Merkel ne sempatik ne de karizmatik

SEÇİM günü Almanya’nın Dresden şehrindeyim.

Dresden Almanya’nın birleşmesinden önce Doğu Almanya’da.

Barok ve Rokoko mimarisi, zengin müzeleri nedeniyle ‘Elbe kıyısındaki Floransa’ diye anılıyor.

Gerçekten Dresden bir müze-şehir gibi.

2. Dünya Savaşı’nın bitimine kısa bir süre kala İngilizler tarafından bombalanmış.

Çoğu tarihi binalarının neredeyse yüzde 80’i yerle bir olmuş.

Şimdi hemen hemen tümü restore edilen binalarıyla Dresden’i yılda üç milyon turist ziyaret ediyor.

Seçimden bir gün önce ve seçim günü Dresden sokakları sakin.

Bunun nedeni Dresdenli bir politikacının ani ölümü nedeniyle seçimlerin bu şehirde 2 hafta sonra yapılacak olması.Dresden sokaklarında gezerken küçük bir anket yapıyoruz.

Oylar SPD lideri Schröder’e mi gidecek, yoksa Doğu Almanya doğumlu CDU/CSU adayı Angela Merkel’e mi?

Merkel, Doğu Alman olduğuna göre Dresden’de ona destek daha fazla olabilir diye bekliyoruz...

Beklediğimizin aksine mini anketimize katılanların çoğu Schröder diyor.

Niye?

Sorunun cevabını Dresdenli rehberimiz veriyor.

‘Merkel Doğu Almanları ve özellikle Doğu Alman hemcinslerini temsil etmiyor. Çoğu Alman’a sempatik ve karizmatik gelmiyor’...

Yine mini anketimizde karşımıza çıkan Türkler ezici çoğunlukla ‘Schröder’ diyor.

‘Oyum Merkel’e’ diyenin ise gerekçesi şu: ‘Schröder’in çalışanların sırtındaki yüzde 50’ye varan vergilerini Merkel düşüreceğini söyledi’...

Bu arada seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra telefonla görüştüğüm CDU yani Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi Yönetim Kurulu Emine Demirbüken, Schröder’in hedeflediği ‘Türk oylarının’ işe yaramadığı görüşünde.

‘Yarasaydı SPD ve Yeşiller çoğunlukta olurdu’.

Neticede Merkel’in beklediği sonucu almaması hayrımıza oldu.

3 Ekim müzakereleri ve sonrası için fazla sesini yükseltemeyecek.

Başka bir hayırlı iş de aynen Merkel gibi düşünen Sarkozy’nın önemli bir müttefikinden mahrum kalması oldu.

‘İstanbul 24 Saat’ tepkileri

TV5’in İstanbul 24 Saat programının ancak küçük bir bölümünü Dresden’deki otel odasından izleyebildim.

O da program sunucusu François Mitterrand’ın Galatasaray Üniversitesi öğrencileriyle yaptığı açık oturumdu.

Pazar günkü yazımı TV5’in başındaki Jean-Jacques Aillagon ile sohbetime ayırmış olduğum için programı beğenmeyen okurlardan e-posta yağdı.

Gelen eleştirilerin büyük kısmı programın önyargılı ve, belgesellerin eski olduğu yolunda.

Bir okur İstanbul’u tanıtmayı amaçlayan bir programın neden Türkiye’nin politikasını tartıştığını sorgulamış ki bu eleştirisine katılıyorum.

Elbet en büyük tepki Türkiye haritasına.

Tepkiler üzerine Fransız Konsolosluğu’ndan bölgesel medya ataşesi Guillaume Pierre ile konuştum.

Türkiye haritasında ‘Kürdistan’ gösterilmesinin gaf olduğunu kabul etti ama ‘23 saat 50 dakikalık programı bu yüzden bir kalemde silip atamazsınız’ dedi.

Tepkilere verilen cevap böyle.

Seçim günü Dresden’de Türk bayrakları

ALMANYA’nın sandığa gittiği gün Dresden’de bulunmamızın nedeni Volkswagen Polo Ladies Cup.

İstanbul’daki Formula 1 yarışlarında dikkatleri üzerlerine çeken kadın pilotlar, Almanya’da son derece önemli olan DTM yarışlarına davet edilmiş.

Polo kullanan kadınlar ekibi Almanların pek hoşuna gitmiş.

Öyle ki, EuroSpeedway Lausitz pistindeki yarışın sunucusu, aralarında Yasemin Dalgılıç, Sanem Çelik gibi ünlü isimlerin olduğu 17 yarışmacıyı sayarken tek tek hikayelerini de anlattı.

Seçim günü Türk bayraklarıyla yarış pistinde dolaşırken Almanların şaşkın bakışlarıyla karşılaşmadık değil.

Türk oyları Alman seçimlerinin gündemi oluştururken, Almanların seçim günü yarış pistinde Türk bayraklarının dalgalanmasına şaşırmaları doğal.

Volkswagen Binek Araçları Genel Müdürü Birgül Ak Karacahisarlı’ya kadın pilot ekibi fikrinin nasıl oluştuğunu sorduk.

Polo’yla ilgili şirket içerisinde yaptıkları bir beyin fırtınasında fikir benimsenmiş.

Elbet kadın pilot fikrinin oluşmasında Volkswagen Binek Araçları’nın genel müdürün kadın olmasının payı var.

Bu arada Polo satışlarında kadın müşteri oranının artıp artmadığını sorduk.

Bir yıl önce yüzde 39 olan oran bu yıl yüzde 45’e fırlamış.

Halk kütüphanelerinin kıymetini bilelim

TÜRKİYE’de kişi başına kitaba ayrılan para 45 sent.

Kitaba para ayırmıyoruz, ya da ayıramıyoruz.

Ama bunun yanısıra kütüphanelerden de yararlanmayı bilmiyoruz.

Eşsiz eserler barındıran Süleymaniye ve Beyazıt gibi kütüphaneleri gezin.

Pek az sayıda insan göreceksiniz.

Bunları niye yazıyorum?

Dün İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde ‘Kütüphanelerle’ ilgili önemli bir konferans başladı.

‘Kütüphaneler ve Toplum Bilincinin Geliştirilmesi’ konferansı Amerikan Bilgi Belge merkezi’nin bir yıllık çabasının sonucu.

3 günlük konferansta, kütüphanelerin nasıl bir cazibe merkezi haline dönüştürülebileceği tartışılacak.
Yazarın Tüm Yazıları