Paylaş
Çocuklar için güvenli bir şehir değil İstanbul.
Çok mutlu oldukları bir şehir de değil.
Çünkü etraflarında gördükleri çirkin binaları, gökdelenleri “yıkmak” geliyor içlerinden.
“Yıkmak” ve binaların yerlerine “yeşil alanlar” yapmak istiyorlar.
Bunu nereden mi biliyorum?
ABD’nin önde gelen üniversitelerinden Columbia’nın Mimarlık Fakültesi’nin, Borusan işbirliğinde İstanbul’da kurduğu, şehirle ilgili araştırmalar yapan, fikir üreten, Mimar Selva Gürdoğan’ın direktörlüğündeki Studio-X birkaç aydan beri çocuklarla ilgili atölye çalışmaları yapıyor.
Önemli nokta.
Atölye çalışmalarına katılan çocuklar farklı sosyo-ekonomik çevrelerden geliyor.
Okul dışı eğitimde uzmanlaşmış olan “İnformel Eğitim-çocukistanbul” un kurucularından pedogag Sibel Çetingöz 400 çocukla yaptıkları çalışmalardan izlenimlerini aktarıyor:
* Çocukların İstanbul’da gitmekten en fazla hoşlandıkları yerler arasında “deniz” kenarı ilk sırada.
Deniz çocukların hayali.
Bazen hiç ulaşamadıkları bir hayal.
Sadece Esenler’de yaşayan çocukların yüzde 40’ının hayatlarında deniz görmemiş olduğunu bu vesileyle hatırlatmış olayım.
-İstanbul deyince akıllarına önce trafik, kalabalık gibi şeyler geliyor.
-Daha sonra Boğaz, martı, Kızkulesi, Topkapı Sarayı’nı sıralıyor.
-Şaşırtıcı biçimde AVM’ler çocukların öncelikleri arasında yok.
-Gezi olayları çocukların hafızalarında yer etmiş. “Kalabalık”, “Eylemler” “Biber Gazı” gibi nedenlerden ötürü gitmekten hoşlanmadıkları yerler arasında Taksim ilk sırada.
-Çocukların “Belediye Başkanı olsan ne yapmak istersin” sorusuna verdikleri cevaplar arasında “trafiği çözmek”, “AVM’lere yeşil alan”, “Binaları yıkıp yerlerine yeşil alan yapmak” gibi şeyler var.
Özetle çocuklar yeşile hasret.
Geçenlerde Mustafa Sarıgül hatırlatmıştı.
İstanbul’da kişi başına düşen aktif yeşil alan sadece 2 metrekare.
New York’ta ise 29 metrekare.
Demek ki, nasıl bir çölde yaşadığımızı en iyi çocuklar biliyor.
“İstanbul çocukları dinlemiyor” diyen Sibel Çetingöz ne kadar haklı.
“Mega Projelerle” göz boyamaya çalışan yerel yöneticiler seçimler yaklaşırken biz yetişkinlerden fazla onların taleplerine kulak vermek zorunda değil mi?
Sonuçta yarının Türkiye’sinde, geleceğin İstanbul’unda bugünün çocukları yaşayacak.
2012 verilerine göre Türkiye’de 0-14 yaşlarında 19 milyona yakın çocuk var.
Onlar birer birey ve taleplerine kulak vermek siyasilerin öncelikleri arasında olmalı diyeceğim ama bu ortamda tuhaf kaçacak.
OECD ülkeleri arasında ücretsiz işçi olarak Türk kadını birinci sırada
8 Mart Dünya Kadın Günü de gelip geçti.
Araya başka şeyler girdiği için uzun yıllardan beri ilk kez 8 Mart ile ilgili bir şey yazamadım.
Ancak OECD’nin bir gün önce yani 7 Mart tarihinde yayınlamış olduğu “Ücretli-Ücretsiz İş ve Eğlenceyi Dengelemek” Raporu’nu sakladım.
OECD raporunun girişinde, geçtiğimiz 50 yıl zarfında kadınların ücretsiz çalışma saatlerini arttırıp, ücreti çalışma saatlerini arttırdıklarına dikkat çekmiş.
Buna karşılık erkekler de ev işlerine ve çocuk bakımına ayırdıkları saatleri arttırmışlar.
OECD’nin “ücretsiz iş” olarak tanımladığı kategoride Türk kadını günde 377 dakika ile birinci sırada.
“Ücretsiz iş” derken ev işleri, çocuk, yaşlı bakımı, alışveriş gibi şeyleri anlamamız gerekiyor.
İkinci sırada ise günde 373 dakika ile Meksikalı kadın geliyor.
Türk erkeğinin “ücretsiz iş”e ayırdığı zaman günde 116 dakika.
En kötüsü değil zira rekor 45 dakika ile Güney Koreli erkekte.
Derim ki, kadınların yolu “maço erkekler cenneti” bu ülkeye asla düşmemeli.
Paylaş