Paylaş
İstanbulluların yaşamlarında bir kez dahi olsa mutlaka kağıtta levreğini, beğendili dönerini tattıkları lokanta turizm sektörünü vuran krizin kurbanı oldu.
Araya bir de Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Mısır Çarşısı’nda sürdürdüğü restorasyon da girince turkuaz çinili o güzelim lokantanın mücadele gücü hiç kalmadı.
Pandeli Lokantası’yla ilgili son günlerde medyadaki haberleri okuyup içim sızlarken Atina’dan Defne Türk-Yunan Dostluk Derneği Genel Sekreteri Nilüfer Tarıkahya aradı.
Pandeli’nin kapanmasının, Yunanistan’ın saygın gazetesi Katimerini’nin birinci sayfasına konu olduğunu söyledi.
“Pandeli Lokantası’nın üçüncü nesil sahibi Sofia Çobanoğlu yanımda. Söyleyecekleri var” diye ekledi.
İstanbul doğumlu Sofia Çobanoğlu, üniversiteden kimya mühendisi olarak mezun olmuş.
Fransa’da biri gıda mühendisliği ve diğeri iş idaresi olmak üzere iki mastır derecesi almış.
Atina’da yaşayan, bir ayağı İstanbul’da olan Çobanoğlu’nun söyledikleri bakın tarihimizle, kültürümüzle ne kadar yakından ilintili:
NİĞDELİ PANDELİ 1901’DE LOKANTA AÇIYOR
Ailemiz aslen Niğdeli. Dedem Pandeli genç yaşta İstanbul’a geliyor, aşçı olarak çalışıyor. 1901 yılında Unkapanı’nda kendi lokantasını açıyor. 1955 yılı, 6-7 eylül olayları sırasında Pandeli Lokantası büyük zarar görüyor. Dedem çok üzülüyor ve işi bırakmak istiyor. Tıp Fakültesi mezunu babam ihtisas için ABD’ye gitme hazırlığında. Ancak aynı fakülteden mezun İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, aileye yardım elini uzatınca ihtisastan vaz geçiyor. Dönemin büyükleri Bayar ve Menderes’in destek vermesiyle şehrin kalbi olan Eminönü’nde Pandeli’ye güzel bir mekân tahsis ediliyor.
Pandeli işte o yıllardan beri aynı yerinde. Hatta artık İstanbul’da çok az rastlandığı gibi aynı dekorunu muhafaza ediyor.
Pandeli’nin özelliklerinden biri mönüsüdür. Dedemin, başta kağıtta levrek olmak kendi buluşları var. Patlıcanlı döner böreği, bademli kurabiye dedemin tarifleriyle, teknikleriyle yani onun usulüyle eski yani “a la Pandeli” hazırlanıyor.
Sofia Çobanoğlu
YÜZYILLIK MARKALAR DERNEĞİNİN ÜYESİ
Yüzyıllık Markalar Derneği adında kurumuş ciddi bir kurumun üyesiyiz. Geçen yaz düzenlenen toplantıda gördüm ki Türkiye’de kurumsallaşmış yüzyıllık markaların sayısı ancak otuz. Maalesef geçenlerde aramızdan birinin, Eyüp Sabri Tuncer’in vefatını öğrendik. Cenaze merasimine katılmayı çok arzu ederdik.
İstanbul Osmanlı mutfağını Atina’da temsil etmek üzere Pandeli’yi 2003 yılında Atina’ya taşıdık. Çok prestijli, çok beğenilen bir lokanta oldu. 10 yıl sonra ekonomik krizden ötürü çok üzülerek burayı kapatmak zorunda kaldık.
DÜNYA ŞEHRİ İSTANBUL’UN KÜLTÜRÜNÜ YAŞATMAK
Elbette ilk göz ağrımız İstanbul Pandeli’dir. Bir dünya şehri olan İstanbul’da böyle bir mek^anı yaşatıyor olmak gururumuzdur. Biz İstanbulluyuz. Dünyanın en büyük kültürlerinin içinde doğduk. Bu kültürleri yaşatmak görevimizdir. Bu yüzden bütün zorluklara göğüs gerdik. Mesela tarihi Mısır Çarşısı’nda akşam yemeği servisimiz yok. Biz para kazanmak için “hadi daha modern bir yere taşınalım. Hem öğle, hem akşam yemeği verelim” demedik. Kriz başladığında birçok İstanbullu dost yardımımıza koştu. Kendilerine müteşekkirim.
Annem ve babam artık çok yaşlılar ve bu hüzünlü durum onları çok üzüyor. Pandeli’nin çok güzel günlerini gördüler çünkü.
İspanya Kraliçesi Sofia, Sean Connery, Roberto de Niro ve sayısız bir çok ünlü bu eşsiz mutfağı dünyaya tanıttığında mutluluk duyduk.
PANDELİ BİR İŞ YERİDEĞİL, MÜZEDİR
Ekonomik kriz tüm dünyayı sarsıyor. Bir çok iş yeri kapatılıyor. Ama Pandeli sadece bir iş yeri, bir ticari mekan ya da bir lezzet şöleni değil. Tarihimiz, kültürümüz ve İstanbul ile Atina arasında bir barış köprüsüdür. Düşünün ki, Atatürk ile Venizelos iki büyük siyasetçi ilk barış görüşmesini Dede Pandeli’nin lokantasında yaptılar.
Dolayısıyla Pandeli bir müzedir. Pandeli hepimizindir. Değerlerimize sahip çıkmak adına Pandeli’yi yaşatalım diyorum.
Burada gastronomi atölyeleri yapılabilir. Tarih, kültüre odaklı Pandeli Buluşmaları düzenlenebilir. Bizans- Osmanlı bir kültür müzesine haline de gelebilir. Kısacası Pandeli çok amaçlı bir değere dönüşebilir.
Çobanoğlu’nun hayali, tarihi lokantanın yaşaması ve Londra’da eğitim gören oğlunu, dördüncü nesil olarak bu değerli markanın başına geçmesi.
Pandeli’yi yaşatmak İstanbul’u seven herkesin boynunun borcu.
Paylaş