Paylaş
Dünkü haberlere göre, Almanya’da koalisyon ortakları 2021 yılına kadar ülkedeki 17 nükleer reaktörün büyük bölümünün devre dışı bırakılması için uzlaşmaya varmışlar.
Dört, beş gün önce de İsviçre nükleerden aşamalı olarak çıkma kararını almıştı.
Nükleer Türkiye’nin aksine gözden düşmeye yüz tutarken petrol dünyasında buna bağlı önemli gelişmeler yaşanıyor.
Geçtiğimiz hafta ortasında petrol devlerinden Shell’in toplantısı izlemek üzere Berlin’deydim.
Ne ki enerji toplantısı doğanın hışmına uğradı.
İzlanda’daki Girmsvöth yanardağının dumanları yüzünden toplantının önemli katılımcıları – ki bunların arasında Uluslar arası Enerji Ajansı Baş ekonomisti Fatih Birol da vardı- Berlin’e gelemediler.
Berlin’deki dar kapsamlı toplantıda ortaya çıkan tablo şöyle:
2050’lere gelince dünya enerji talebinin yüzde 30’u “yenilenebilir enerji” kaynaklarından sağlanacak.
Geriye kalan yüzde 70’inin ise kömür, petrol, doğal gaz ve nükleerden sağlanacağı hesaplanıyor.
Nükleerde kafalardaki soru işaretlerinin arttığına dikkat çeken Shell CEO’su Peter Voser “Kısa ve orta vadede nükleerin yerini kömür ve doğal gaz alacak gibi görünüyor” diyor.
2012 YILINDA GAZ DEVİ
Kömürün yüksek karbon emisyona neden olması ise dikkatleri “doğal gaza” yoğunlaştırıyor.
Voser’in verdiği bilgiye göre, doğal gaz santralinin karbon emisyonu kömür santraline göre yüzde 50 ila yüzde 70 daha az.
Shell’in CEO’su, doğal gazın, arz güvenliğinde, yatırım maliyetinde ve nükleere göre toplumdaki algısında daha avantajlı durumda olduğunu söylüyor.
Ayrıca “yenilenebilir enerji” kaynaklarıyla da daha iyi uyuşma durumu var.
Dolayısıyla Voser diyor ki “Doğal gaz Avrupa’nın enerji kaynağı olarak başrolde olacak”.
Bu tespit “doğal gaz köprüsü” olma iddiasındaki Türkiye açısından önemli.
Ancak Shell Almanya CEO’su Dr. Peter Blauwhoff’un da söylediklerinin altını çizmek gerekiyor:
“Avrupa doğal gazı çeşitlendirebilir. Rusya tek opsiyon değil. İran dünyadaki ikinci doğal gaz rezervlerine sahip. Kuzey Afrika’dan, Nijerya’dan sıvı doğal gaz (LNG) taşımak da avantajlı”.
Dr. Blauwhoff sonuda baklayı ağzından çıkartıyor:
“Shell’in üretimi günde 1.7 milyon varıl ham petrol, 1.6 milyon dogal gaz. Ama doğal gaz üretimi daha hızlı artıyor. 2012 yılına gelince Shell petrol devinden ziyade doğal gaz devi olacak”.
BİROL: GAZIN ALTIN DEVRİ
Peki Fatih Birol bu konuda ne diyor?
Berlin yerine İstanbul’da Sabancı Müzesi’ndeki konferansta yakaladığım Birol “Uluslar arası petrol şirketleri doğal gaz şirketlerine dönüşüyor” diye konuşuyor.
Birol’a göre, sadece Shell değil diğer devler Exon Mobil, BP, Chevron, Total da aynı yolda ilerliyor.
“Önümüzdeki yıl bu şirketlerinin yatırımlarının yüzde 60’ı doğal gaza olacak” diyor Birol.
Nükleerin yediği darbe, eski petrol sahalarının verimsizleşmesi petrol devlerini bu yöne itmiş.
Uluslar arası Enerji Ajansının baş ekonomistine bakansanız, doğal gazda “altın çağ” başlayabilir.
Zira petrolün yüzde 75’i Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da iken doğal gaza dünyanın her bölgesinde rastlamak mümkün ve üretim maliyeti daha düşük.
Sabancı Müzesi’nde Davos tadında toplantı
GEÇTİĞİMİZ cumartesi günü Emirgan’daki Sabancı Müzesi’nin toplantı salonunda mini bir “Davos” yaşandık.
Sabancı Üniversitesi’nin çatı altındaki İstanbul Uluslar arası Enerji ve İklim Merkezi’nin düzenlediği enerjitoplantısında Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun birçok tanıdık simasına rastladım.
Kral Faysal Araştırma ve İslami İncelemeler Merkezi Başkanı Prens Turki El-Faysal, Avrasya Vakfı’nın Başkanı, Ermenistan eski Başbakanı Armen Sarkisyan, İngiltere Atom Enerji Merkezi’nin Başkanı Lady Barbara Thomas Judge, Fatih Birol, Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş.
Prens Turki El-Faysal’ı Davos’ta genellikle blucin kazakla görmeye alışkınız.
İstanbul’a geleneksel kıyafetiyle gelmeyi tercih etmişti.
Fransız nükleer devi Areva’nın Başkanı Anne Lauvergeon ile birlikte Davos’un iki “Nükleer Leydi”sinden biri olan İngiliz Lady Judge’ın Fukuşima ile ne söyleyeceğini merak ediyordum.
Nükleer Lady, Fukuşima kazasında suçu tamamiyle denetime attı.
Derviş: Türkiye yeni dünya düzeninde yerini almalı
SABANCI Müzesi’ndeki enerji toplantısının son konuşmacıları arasında olan Kemal Derviş’e göre, önümüzdeki 10-15 yıl zarfında gelişmekte olan ülkeler aynı hızla büyümeye devam edecek.
Hindistan’ın büyüme hızını da Çin gibi konuşacağız.
Derviş, dünya ekonomik krizden çıkmaya başladığında küresel ısınmanın gündemin ilk maddesi olacağını söylüyor.
“Küresel ısınma ABD’nin bile öncelikle meselesi haline gelecek. 2050 yılına kadar karbon emisyonlarını yarı yarıya azaltmak gibi ciddi bir meseleyle karşı karşıyayız” diyen Derviş’e göre, küresel ısınmayla ilgili uluslar arası bir anlaşmadan ziyade bölgesel anlaşmalara tanık olacağız.
Yine Derviş’e göre, düşük karbon ekonomisine geçiş yapanlar önümüzdeki 10-15 yılda kazançlı çıkacaklar.
Derviş “21. yüzyılın en dikkat çekici olayı Batı’nın ve Japonya’nın dünya üzerindekigücünün sona ermesi”diyor.
“Çocuklarımız 20. yüzyıldan farklı bir dünya görecekler. Dünyadaki güç dengesi değişiyor ve Türkiye bu yeni dünya düzeninde yerini almalı” diye devam ediyor.
Paylaş