PEŞİNEN söylemem gerekir ki, İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a açık mektubu kaleme alan kişi ben değilim.
Bizim mahallenin Roman çiçekçisi.
Geçenlerde beni yakaladı ve başkasına yazdırmış olduğu mektubu elime tutuşturdu.
Mektubun altında imzası da vardı.
Ama sonra "başıma bir şey gelir" diye korktu.
"İsmimi verme olur mu" diye rica etti.
Mektubuna iki başlık koymuş.
Biri "Romanların Çilesi".
Diğeri "Biz Roman Halkı Geçimimizi Çiçekten Sağlıyoruz".
Mektuba geçmeden önce Yalçın Bayer’in 17 Ekim 2008 tarihli "Çiçek büfeleri de AKP’li yandaşa gitti" yazısını hatırlatmam gerek.
Bayer bu yazısında, özetle şunu söylüyordu:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kararıyla, çiçek satış noktaları, bu işi belki yüzyıllardan beri yapan Roman vatandaşların elinden alınıp Erdoğan ailesinin yakını Bekir Uğur’a verilecek.
İSTANBUL’UN BİR RENGİ YOK OLACAK
Uğur, ihale yöntemiyle Roman çiçekçilere, camekánlı dükkanlar kiralayacak.
Yani o köşebaşlarında görmeye alıştığımız çiçekçiler yok olacak.
Aynen Sulukule’deki evlerinden ayrılmaya zorlandıkları gibi bu kez çiçekleriyle bütünleştikleri o köşelerden kopacaklar.
İstanbul bir renginden daha mahrum kalacak.
800’den fazla çiçek satıcısı da işsiz.
Açık mektuba dönersek şöyle başlıyor:
"Bizim hiçbir tahsilimiz yok. Sanatımız yok. Bize iş veren de yok. Biz sadece çiçek satmasını biliriz. Bundan bir süre önce İBB’nin yetkilileri gelip çiçek satmamızın yasak olduğunu bildirdi. Bundan böyle çiçek satacağımız yerler için izin almamız gerekiyormuş".
Bizim mahallenin çiçekçisi arkadaşlarıyla birleşip "alınması gerekli iznin" peşine düşmüş.
Önce Selimiye, ardından Unkapanı, tekrar Selimiye’de İBB’nin kapısını çalmış.
Sonuç şu:
Bizim çiçekçinin anlattıklarıyla Yalçın Bayer’in anlattıkları birebir uyuşuyor.
Yani bundan böyle ihaleye girerek, çiçek satacakları yerleri kiralayacaklar.
Altından kalkamayacakları bir yük.
Ama dahası var.
ÇİÇEK MEZATI DA YASAKLANIYOR
Çiçeklerini mezattan almayıp, İBB’nin temin ettiği çiçekleri satmak zorunda kalacaklar.
Büyük bir olasılıkla İBB’den alacakları çiçekler de mezattan temin edecekleri çiçeklerden daha pahalıya gelecek.
Artık pes.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu yoksul insanların elinden mesleklerini almalarına ben isyan ediyorum.
Bizim mahallenin çiçekçisi mektubunu da zaten şöyle bitiyor:
"Tüm Roman halkı adına söylüyorum. Eğer bizim çiçek satmamızı istemiyorsanız, bize bir iş verin. Biz buna da razıyız. Yeter ki, bizi ekmeğimizden etmeyin".
Umarım Sayın Topbaş bu sese kulak verir.
Londra Belediye Başkanı’ndan Türkiye Lobisine destek
İNGİLTERE’de, Türkiye’nin yeterince sesini duyuramadığını düşünen bir grup genç insan var.
Onlardan biriyle Dr. Onur Çetin ile geçen gün birlikteydim.
Çetin ve arkadaşları, İngiliz Muhafazakar Parti bünyesinde "Türkiye’nin Muhafazakar Partili Dostları" grubunu oluşturmuş.
Benzer bir oluşum İngiliz İşçi Partisi’nin bünyesinde de var.
"Türkiye’nin Muhafazakar Partili Dostları" grubunun kurucuları arasında, damarlarında Osmanlı kanı olduğunu söyleyen Londra Belediye Başkanı Boris Johnson da var.
Çiçekçilerle uğraşmadığı için daha ciddi işleri gündemine alabiliyor demek ki.
Johnson’un yanı sıra Muhafazakar Parti’nin Gölge İçişleri Bakanı Dominic Griev, İngiltere’nin en genç milletvekilleri Douglas Carswell, Mark Harper, David Burrowes de var.
Bu saydığım isimlerden hiçbiri henüz 40 yaşında değil.
Çetin, bunu özellikle vurguluyor.
Zira kurdukları grubun hedefi, İngiliz politikasına gelecekte yön verecek siyasilerle, fikir adamlarıyla iletişim içersinde olmak.
Buna "yeni nesil lobicilik" deniyormuş.
Çetin "İngiltere’nin genç nesil politikacılarına Türkiye hakkında objektif bilgi aktarmak, gerekirse onları buraya davet etmek istiyoruz" diyor.
150 üyeye ulaşan "Türkiye’nin Muhafazakar Partili Dostları"nın Londra temsilcisi Dr. Onur Çetin.