Sanat tarihçisi Gülru Necipoğlu’nun çok ilginç bir tespiti var: "Mimar Sinan bugünkü anlamıyla globalleşmiş bir sanatçıydı.
Çünkü bazı eserlerin burada çizilip mesela Şam’da uygulandığını biliyoruz. Mekke’de yapılacak bir yapıt için malzemeler İstanbul ve İskenderiye üzerinden oraya gönderiliyor."
Bugünlerde patlak veren "Mimar Sinan abartıldı" polemiğini şaşkınlıkla izleyen biri var: Harvard Üniversitesi Mimarlık ve Sanat Tarihi Bölümü’nde Ağa Han Kürsüsü Başkanı Profesör Gülru Necipoğlu.
Necipoğlu’nun, 2005’teki son kitabı "Sinan DönemindeMimarlık Kültürü" dünya sanat çevrelerinde büyük ses getirmişti.
Yakında Bilgi Üniversitesi’nden Türkçe yayınlanacak kitap tam 10 yıllık bir çalışmanın ürünü. Washington’daki "Türkiye Araştırmaları Kurumu"nun iki yılda bir verdiği "Fuat KöprülüKitap Ödülünü" kazanmış.
Yaz tatilini İstanbul’da geçiren Gülru Necipoğlu ile Boston’a doğru yola çıkmasından birkaç gün önce konuştuk
Profesör Necipoğlu kitabı için, İstanbul’da Başbakanlık ve Topkapı arşivleri, Ankara’da Vakıflar arşivinde, Venedik, Viyana ve Paris’te çeşitli arşivlerde Mimar Sinan dönemiyle ilgili bir "dedektif" gibi iz sürmüş.
Hem mimarın kendisi, hem dönemiyle ilgili yüzlerce belgeye ulaşmış.
Bu yüzden Prof. Uğur Tanyeli’nin "Mimar Sinan’ı 1890’lardan başlayarak muhayyel bir kimlikle inşa ettik. Oysa hakkında bildiklerimiz üç daktilo sayfasını geçmez" sözlerini şaşkınlıkla karşılıyor.
Necipoğlu "Sadece Divan’dan Sinan’a yönelik talimatlar bir kitap olur. Yanlış da anlaşılmış olabilir" diyor.
Şimdiye kadar yayınlanmış en kapsamlı Mimar Sinan kitabının yazarı olarak daha geçenlerde Hollanda televizyonunun Mimar Sinan üzerine bir belgeselinde yer almış.
"Hollandalılar gelip beni buldu. Kitabı okuyup çok etkilenmişler. Sanki değerlerimizin daha çok farkındalar" diyor buruklukla.
MURANO ADASI’NA KANDİL ISMARLANMIŞ
Peki Necipoğlu’nun kitabı neden böylesine ses getirdi?
Necipoğlu, mimarın, yaşamından, eserlerinden ziyade yaşadığı dönemi tarihi, sanatı, kültürüyle daha geniş bir perspektiften karşılaştırmalı olarak ele almış.
Rönesansın önemli mimarlarından Palladio, dahi sanatçı Michelangelo ile karşılaştırmalar var kitabında.
"Michelangelo sizce Mimar Sinan’ı izliyor muydu" sorusuna şu cevabı veriyor:
"Kesinlikle izliyordu çünkü Roma’da San Pietro’nun kubbelerini yaptığı dönem Süleymaniye Camii’nin yapılış dönemine rastlıyor. Başından beri San Pietro, Ayasofya ile rekabet halinde. Michelangelo, İstanbul’da sadece Ayasofya’ya bakacak değildi. Hem Sinan, hem o dönemde kubbeli mimari eser yapanlar birbirlerini yakından izliyordu."
Gülru Necipoğlu, belgelere dayanarak Rönesans döneminde Osmanlı ile İtalya’nın nasıl etkileşimde olduklarını ortaya koymuş: "Venedik 15. yüzyıldan itibaren Beyoğlu’ndaki temsilciliğinin mektupları vasıtasıyla İstanbul’da, Osmanlı İmparatorluğu’nda olup bitenlerden istikrarlı bir şekilde haberdar olmuş" diyor.
İncelediği belgelerden ilginç bir örnek anlatıyor: "Venedik arşivlerinde, Mimar Sinan’ın bir binası bittiğinde mutlaka Murano Adası’ndan kandiller ısmarlandığını tespit ettim."
ŞEHZADE’DE MİMARLIK OFİSİ
Mimar Sinan nasıl, kimlerle çalışmış? Bunları merak ediyorum.
Gülru Necipoğlu, ünlü mimarın ofisinin Şehzade ile Süleymaniye arasında bir yerde olduğunu tahmin ediyor.
Topkapı Sarayı’nda da çalıştığı, burada bir mimarlık ofisi olduğu arşivdeki belgelerde yer alıyormuş. En az 40 tane "hassa mimarıyla" ortaya koyduğu 300’e yakın eseri var Mimar Sinan’ın.
Çok ilginç bir şey daha söylüyor: "Mimar Sinan bugünkü anlamıyla "globalleşmiş bir sanatçıydı. Çünkü bazı eserlerin burada çizilip mesela Şam’da uygulandığını biliyoruz. Mekke’de yapılacak bir yapıt için malzemeler İstanbul ve İskenderiye üzerinden oraya gönderiliyor."
Mimar Sinan’ın izlerine Balkanlar’da ya da Kudüs’teki Kubbetül Sahra Camii’nin renovasyon çalışmalarında rastlamak mümkün.
"Topkapı Parşömeni" modern tasarımda kapışılan kitap
Gülru Necipoğlu söyleyince şaşırmadım değil. Arapça, Farsça, Osmanlıca, Fransızca, İtalyanca, İngilizce, Almanca biliyor. Bu sayede birçok ülkede arşiv araştırmalarını sürdürebiliyor.
10 yıllık aralıklarla yayınladığı üç kitabı ve sayısız makaleleri var. Türkçe’ye çevrilmiş "15. ve 16. yüzyılda Topkapı Sarayı", "Mimar Sinan" ve "Topkapı Parşömeni." Necipoğlu, Topkapı Sarayı’nda yakın işbirliği yaptığı eski müdür Filiz Çağman’ın tavsiyesi üzerine 30 metrelik parşömenlerle ilgilenmiş. Söz konusu parşömenler İslam mimarisinde geometri ve süs sanatıyla ilgili. Matematik ilminin nasıl mimarda uygulandığını gösteriyor bir anlamda.
1995’te Getty Müzesi tarafından basılan kitabın önemi şu: İçersindeki geometrik dizaynlar günümüz mimarlarına, sanatçılarına ilham kaynağı oluyor. Hatta kitap öylesine kapışılmış ki şu anda piyasada bulmak mümkün değil. Necipoğlu "İnternet ortamında "kullanılmış kitap" olarak 1000 dolara alıcı buluyor" diyor.