Paylaş
Konu Karadeniz Yönetim Kurulu üyesi Selma Akdoğan’ın önümüzdeki 29 Nisan günü yapılacak KalDer (Türkiye Kalite Derneği) seçimlerinde başkanlığa adaylığı.
KalDer’i sanırım tanıtmama gerek yok.
800’u kurumsal 1800 üyesiyle Türkiye’de kaliteyi arttırmaya yönelik çalışmalar yapan dernek şimdiye kadar son derece başarılı işlere imza atmış.
Türkiye, Avrupa’da en çok “kalite ödülü” almış 2. ülke konumunda ise kuşku yok ki KalDer’e çok şey borçlu.
KalDer’in düzenlediği “kalite ödülleri” yarışmasına katılıp ödül alan pek çok şirket daha sonra Avrupa’dan da “kalite ödülünü” almayı başarıyorlar.
Ne ki, Selma Akdoğan’ın şöyle bir tespiti var:
“KalDer’in kongreleri eskisi kadar ilgi toplamıyor. Katılımcı sayısı giderek azalıyor. Ama en önemlisi kalite ödülleri için başvuranların sayısı düşüyor.”
BAŞVURULARDA DÜŞÜŞ
Akdoğan’a göre, ödül için başvuranların oranında yüzde 40’lık kadar bir düşüş var.
Bunun iki nedeni olabilir.
KalDer, kurum ve kişileri, kaliteye özendirmek konusunda eskisi kadar etkin olmayabilir.
Ya da Türkiye’de “kaliteyi arayış” artık öncelikli bir konu değil.
Kalite hevesinin önüne başka şeyler geçmiş.
Mesele ne olursa olsun Selma Akdoğan, “kalite”yi tekrar gündeme getirmekte iddialı.
Zaten bu konuda deneyimi de var. Uzun yıllar İcra Kurulu Başkanlığı’nı yürüttüğü Balnak Nakliyat ve Lojistik Şirketi 2003 yılında KalDer’in büyük ödülünü almıştı.
Akdoğan’ın, Balnak’ta 1996 yılından itibaren başarıyla uyguladığı model ödülü getirmiş.
“Uzun yıllardan beri KalDer ve ‘kalite kavramı’nın içindeyim. Kalite bir felsefe ve görünür olması gerek” diyor.
“Başkan seçildiğim takdirde hedefim bu kavramı kamu kuruluşları ve STK’larla birlikte Anadolu’ya yaymak” diye ekliyor.
Bu hedefe uygun olarak KalDer şubelerini İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Eskişehir’in yanı sıra Gaziantep, Konya, Kayseri gibi şehirlerde açmak istiyor.
KalDer’in başında halen Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Prof. Ali Rıza Kaylan var.
BEYOĞLU BELEDİYESİ LİSTEDE
Derneğin eski başkanları arasında Türkiye’de “kalite” kavramını yerleştirmek için epey çaba harcayan Yılmaz Argüden, Hasan Subaşı, Çetin Nuhoğlu gibi isimleri saymak mümkün.
Şimdi başkanlık için adayların biri Akdoğan, diğeri Kaylan.
Akdoğan’ın listesinde daha önce derneğin “kalite ödüllerini” almış Aksa, Petkim, Eczacıbaşı İpek Kağıt, Vestel gibi şirketler var. Bir de Beyoğlu Belediyesi.
İşte bu noktada Akdoğan’a itirazlarımı ilettim.
Zira Ahmet Misbah Demircan kusuruma bakmasın ama Beyoğlu ve özellikle İstiklal Caddesi’ne “kalite” pek uğramamış.
Onca gürültüyle daha birkaç yıl önce yenilenmiş kaldırımlara bakmak yeterli.
Çin malı taşlar ya kırılmış, ya yerinden oynamış eğri büğrü.
Neden Türk milleti daha iyisini hak etmiyor?
Ama belki de Akdoğan haklı.
Yerel yönetimleri de işin içine çekerek, yaşam kalitemizde karar vericiler konumunda olanları “kalite” kavramıyla tanıştırmak gerek. Neticede biz kadınlar Selma Akdoğan’ı KalDer’in başında görmek istiyoruz.
Hem Balnak’ta kazanılmış bir “kalite modeli” deneyimine sahip bir iş insanı olduğu için, hem derneğe yeni bir soluk getireceği için.
İstanbul 2010 Ajansı’nı kutluyorum
BU köşede İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nı sıkça eleştirdim.
Böyle olağanüstü bir fırsat ele geçirilmişken müze, konser salonu gibi kalıcı eserleri göz ardı ettiği için ya da başka nedenlerden ötürü.
Ama Sezar’ın hakkı Sezar’a.
Önceki gece Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde dünya çapında bir gösterinin altında İstanbul 2010 Ajansı’nın imzası vardı.
Bangladeş asıllı İngiliz koreograf ve bale sanatçısı Arkam Khan’ın Fransızların efsane balerini Sylvie Guillem birlikte icra ettiği “Sacred Monsters” gösterisi nefesimizi kesti.
İstanbul 2010 Ajansı’nı kutluyorum.
Paylaş