Paylaş
Ara Güler tam saat 19.00 tekerlekli sandalyesinde Doğuş Grubu CEO’su Hüsnü Akhan eşliğinde ziyaretçileri karşılıyor.
Küçük çaplı bir izdiham söz konusu.
Herkes bu anlamlı günde Ara Güler’i çekmek derdinde.
Ara Güler Bomontiada'da adını taşıyan müzenin açılışında
Fotograf makineleri, cep telefonları, fotoğrafın ünlü ustasına doğru yönelmiş.
Hayatı boyunca objektifini canlı, cansız ilgisini çeken, merak ettiği her şeye çeviren, müthiş bir tutkuyla belgeleyen Ara Güler’in kendisi bu kez objektiflerin nesnesi.
“Hadi çekin bakalım” diyor biraz sıkıntılı bir ifadeyle.
Ara Güler'in meraklı gözü
Bir yandan da “meraklı gözü” kendisini çevreleyen insanların üzerinde.
İşte Ara Güler’in “meraklı gözü” sayesinde başka dönemlerin İstanbul’unu tanıdık.
Hiç tanımadığımız İstanbul siyah beyaz fotoğraflarıyla belleğimize kazındı.
Tahta bir askılığın iki yanından sarkan tepsilerle sokakları arşınlayan yoğurtçularıyla, bereketli bir palamut avından dönen balıkçılarıyla, Arnavut taşlarıyla döşenmiş yollarda at arabalarıyla, artık izi bile kalmayan güzelim konaklarıyla geçmişte kalmış bir İstanbul.
İSTANBUL’A DAİMA SADIK
Bundan sekiz yıl kadar önce Paris’te açılan sergisi vesilesiyle Le Monde Gazetesi’ne konuşan Ara Güler’in “İstanbul’a daima sadık kaldım” sözleri aklımda.
1950’lerden itibaren çektiği binlerce siyah beyaz fotoğraflarla İstanbul’a sadık kaldı kalmasına ama gazetecilik aşkıyla “foto muhabir” olarak Türkiye’de, dünyada başka serüvenlere koşmaktan da geri kalmadı.
1970’lerde Pablo Picasso, Dali, Chagall, Alfred Hitchcock, Fellini, Arthur Miller, Churchill, Maria Callas, şair Aragon, İndira Gandhi gibi ünlülerin portreleri onun objektifinden dünyanın önde gelen dergilerinde yer aldı.
Tam bir yıl önce Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmiş olan Afrodisias’ın gün yüzüne çıkmasını borçluyuz Ara Güler’e.
1958 yılında Aydın’da bir baraj açılışına gidip dönüşte yolunu kaybetmemiş olmasaydı belki antik çağlarda heykel sanatıyla ünlü bu Roma şehrinde kazılar hiç başlamayacaktı.
İstanbul'da yoğurtçu ve İstanbul'da palamut bereketi
ROMA SÜTUNLARIYLA İÇ İÇE
Geyre köyünün üzerine kurulduğu Afrodisias’ın ilginç hikayesi var.
Köylülerin Roma sütunlarıyla iç içe yaşadıklarını, sütun başlarını masa, sandalye olarak kullandıklarını, tarihi lahitleri üzüm şırası süzmek için kullandıklarını gören Ara Güler nereye uğradığını şaşırır.
Tabii hemen fotograf makinesine sarılır.
Ne ki çektiği fotoğraflar İstanbul’da ilgi görmez.
Hatta Ara Güler “Bunların yerine Türkan Şoray’ın fotolarını çekseydin” gibi sözlerle karşılaşır.
Bunun üzerine fotoları Princeton Üniversitesi öğretim görevlisi arkeolog Kenan Erim’e gönderir.
Afrodisias’ın inanılmaz fotoları Erim’in makalesiyle Time Dergisi’nde yayınlanır.
Afrodisias'ın üzerine kurulmuş olan Geyre köyünde evlerdeki sütunlar ve Afrodisias
Kenan Erim ise 1961 yılında burada kazılara başlar, kazılar sırasında profesör olur ve 1990 yılında ölümüne kadar kazılara devam eder.
Adı Afrodisias ile özdeşleşmiş olan Prof. Erim’in mezarı bugün bu antik şehirde.
İKİ MİLYONDAN FAZLA FOTO
Ara Güler, 2012 yılında verdiği bir söyleşide arşivinde 2 milyondan fazla fotoğrafının bulunduğunu belirterek şöyle diyor:
“Bunların pek çoğu paylaşılmadı bile. En önemli derdim öldükten sonra arşivin dağılmaması. Çünkü bunların içinde mühim şeyler var hiç farkında değiliz”.
Ne mutlu Ara Güler’e.
Hem hayatta iken adına bir müze açılıyor, hem haklı olarak kaygılandığı arşivi artık emin ellerde.
Doğuş Grubu ile işbirliğiyle iki yıl önce hayata geçmiş olan Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi (AGAVAM) Bomontiada’da Ara Güler Müzesi’yle birlikte kapılarını ziyaretçilere açmış durumda.
Doğuş Grubu Sanat Danışmanı Çağla Saraç ve genç ekibi tam iki yıldan beri Ara Güler’in arşivindeki fotoğrafları, belgeleri, notları tasnif ediyor, envanter çıkartıyor.
Doğuş CEO’su Hüsnü Akhan’ın belirttiği gibi, yüzbinlerce foto, belge tek tek elden geçiyor ve Doğuş’un kendi geliştirdiği, dünyada örneği olmayan arşiv sistemine yükleniyor.
Arşiv ileride online olarak herkese açık hale gelecek.
Paylaş