İKEA Türkiye’ye neden gelmiyor?

GEÇTİĞİMİZ günlerde hem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hem Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan yabancı sermayeyle ilgili umutlu mesajlar verdiler.

Erdoğan, ‘‘Güven gelecek, yatırımlar patlayacak’’ derken, Babacan Türkiye'de yıllardan beri tartışılmakta olan ‘‘Yatırım Promosyon Ajansları’’nın kurulacağını söyledi.

Mersin ilimizin neredeyse iki yıldan beri üzerinde çalıştığı İrlanda modelinden söz etti. Kısaca her ikisi yabancı sermayeyle ilgili bir önceki hükümetten de sıkça duyduğumuz vaatleri yinelediler.

YASED Genel Sekreteri Abdurrahman Arıman yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik reformların bu ay sonunda, en geç mayıs ayının ilk haftalarında yürürlüğe gireceği beklentisinde.

Göreceğiz.

Ben bu arada işadamı İshak Alaton'un geçen hafta, İzmir'deki Kal-Der toplantısında Türkiye'den vazgeçmek zorunda kalan yabancı şirketlerle ilgili verdiği örneklere değinmek istiyorum.

Örneklerden bir tanesi dünyanın belki de en büyük ev dekorasyon mağazası İKEA.

Suudi Arabistan, Rusya, Polonya, Çin dahil 33 ülkede mağazası olan İKEA bir İsveç kuruluşu, 2002 cirosu 12 milyon Euro ve 75 bine yakın çalışanı var. Hem ucuz, hem son derece modern ve kullanışlı tasarımları olan İKEA'nın müşterisi olarak bu mağazanın ne zaman Türkiye'de açılacağını merak eder dururdum. Anladığım kadarıyla yakın tarihlerde Türkiye'de İKEA'dan alışveriş olanağı yok.

İsveç Ticaret Merkezi’den aldığım bilgiye göre, İKEA'nın Türkiye ile ilgili iki ayrı hazırlığı varmış.

Türkiye’den Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'ya mal sevkıyatı için 150 milyon ila 200 milyon dolarlık bir lojistik merkez ve bir satış mağazası.

Franchising için Sabancı dahil bazı gruplarla görüşmeler sürüyormuş.

Ancak Türkiye için esas önemli olan lojistik merkez meselesi askıda.

Önemli diyorum zira, İKEA günde yaklaşık 50 TIR'ın giriş yapacağı bu merkez için bizzat bir demiryolu döşemeyi bile planlıyormuş.

TCDD yılda 6 bin vagon kullanırken, İKEA'nın kullanacağı vagon sayısı 2 bin.

Böylesine önemli bir yatırım fırsatını kaçırmamızın nedeni serbest bölgelerle ilgili düzenlemelerde yapılması beklenen değişiklikler.

Yani yeni düzenlemelerle serbest bölgeler yabancı yatırımcılar için cazibesini kaybedecek.

YASED Başkanı Şaban Erdikler'e göre, AKP Hükümeti’nin serbest bölgelerle ilgili düzenlemelerin ne olacağını net bir şekilde ortaya koymaması yabancı sermayenin gözünü korkutuyor.

Korkutan diğer bir mesele de ‘‘kazanılmış hakların geri alınması...’’

Diyelim ki, İKEA bugün yatırımını yaptı. Yarın çıkacak bir yasayla beklemediği bir durumla karşılaşmayacağının hiçbir garantisi yok...

İrtibat büroları da dertli


MADEM konu yabancı sermayeden açıldı, İsveç Ticaret Merkezi'nin verdiği diğer bir örnekten de söz etmem yerinde olur.

HM, Lindex, Kappahl gibi İsveç'in önde gelen tekstil şirketlerinin Türkiye'de irtibat büroları var. Bunlar aracılığıyla buradan tekstil ürünleri alınıyor.

Şimdi bu şirketler de Cumhurbaşkanı Sezer'in onayını bekleyen vergi yasası nedeniyle diken üzerinde.

Yeni yasaya göre bu şirketlerin irtibat bürolarında çalışanlardan gelir vergisi alınacak. Bu da kazanılmış hakların geri alınmasına bir örnek.

Vergi alındığı takdirde şirketlerin Türkiye'deki işletme masrafları artıyor.

Oysa buraya bazı şeyleri hesap ederek gelmişler, büro açmışlar.

İsveç Ticaret Merkezi Cumhurbaşkanlığı'na yazmış, uygulamanın haksızlığına işaret etmiş.

Bir yandan yabancı yatırımcı gelsin diyoruz, öte yandan önlerine akıl almaz engeller çıkartıyoruz.

TÜSİAD'ın dünkü açıklamasına göre, 2002 yılı yabancı yatırım son 14 yılın en düşük seviyesinde. Hazine Müsteşarlığı 2002’de yabancı yatırımı 0,6 milyar dolar olarak açıklamış.

Erdoğan ile Babacan’ın değindiği önlemler hemen alınmadığı takdirde durum gerçekten vahim.

Sevim Gökyıldız'dan mektup


SEVİM Gökyıldız ‘‘Mutfak Dostları Derneği’’nin 2. Başkanı, ‘‘Akdeniz Mutfakları Konservatuvarı’’ kurucu üyesi, ‘‘Union Europeenne de Gourmet’’nin Türkiye kurucu üyesi. Pazar günü aldığım ve beni pek mutlu eden mail'i şöyle:

‘‘20 yıldır çeşitli dergi ve gazetelerde yemek yazıları yazarım. Misyonum Türk mutfağını yaban ellerde tanıtmak. Türk mutfağı modası yaratmak. İstanbul'a aşık bir otel müdürünün beni bulması sonucunda Fransa'da tam 15 gün süreyle mutfağımızı tanıtmak fırsatını elime geçirdim.

Annecy'deki ‘‘L'İmperial Palace’’ düzenlenen ‘‘Afiyet Olsun'
günlerinde 2 bin 500 ziyaretçiye elimde lokum ‘‘hoşgeldiniz’’dedim. Çay, kahve, salep, baklava, leblebi, fıstık ikram ettim. Tam 160 kez helvayı, 150 kez hünkar beğendiyi, bir o kadar da aşure, karnıyarık ve su böreğini anlattım.

Fransız kadınlarla yaprak sarması ve sigara böreğini birlikte yaptık. Tarihçi yazar Gonzague Saint Bris benimle televizyon röportajı yaptı.

Turizm Bakanlığı'nın para vererek bile yapamayacağı bir tanıtım filmi çekildi ve bir hafta her gün televizyonda verildi. Maksadım böylesine heyecan verici bir Türk mutfağı tanıtımını başkalarıyla paylaşmak.’’

Sevgili Sevim Gökyıldız'un mail'inden çıkan sonuç... Keşke Ankara'dakiler Türkiye için böylesine özveriyle çalışanlar kadar duyarlı olsalar...
Yazarın Tüm Yazıları