Paylaş
Açılış 16 Ocak tarihinde 3 bin 500 kişinin katılacağı bir davetle Sütlüce Kongre Merkezi’nde.
Sütlüce Kongre Merkezi’nde Yekta Kara’nın yönetimindeki etkinlikten sonra Haliç kıyıları şenlenecek.
Alibeyköy’den Sarayburnu’na kadar bir “ses ve ışık” gösterisi yapılacak.
Aynı dakikalarda İstanbul’un altı noktasında “eş zamanlı” konserler düzenlenecek.
Açılışla ilgili bu ayrıntıları Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekip Avdagiç’in ağzından dinliyoruz geçen gece.
Açılış görkemli gibi ama İstanbul 2010’un arkasında yatan gerçekler ne yazık ki farklı.
Avdagiç ile buluşmamızdan birkaç gün önce Yürütme Kurulu’ndan önemli istifalar yaşanmış.
Önce yukarıda saydığım etkinliklerden sorumlu olan Serhan Ada, etkinliklerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Kültür A.Ş’ye ihale edilmesi nedeniyle istifa ediyor.
Kültür A.Ş. İle ilgili bir parantez açmak istiyorum.
BİR FİYASKO YAŞANMIŞTI
İki yıl önce yaz aylarında Kültür A.Ş’nin düzenlemiş olduğu Uluslararası
Boğaziçi Festivali’nin organizasyonu
tam bir fiyaskoydu.
Dünyaca ünlü orkestra şefi Zubin Mehta’nın Aya İrini’deki konserinden tutun, Açık Hava Tiyatrosu’nda altında “kum torbalarının” olduğu sahneye kadar her şey feci özensiz, kalitesizdi.
Serhan Ada’nın etkinliklerin “sanatsal kalitesi”nden kuşku duyarak istifa etmesi anlaşılabilir.
Yürütme Kurulu’ndaki istifalara gelince.
İstifa edenlerin biri Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı Başkanı Faruk Pekin.
Diğeri ise Tarih Vakfı eski Başkanı Halim Bulutoğlu.
Her ikisi de gerçek kültür insanları.
Bulutoğlu, İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması yolunda ilk adımların sivil girişim tarafından başlatıldığını ancak bugün gelinen noktada STK’ların hiçbir ağırlığı kalmadığı görüşünde.
DEVLETİN PARASI KİME TESLİM
“Ajansın yasasında yer almasına rağmen zamanla STK’lar tasfiye edildi. Meydan devletin kurumlarına kaldı” diyor.
Faruk Pekin de aynı görüşte.
Ajansa göndermiş olduğu mektupta bakın ne diyor:
“2010 yılında belki büyük sanat etkinlikleri düzenleyebiliriz. Ama esas önemli olan kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum arasında yaratmamız gereken ortak çalışma ilkeleridir. Bir yönetişim planıdır. Ne yazık ki bu gerçekleşmedi.”
“Avrupa Kültür Başkentleri” fikrinin temelinde de bu var zaten.
Kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum arasında işbirliği.
Ama görünen o ki biz bunu başaramadık.
Halim Bulutoğlu’nun dikkat çektiği gibi Bütçe ve İhale Komisyonu da sivillere kapatılmış.
Ajansa “devletin parası ancak devletten gelenlere teslim edilir” görüşü hakim.
Böyle bir mantıkla açılış etkinlikleri İBB’nin Kültür A.Ş’ye verilmesi
doğal elbet.
Bulutoğlu bununla ilgili “İstanbul için dünyanın ve Türkiye’nin önemli organizasyon şirketlerini yarıştırmak yerine işi bir belediye şirketine bıraktık”.
KALICI BİR ŞEY YOK
Haksız mı?
Eğer böyle bir yarışma olsaydı kazanan İstanbul olmayacak mıydı?
Hızla ve plansız büyüyen İstanbul’un geleceği için bir “yönetişim modeli”ni hayata geçirmeyi başaramadık.
Peki İstanbul 2010’dan geriye kalıcı bir şey başardık mı?
Örneğin 2013 yılında Avrupa Kültür Başkenti ünvanına hak kazanan Marsilya harıl harıl bir “Akdeniz Medeniyetleri Müzesi” projesini hayata geçirmekle meşgul.
Bir müzeden vazgeçtim.
Ajansın yasasında yer alan AKM,
Rami Kışlası ve Maslak Kültür Merkezi’ne ne oldu?
2010 yılında hiçbiri hayata
geçmemiş olacak.
Yıkılmadan yenilenmesine karar verilen AKM ne yazık ki hukuki süreç nedeniyle yenilenemeyecek.
Maslak Kültür Merkezi yerine ise Turkmall bambaşka bir proje geliştirecek.
Bulutoğlu’nun dediği gibi “Göğsümüzü gere gere 2011 yılına devredeceğimiz büyük mirasın yerinde yeller esiyor.”
Paylaş