1948 yılı, güzel bir yaz sabahı İsviçreli amatör dağcı ve mucit George de Mestral köpeği ile birlikte yürüyüşe çıkar. Eve döndüğünde köpeğinin tüylerinde ve pantolonunda çiçek tohumu keseleri görür.
Çiçek tohumlarını temizlemek yerine bunları mikroskop altında inceler ve hayretle bir alana tutunmak için kanca biçiminde bir yüzeye sahip olduklarını görür...
George de Mestral başını mikroskoptan kaldırdığında, kafasında naylon iplikten fermuar fikri vardır.
İşte bugün hepimizin kullandığı fermuarın hikayesi.
‘‘Velcro’’ adı altında 1955 yılında patenti alınan de Mestral'in buluşu bugün milyarlarca dolarlık bir sanayiye dönüşmüş durumda.
Şimdi hikayeden sonra bir de rakam: Japonya'da yılda 400 bin, Türkiye'de ise sadece 3 bin ila 4 bin patent başvurusu var. Bunun da yüzde 90'ı zaten buradaki yabancı firmaların başvurusu.
Sonuç: Türkiye ‘‘buluş’’ yani ‘‘yaratıcılık’’ meselesinde dünya standartlarının hayli gerisinde.
Neden böyle derseniz her şey zincirleme birbirine bağlı.
Buluş için araştırma-geliştirmeye önem verilecek.
Oysa Türk şirketlerinin Ar-Ge'ye ayırdıkları para yatırımın binde biri kadar.
Elbet kaynak, altyapı ve dünyadaki teknolojik gelişmeleri, dolayısıyla bilişim ve iletişim teknolojisini unutmamak gerek.
Devlet politikasını da.
Faruk Eczacıbaşı'nın başkanı olduğu Türkiye Bilişim Vakfı yönetim kurulu üyeleriyle akşam yemeğinde Irak dahil daldan dala konarken, bir daha ortaya çıktı ki devlet henüz elektronik ortama soğuk bakıyor.
E-Devlet projesi kuşkusuz AKP Hükümeti'nin öncelikleri arasında değil.
Oysa Koç, Eczacıbaşı, Sabancı gibi büyük şirketler bu teknolojilerle müthiş verimlilik, tasarruf sağlamış.
Yine TÜSİAD'ın seminerine dönersek, bu büyük şirketler ya da gruplar kendi yatırım alanlarıyla elbet ilgili patent başvurusunda bulunuyorlar.
‘‘Sınai haklar’’ meselesi.
İşte bu tam bu noktada, seminer panelistlerinden, Kültür Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdür Yardımcısı Gülay Görmez ilginç bir görüş atıyor ortaya:
‘‘İş dünyası neden sinema, yazılım, müzik gibi sektörlere yatırım yapmıyor. Sinemaya yatırımla otomotive yatırım arasında bir fark yok... Sınai haklar yerine neden sinema, yazılımı kapsayan fikri haklar başvuruları yok... Bizden bir Microsoft çıksa, ya da bir Türk filmi dünya sinemalarında oynasa kötü mü olur?..’’
Görmez'in bu çağrısı illa ‘‘yaratıcılık’’ diyen büyük gruplara.
Okul sütü projesine yeni Gemici gerek
GEÇEN öğretim yılında 1 milyon küçük öğrenciye ulaşan ‘‘okul sütü’’ projesi dönemin DSP'li Devlet Bakanı Hasan Gemici ile özdeşleşmişti.
Gemici'yi öğrencilerle birlikte süt içerken az görmemiştik gazetelerde...
Projenin Diyarbakır ayağında birlikte olduğumuz Gemici'nin ‘‘okul sütü programına’’ nasıl sahip çıktığına bizzat tanık olmuştum.
Bugünlerde aynı program tekrar başlatılmış.
Hedef 1 milyon 100 bin çocuk.
Oysa geçen yıl Gemici 2 milyon çocuğa süt içirmek istediklerini söylemişti.
Anımsarsanız, Gemici'nin gitmesinden sonra yerine gelen Melda Bayer döneminde program bir süre aksatılmıştı.
Dediğim gibi, program İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır'da yeniden başlatıldı ancak sanki sahibi yok gibi.
Projeye kaynak sağlayan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan sorumlu olan kişi Devlet Bakanı Beşir Atalay.
Sütün dağıtılmasında milli eğitim müdürleri de devreye girdiğinden projenin bir ucunda da Milli Eğitim Bakanı yani Erkan Mumcu var.
Atalay ya da Mumcu sahiplenmediği sürece ‘‘okul sütü’’ programının tehlikeye girmesi ihtimali var. Zira böyle kampanyalarda kamuoyunun desteği için güçlü bir figür şart.
Düşünün ki, Diyarbakır'da kimi aileler sırf sütten yararlansın diye çocuğunu okula gönderiyor.
Yazık olmaz mı böyle bir projenin aksaması.
Meral Tamer'e bir katkı
MERAL Tamer Milliyet'teki köşesinden, yaklaşık bir haftadan beri ‘‘Neden kalkınmış tek Müslüman ülke yok’’ sorusuna cevap arıyor.
Davos'ta da ‘‘Modernite Geleneğe Karşı: Müslüman Dünyası İçin Bir Meydan Okuma’’ panelinde hemen hemen aynı soru gündeme gelmiş, panelistler İslam Dünyası'nın geri kalmasının nedenleri arasında sömürgeciliği de saymışlardı.
Fransız L'Express Dergisi son sayısında, ‘‘Sömürgeciliğin Bedeli’’ başlıklı yazıda Arap Dünyası’nı yakından izleyen Lübnanlı aydın Georges Corm'un görüşlerine yer vermiş.
Bir dönem Dünya Bankası'nda çalışmış olan, eski Lübnan Maliye Bakanı Corm, İngiltere'nin Irak ve Filistin'i işgal ettikten sonra, Suudi Arabistan'da modern bir milliyetçilikten yana olan Haşimi iktidarına son verdiklerini söylüyor. Onların yerine 1926'da İslami köktendinciliği savunan Vehhabileri iktidara getiren İngilizler olmuş. ‘‘Zira’’ diyor Corm ‘‘moderniteyi reddeden aşiret reisleriyle işbirliği milliyetçi ancak modern elitlerle işbirliğinden daha kolaydı.’’
Bugünkü gelişmeleri, Amerikan-İngiliz ittifakını kavramak için bir ipucu daha.
Saddam'ın Hachette'teki hissesini biliyor musunuz
SADDAM'ın servetini araştıran Time muhabiri Adam Zagorin'e göre, Iraklı liderin dünyanın çeşitli bankalarında 10 milyar dolara yakın parası ve çeşitli yatırımları var.
Bunlardan bir tanesi de Fransız medya grubu Hachette'teki hisseleri.
Yüzde 8.4 oranında hisseyi elinde bulunduran Saddam, BM yaptırımları nedeniyle