Paylaş
Geçenlerde geniş katılımlı bir akşam yemeğinde bir araya geldiğimiz TÜBİTAK Başkanı Profesör Nüket Yetiş’in çizdiği tablo güzel gelişmelere işaret ediyor.
Ar-Ge harcamalarımız 2003 yılından bu yana 3 katına çıkarak 8,5 milyar liraya ulaşmış.
Ar-Ge personeli yine 2003 yılına kıyaslı iki katına çıkarak 74 bine dayanmış.
2013 yılında hedef 150 bin.
2003-2008 döneminde Türkiye, “özel sektör Ar-Ge” payını en hızlı arttıran ülke olmuş.
Bilimsel yayınlarda, patent sayılarında istikrarlı bir artış söz konusu.
Kuşku yok ki, TÜBİTAK kayda değer bir atılım içersinde.
Profesör Yetiş’in heyecanla anlattığı “İl Yenilik Platformları” şehirlerimizin rekabetçiliğine yeni bir soluk getirecek bir proje örneğin.
Şehirlerimizin yerel değerlerini ortaya çıkacak, bunların uluslar arası arenada rekabet etmelerini sağlayacak bu programı dikkatle izleyeceğim.
Şimdi gelelim kararsızlığıma yol açan madalyonun öbür yüzüne.
Profesör Yetiş her ne kadar Ar-Ge yolunda sağladığımız başarılardan söz etse de ortada şöyle bir gerçek var.
Türkiye Ar-Ge konusunda Güney Kore’den 20 yıl geri.
Bu gerçeğin altını Amerikan ŞirketlerDerneği’nin (ABFT) geçen yıl düzenlemiş olduğu “İnovasyona Dayalı Büyüme Stratejileri” Konferansı’nda TEPAV’in genç ekonomistlerinden Esen Çağlar çizmişti.
KÜRESEL BİLGİ TEKNOLOJİLERİ RAPORU
1980’li yılların başında Türkiye ile Güney Kore kişi milli gelirde aynı düzeyde.
2011 yılında bizim bu ülkeyi çok geriden izlememizin en büyük nedeni bu Ar-Ge meselesi.
Güney Kore Ar-Ge harcamalarıyla “inovasyona” dayalı ekonomiye geçmeyi başarmış.
Yani “yeni ekonomi”nin kapısını aralamış.
Ar-Ge harcamalarında BRİC ülkelerinin de gerisindeyiz.
Madalyonun yine öbür yüzünde Küresel Rekabetçilik endeksinde 139 ülke arasında 61. sırada olmamız var.
Dünya Ekonomik Forumu’nun geçenlerde yayınlamış olduğu “Küresel Bilgi Teknolojileri” raporunda da durumumuz parlak değil.
Henüz yazmaya fırsat bulmadığım bu raporda Türkiye’nin yeri 138 ülke arasında 71. sırada.
Bilim insanı ve mühendis sayısında 44. sıradayız.
Ancak iş bilimsel kurumların kalitesine gelince 89. sıradayız.
Unutmayın.
1 milyon 700 bin öğrencinin kaderiyle oynayan ÖSMY gibi kurumların bu sıralamada payları büyük.
Neticede TÜBİTAK ne kadar hamle yaparsa yapsın başarılarını gölgeleyen genel bir kalitesizlik söz konusu.
TÜBİTAK çalışanlarının Yüzde 38’i kadın
PROFESÖR Nüket Yetiş 2004 yılından beri kurumun başında.
Türkiye’nin geleceğine yön veren bilimsel bir kurumun başında bir kadının olması sevindirici.
Sormadan edemedim.
TÜBİTAK’ta kadın oranı yüzde 38.
NATO’ya satılan kripto cihazını geliştiren ekipte yer alan bilim kadınlarının bazıları da buluşma gecesi masadaydı.
Gelelim TÜBİTAK’ın başarı öykülerine.
Kurumun destek verdiği projeler arasında bu yıl oldukça çok sayıda tanıdık şirket var.
Arçelik’in geliştirmiş olduğu “dünyanın en az enerji tüketen çamaşır makinesi” projesi bunlardan biri.
Listeye bakınca Abdi İbrahim İlaç Sanayi A.Ş, Altı Parmak Gıda Sanayi, Tofaş, Sanko gibi tanıdık isimler gözüme çarpıyor.
Demek ki, TÜBİTAK’ın özel sektöre desteği kayda değer bir şekilde artıyor.
Sektörel dağılıma bakınca kurum tarafından desteklenen projelerde makine-imalat yüzde 33 ile başı çekiyor.
Yüzde 19 ile bilişim, yüzde 17 ile elektrik-elektronik arkadan geliyor.
Bu dağılıma bakınca ne görüyoruz?
Güney Kore’nin aksine “yüksek teknoloji” üretimimiz iyi bir noktada olmaktan hayli uzak.
Yenilenebilir enerji eğitiminin neresindeyiz?
DİKKAT ediyorum.
Okurlar yenilenebilir enerjiyle ilgili yazılara oldukça ilgili.
Türkiye’nin rüzg^ara, güneşe, jeotermale yatırım yapması gerektiğini düşünenler, bu konuda araştırma yapanların sayısı azımsanmayacak kadar çok.
Nitekim geçtiğimiz Cuma günkü “Rüzg^ar Sanayi Devrimini Başlattık” yazısına da e-postalar yağdı.
Gönen Kaymakamlığı Ar-Ge ve Proje Koordinasyon ekibinden okurum Numan Özgüler “yenilenebilir enerji” eğitiminin eksikliğine parmak basıyor.
Bu sektörde teknik eleman yetiştirilmesi için, teknik liselerde, meslek liselerinde “yenilenebilir enerji” bölümlerinin açılması gerektiğini vurguluyor.
Yine genç bir okur mektubundan öğrendiğime göre Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Rüzg^ar Enerjisi Kulübü var.
Kulübün Başkan Yardımcısı, makine mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Emre Barlas’ın yazdığına göre, rüzg^ar enerjisiyle çalışan araba projesi uluslar arası yarışmalara katılacak.
Kulübün hazırlamış olduğu “Davutpaşa Rüzgar Türbini Projesi” de hayata geçebilecek düzeyde hazır bir proje.
Üniversite rektörlüğünden tam destek aldıklarını belirten Emre Barlas özel sektöre projelerine ilgi göstermesi çağrısında bulunuyor.
Umarım bu çağrısına aracı olabilirim.
Paylaş