Paylaş
28 yıldan beri sektörle içli dışlı olan Şermin Cengiz tekeli kırmayı başarmış bir isim.
Hem tekeli kırmış, hem ihracatta yol almamızda önemli bir rol oynamış.
Zira Şermin Cengiz, Türkiye’de ilk kez mücevher fuarını düzenleyen kişi.
Üniversiteden mezun olur olmaz Rotaforte fuarcılık şirketini kurmuş.
Ailesinde hiç kuyumcu olmadığı halde “mücevher fuarcılığında” karar kılmış.
1980’li yıllardan söz ediyoruz.
O dönemde altın ithalatı dahi yasak.
Cengiz hatırlatıyor:
“Turgut Özel altın ithalatına yasağı kaldırdı, adından Adnan Kahveci KDV’sini sıfırladı”.
Henüz mücevherde marka yok, ihracat yok, Kapalıçarşı esnafında “fuar vizyonu” derseniz o hiç yok.
İşte bu koşullarda İstanbul’da mücevher fuarı yapılıyor.
1985’teki ilk fuara katımcı sayısı 36, fuar alanı ise sadece 650 metrekare.
Bugün “İstanbul Jewelry Show” 25 bin metrekarelik bir alana yayılıyor ve katılımcı sayısı yüzde 25’ı yabancı olmak üzere bin 200’ün üzerinde.
Hong Kong, Las Vegas, İtalya-Vicenza mücevner fuarlarından sonra “İstanbul Jewelry Show” dördüncü sırada geliyor.
Şermin Cengiz, birkaç yıl önce dünyanın önde gelen fuarcılık şirketi İngiliz UBM ile birleşerek işini büyütmüş.
Birleşme nedeniyle müşteri portföyünü birkaç kez katlamış olsa dahi fuar dönemlerinde hep yollarda.
Bir gün Las Vegas’ta, ertesi gün Hindistan Mumbai’de.
Nitekim buluştuğumuzda Erbil, Doha ve Süleymaniye’den yeni dönmüştü.
Ekim ayında düzenlenecek fuarda Kuzey Irak’tan katılımcı sayısının rekor kıracağını görüşünü paylaşırken “O bölgede para hayli çok… Erbil yakında Dubai gibi olursa hiç şaşmam” diyor.
Türkiye’nin mücevhar ihracatı 2 milyar dolar.
Cengiz’in dediğine göre, kalitede İtalya’yı yakaladık, tasarım ve markada yolumuz var.
Mücevher İhracatçıları Birliği’nin 2023 yılı hedefi 12 milyar dolar.
Hedefe ulaşılır mı bilmem?
Bildiğim şu: Kapalıçarşı esnafının “abla” diye bildiği Şermin Cengiz’in yıllar önceki rüyası gerçekleşmek üzere.
Bu topraklarda binlerce yıllardan beri yapılan mücevher tasarımlarının modern versiyonları artık dünya pazarlarında.
Yeşil binalarla milyonlarca dolarlık enerji tasarrufu mümkün
BUGÜN galiba “iyi ki kadınlar var” günümdeyim yine.
Zira sözünü edeceğim ikinci kişi de mesleğini tutkuyla yapan başka bir kadın.
Türkiye’de “Yeşil Binalar Hareketi”nin öncüsü olan mühendis Dr. Duygu Erten artık Yeşil Binalar Derneği ÇEDBİK’in Yönetim Kurulu Başkanı.
2007 yılında, Nihat Göktürk ile birlikte derneği kuran Erten, geçtiğimiz günlerde yapılan Genel Kurul’da bayrağı Haluk Sur’dan devraldı.
ÇEDBİK’te artık yeni bir dönem başlıyor.
Çevreye duyarlı, ülke ekonomisini düşünen bir kadın başkan dönemi.
Yarın derneğin vizyonunu belirlemek için bir arama konferansına hazırlan Erten, “Ulusal Yeşil Bina Sertifikası” için kolları sıvamış.
Enerji tasarrufunu ön planda tutan “Yeşil Binalara” verilen Leed, Breeam gibi uluslar arası sertifikalara değinerek “Niye illa başka ülkelerin sertifikalarını kullanalım? Aynı standartlara sahip bir sertifika oluşturma koşullarına sahibiz” diyor.
Örneğin, Mecidiköy’deki Quasar projesini hayata geçiren İsviçre firması böyle bir sertifika için başvurmuş.
Kamunun yerel sertifikaya örnek olması önemli.
Erten, kamuda bir ilk olarak “Yeşil Bina” sertifikası alan Küçükçekmece Belediyesi’ne atıfta bulunarak “Keşke yerel sertifikayı talep etmiş olsaydı” diyor.
Yeşil binaların ülke ekonomisine katkısıyla ilgili şöyle bir bilgi aktarıyor:
“2012-2023 yılları için toplam 7 milyon 560 bin yeni konut yapılacak. 228 bin konutun gönüllü olarak “Yeşil Bina” sertifikasına başvuracağını hesapladık. Bu 460 milyon dolarlık bir enerji ve su tasarrufu anlamında” diyor.
Yeşil Bina sertifikasının zorunlu olması durumunda 25 milyar dolarlık bir tasarruf söz konusu ki bu tabii hayal.
Paylaş