126 Brezilyalı futbolcu var.

Türkiye liglerinde oynayan Trabzonlu futbolcuların sayısı ise 300 kadar.

Brezilya dünyanın her yerine futbolcu ihraç ediyor.

Neden Trabzon da aynısını yapmasın?

İstanbul trafiği TIR ve kamyonlardan kurtuluyor

UND Başkanı Çetin Nuhoğlu İstanbul trafiğiyle ilgili müjdeyi Trabzon’da veriyor.

2008 sonu itibariyle hayata geçecek projeye göre, İstanbul trafiği hepimizin (ve özellikle benim) korkulu rüyası kamyon ve TIR’lardan kurtuluyor.

Nuhoğlu’nun aktardığına göre, bir süreden beri UND, TOBB ve İstanbul Büyükşehir Metropoliten Planlama’nın üzerinde ortak çalıştıkları bir proje var.

Proje ilk kez lojistiği ön plana çıkartıyor.

Metropoliten Planlama’dan 15 kişi 2 yıldan beri İstanbul’un mal taşıma hareketlerini gözlemleyip istatistiki bilgi çıkarıyorlar.

Hangi fırından kaç kamyon ekmek çıkıyor?

Hangi TIR gümrüğe giriyor?

Herşey belli.

Bu istatistiki bilgiler doğrultusunda İstanbul’un iki yakasında iki büyük lojistik merkez kurulması için çalışmalar başlatılmış.

Lojistik merkezlerin biri Hadımköy’de, diğeri Anadolu yakasında Tuzla’da.

Hadımköy’de yapılması planlanan merkez, hem yeni yapılacak otoyola (Hadımköy-Kınalı), hem TEM otoyuluna demiryoluna yakın.

Halkalı gümrüğünün de buraya taşınması planlanıyor.

Tuzla’da ise benzer bir merkez Sabiha Gökçen Havalimanı’na yakın.

Depolar ve ambarlar da şehir dışına çıkartılacak.

Dolayısıyla, 4 bin TIR ile 8 bin kamyon artık şehrin göbeğine girmeyecek.

İstanbul trafiği için bir süre daha dişimizi sıkacağız.
Yazarın Tüm Yazıları