İznik Vakfı’nda bir yandan çini üretilirken, bir yandan da uluslararası bir viyola kampı düzenleniyor.
Tanınmış viyola öğretmeni Tatyana Masurenko’nun İngiltere, Almanya, Rusya, İsveç, Slovakya ve Yunanistan’dan öğrencileriyle genç Türk viyolacılar bir arada çalışıyor.
İznik’te hemen gölün yanı başında gül ve lavanta kokuları içinde bir elma bahçesi düşünün. Zeytin ağaçları da var bu bahçede. Bir de ünlü İznik çinilerinin piştiği fırınlar. Yolumu bu bahçeye düştüğü gün bunlara hangi ağacın, hangi fırının arkasından geldikleri anlaşılmayan viyola nağmeleri eşlik ediyor.
Bahçe, İznik Vakfı’nın bahçesi.
Modacı Calvin Klein’ın Kaliforniya’daki evini, Oxford’daki İslam Merkezi’nin duvarlarını, İstanbul metrosunu, Dubai’deki Zaabel Parkı’nı ve daha sayısız mekanı süsleyen İznik çinileri işte bu bahçedeki atölyelerde üretiliyor. 16. yüzyıldan kalma formüllerle.
Bahçeye adımınızı atar atmaz iki ağaç kütüğünün üzerinde çinilerin hammaddesini oluşturan o güzelim kuvartz taşları karşılıyor sizi. Kuvartz taşı öğütülecek, kille karıştırılacak, "bisküvi" denen kıvama gelecek, kalıplara dökülecek, kurutulacak, üzerine desenler çizilecek, özel karışımlarla elde edilen boyalarla boyanacak, sırlanacak, fırınlanacak.
İznik Vakfı Başkanı Profesör Dr. Işıl Akbaygil ile birlikte geziyorum vakfın birimlerini. AR-GE bölümü, fırınlar, bisküvinin "dinlenme bölümleri", boyama atölyeleri. Turkuvaz rengi fırınlandıktan sonra kimi zaman lacivert, kimi zaman kırmızıya dönüşüyor. 16. yüzyılın gizemli formülleri sayesinde. Yeniden üretilen Bizans sarısı, İznik kırmızısı bu formüllerin marifeti. İznik Vakfı’nın ürettiği çinilerin metrekaresinin ABD’de üç-dört katına satıldığını gururla söylüyor Profesör Akbaygil.
Bir atölyede henüz "bisküvi" durumunda, çarpıcı bir formu olan bir vazo dikkatimi çekiyor. Çalışmalarını New York’ta sürdüren sanatçı Elif Uras’ın vazosu bu. Elif Uras zaman zaman İznik Vakfı’na gelip, çini yapımının inceliklerini öğreniyor.
FIRÇA DARBELERİ VE VİYOLA NAĞMELERİ
Bahçeye çıkıyoruz. Çardağın altındaki uzun masada desenleri boyayan genç kızlar var. Usta fırça darbeleri viyola nağmelerinin eşliğinde.
Vakıf üç yıldan beri uluslararası viyola kampını ağırlıyor. Genç müzisyenlere sponsorluk yapıyor. İznik Vakfı’yla viyola kampı arasında bağlantıyı kurmakta zorlanıyorsanız hemen izah edeyim.
Profesör Akbaygil’in kız kardeşi Profesör Betil Başeğmezler ODTÜ Müzik ve Güzel Sanatlar Bölümü Başkanı. Ankara Devlet Konservatuvarı Viyola Bölümü öğretim görevlisi aynı zamanda. Kocası besteci Nejat Başeğmezler Cumhuriyet Senfoni Orkestrası’nda viyola çalıyor. Oğlu Ali Başeğmezler Atina’da bir oda orkestrasında yine viyola çalıyor. Kızı ise viyolonsel.
Üç yıl önce sadece viyola çalan genç müzisyenleri bir yaz kampında bir araya getirme fikri kafasında oluşunca ablasının başkanı olduğu İznik Vakfı’nın sponsorluğunu rica ediyor.
GELECEĞİN STRADİVARİUS’LARI
İznik Uluslararası Viyola Kampı’nın iki öğretmeni var. Profesör Betil Başeğmezler ile Avrupa’nın sayılı viyola öğretmenlerinden Tatyana Masurenko. Masurenko daha önce Müzik Akademisi için Ayvalık’a gelmiş. Üç yıldan beri de viyola kampında. Kamp bitince Masurenko çini fırınlarının yolunu tutuyor. Zira viyola kadar olmasa bile bir çini tutkunu.
Masurenko’nun İngiltere, Almanya, Rusya, İsveç, Slovakya ve Yunanistan’dan öğrencileriyle viyola eğitimi alan genç Türk öğrenciler bu yaz İznik Vakfı’nda buluşmuş. Bir hafta vakfın 8 odalı misafirhanesinde kalan öğrencilerin ayağına bu yıl inanılmaz bir fırsat gelmiş. "Lütiye" yani çalgı yapımcısı Jürgen Manthley. Leipzig’de bir atölyesi olan Manthley bir akçaağaç kütüğünü viyolaya ya da kemana dönüştürebiliyor.
Genç adam viyola kampında hem bu çalgıları yapmasını, hem tamir etmesini öğretiyor. Jürgen Manthley’in elinden çıkmış viyolayı kullanan Ali Başeğmezler’e bakılırsa, Manthley geleceğin Stradivarius’larını üretiyor. Kullandığı viyolanın belki 50 yıl sonra bir Stradivarius kadar değer kazanacağı görüşünde. Günümüzde bir Stradivarius’un değeri 3 milyon dolardan fazla. Sadece tamiri 100 bin euro. Yani karşımdaki genç adamın ellerinde bir servet yaratacak beceri mevcut. Jürgen Manthley şimdiye kadar 150’ye yakın viyola ve keman yapmış. Hepsi imzalı ve numaralı.
BEŞ KÖFTE İSTİYORUM
Vakfa ziyaretin son sürprizi gün batımında öğretmenlerle öğrencileri bir araya getiren konser. Vakfın konser, konferans, toplantı binası olarak tasarlamış olduğu "kütük evin" akustiği gerçekten olağanüstü. Betil Başeğmezler ile Tatyana Masurenko’nun öğrencileriyle verdikleri konsere rağbet fazla. Hem genç müzisyenlerin yakınları, hem civarda oturanlar gelmiş.
Viyola kampında neredeyse günde 10 saat çalışan genç öğrenciler şaşırtıcı derecede profesyonel. Nardini, Bartok, Hoffmeister gibi bestecilerin yanı sıra Nejat Başeğmezler’in de bu konser için bestelemiş olduğu iki parçayı çalıyorlar. Parçalardan birinin adı "Beş Köfte İstiyorum". İznik Vakfı’nın usta aşçısının elinden çıkan köfteler öyle lezzetli ki, yurtdışından gelenler bu köfteler için yarışıyor. Köfteler Başeğmezler’e esin kaynağı oluyor.