LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
BAYRAM dönüşü gerçek hayatla, yani küresel ekonomik krizle ilk temas dün sabahın erken saatleri İMKB binasında.
OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, küresel krizi ve Türkiye’yi konuşuyor.
Gurria’nın konuşmasının büyük bir bölümünü bizim ekonomi sayfalarında bulacaksınız.
Konuşmasının dikkatimi çeken bazı bölümlerini aktarmak istiyorum.
Öncelikle şu izlenimi edindim.
Meksikalı olan Gurria, gelişmekte olan bir ülkenin vatandaşı olarak Türkiye’yi iyi analiz ediyor.
Zira kendi ülkesinin deneyimlerinden yola çıkıyor.
Örneğin, "Türkiye krizi fırsat bilerek reformlarını hızlandırmalı" derken şunu ilave ediyor:
"Kendi ülkemden biliyorum ancak zorda kaldığımızda reform yaparız."
Peki Gurria’nın Türkiye’ye önerileri neler?
Daha doğrusu "zayıf" olarak gördüğü ve güçlendirilmesini önerdiği alanlar hangileri?
Elinin altında OECD’nin Türkiye raporları var.
Buradaki verilere dayanarak sayıyor:
Özel sektörün AR-GE yatırımları düşük. Türkiye patent alma konusunda çok iyi değil. Bu rekabetçiliği olumsuz etkiliyor.
Kaliteli eğitime ulaşım yeterli değil. Kırsal bölgelerde kızların eğitime katılım oranları düşük.
Kadın istihdamı OECD ülkelerindeki oranın yarısı kadar. Türkiye iş gücünün yarısını kullanamıyor.
Şeffaflık.
Yatırımlarda çevreye saygı. Ekonomik büyüme daha "yeşil" olmalı. Türkiye belki yenilikçi bir hamleyle düşük karbonlu bir büyüme sağlayabilir.
Gurria, özetle en can alıcı "eksiklere" işaret ediyor.
Büyüme için "çevreci" bir yol öneriyor.
Konuşmasını ise şu sözlerle bitiriyor:
"Tarihin böyle istisnai dönemlerinde çözümler de istisnai olmalı. Her ülke kendi çözümünü üretebilmeli."
Kemal Derviş acaba parti kurmalı mı
OECD Genel Sekreteri Jose Angel Gurria, İngilizceyi Amerikan aksanıyla konuşuyor.
Meksikalı Gurria, İngilizce dahil altı lisan konuşuyormuş.
2006 yılı, haziran ayından beri OECD Genel Sekreteri.
Daha önce Meksika’da Dışişleri ve Maliye Bakanlığı görevlerini üstlenmiş.
Gurria’yı dinlerken nedense aklıma Kemal Derviş düşüyor.
Her ikisi de gelişmekte olan ülkelerin insanları.
Ancak önemli uluslararası kurumların başına geçerek hizmetlerini dünyaya sunmayı başarmış kişiler.
Her ikisi bana kalırsa kelimenin tam anlamıyla birer dünya vatandaşı.
Derviş bazı haberlere göre, BM Kalkınma Fonu’ndaki görevinin bitiminde Türkiye’ye gelip parti kuracakmış.
Kafamdaki soru şu:
Hangisi Türkiye’nin yararına?
Derviş’in bir siyasi parti kurmak için buraya dönmesi mi?
Yoksa BM Kalkınma Programı’nın görevinden sonra belki başka uluslararası bir kurumun başına geçmesi mi?
Çünkü bir yerde nereye giderse gitsin, Gurria’nın Meksika’yı temsil ettiği gibi o da Türkiye’yi temsil ediyor.
Hangisi daha yararlı karar veremedim.
Türkiye’ye müjde
UMUT Oran, bayramda Brüksel’de düzenlenmiş olan "AB-Brezilya Tekstil ve Konfeksiyon Diyaloğu" toplantısına TOBB adına katılmış.
Toplantı, Brezilya ile Avrupa Birliği arasında yapılması planlanan serbest ticaret anlaşmasının önemli adımlarından birini oluşturuyor.
Brezilya, Orta ve Güney Amerika’nın Ortak Pazarı Mercosur’un lideri.
Yani AB, Brezilya ile serbest ticaret anlaşması imzaladığında arkasından Mercosur’un diğer üyeleri Arjantin, Uruguay, Paraguay gelecek.
Avrupa, Orta ve Güney Amerika’ya açılmakta sabırsız.
Aynı şekilde Brezilya için Avrupa pazarı önemli.
Umut Oran’ın aktardığına göre, Brüksel’deki AB-Brezilya toplantısında Türkiye açısından önemli bir gelişme kayda geçmiş.
O da şu:
Türkiye, Gümrük Birliği nedeniyle AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarının dışında kalıyor.
Bundan çok zarar görüyor.
Brüksel’deki AB-Brezilya toplantısında, ilk kez imzalanacak serbest ticaret anlaşmasına Türkiye’nin de dahil edilmesinde fikir birliğine varılmış.
Buna hem Oran’ın bir dönem başkanlık yaptığı Eurotex Yönetim Kurulu, hem Avrupa Komisyonu yeşil ışık yakmış.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları