Paylaş
Dün en son şu habere rastladım:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday adaylığını açıklayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in Sarıgül’ün aday gösterilmesi durumunda Kadıköy için ağırlığını koyacakmış.
Daha önce yazmıştım.
Kadıköy artık bir kadın başkan istiyor ve aday adaylığını açıklamış olan İnci Beşpınar bu görev için biçilmiş kaftan.
Kadıköy’e kimin aday gösterileceğini İstanbul’un bu yakasındakiler merakla beklerken çevremde kiminle konuşsam “huzurumuzu geri istiyoruz” sözlerini duyuyorum.
Huzur çünkü Kadıköy’ün her sokağında inşaat gürültüsünden geçilmiyor.
Kendi mahallemden örnek vermek gerekirse, şu an evimin yanında, arkasında, önünde ve birkaç kilometrelik karelik çevresinde düğmeye basılmış gibi inşaat furyası var.
Sahile doğru inen küçücük sokaklarda dört, beş katlı evler yıkılıyor yerlerine gökdelenler yükseliyor.
Eski dokunun yerle bir olması bir yana aynı mahallede onlarca inşaatın çıkardığı gürültü gerçekten dayanılır gibi değil.
Kaç kere şahit oldum inşaat saatlerine kesinlikle uyulmuyor.
Beton döken kocaman araçlar kimi zaman gece yarılarına kadar sürdürüyor çalışmalarını.
Çalışma saatleri sıklıkla ihlal ediliyor.
Vahşi bir kentsel dönüşüme kurban edilmişiz bir kere.
Peki halkın huzurunu sağlamak konusunda yerel yöneticilerin elleri kolları bağlı mı gerçekten?
Geçen cumartesi günü tweet üzerinden rahatsızlığımı dile getirince Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk yine tweet üzerinden cevap vermiş.
“Deprem riski olan binalar söz konusu. Binaların imar durumlarını İBB veriyor. Şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkiyi kullanıyor, imar yönetmeliklerini yayınlıyor” diyor.
İnşaat furyası karşısında elim, kolum bağlı demeye getiriyor.
Buradan kendisine aklıma ilk gelen soruları yöneltmek istiyorum:
- İnşaat saatlerinin ihlal edilmesi önlenemez mi?
- İnşaatlerde kullanılan teknoloji örneğin aşırı ses çıkartan makineler kontrol ediliyor mu?
- Ekipleriniz gürültü ölçümleri yapılıyorlar mı?
- Eğer söz konusu halkın huzuruysa, aynı sokakta, aynı anda 5 inşaatın başlamasını önlemek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileriyle görüşerek, bu kentsel dönüşümün bir programa, bir sisteme bağlanması sağlanamaz mı?
- Riskli raporlarının istismara açık olduğunu biliyoruz. Belediye bunların ne kadar sağlıklı olduğunu denetliyor mu?
- Dört, beş katlı evlerin olduğu sokaklarda 11 katlı gökdelenlerin dikilmesinin, dolayısıyla nüfusun katlanması alt yapıyı nasıl etkileyecek? Bu hesaplanıyor mu?
- İki arabanın yan yana geçemediği sokaklar üçe, dörde katlayan araba sayısını nasıl kaldıracak?
- Şehirlerin 10-20 yıl sonra neye benzeyecekleriyle ilgili yerel yöneticilerin hiç sorumlulukları
yok mu?
Osman Ulagay’ın yeni kitabı: Türkiye eskisi gibi olmayacak
SEVGİLİ Osman Ulagay yeni kitabını göndermiş.
Dünya gazetesinde yazılarına başlayan Ulagay’ın arka sözünde belirttiği gibi bu son kitabı ona“Gezi Direnişi” yazdırmış.
Ulagay geçtiğimiz yıl yayınlanan kitabında “Türkiye Kime Kalacak” sorusunu ortaya atmıştı.
Bu yeni kitabında ise şunu savunuyor:
Dünya hızla değişiyor ve dünyadaki değişime ayak uyduramayan ülkeler, liderler ve iktidarların başarıyı yakalama şansı kalmıyor.
Ulagay diyor ki: “Türkiye Gezi Direnişi’yle başka bir sabaha uyandı. Taksim’den ülkenin dört bir yanına yayılan geniş çaplı eylemler AKP’nin en az 10 yıl daha iktidarda kalacağını varsayanları hazırlıksız yakaladı”.
Neticede Türkiye eskisi gibi olmayacak.
Paylaş