Yarışmayı, Türk bayrağını dalgalandıran devrimci bir horoz kazandı.Farkındayım, girizgâh tam bir bilmece gibi oldu ama iş ciddi. Sözünü ettiğim, Fransa'nın Ankara Elçiliği tarafından düzenlenen, Türkiye'de fransızca konuşanların (francophone) yakalarına takacakları rozetle ilgili yarışma. Rozet şekline dönüşecek resmi belirlemek ise bir Fransız, dört Türk gazeteciye düştü. Fransız okullarında okuyan öğrencilerin çizdiği 20 resim arasından sadece bir tanesini seçince geriye kalan 19 çocuğun hayatını karartacağımızı bile bile tercihini yapmak ne zormuş. 10 ila 16 yaşlarındaki çocuklar birbirinden yaratıcı. Resimlerin iliştirildiği panoya göz atar atmaz derhal bir tanesine aşık oldum. Resmim elenince üzüldüm. ‘‘Bari bir mansiyon alsaydı’’ diye söylendiğimi duyan Fransız Elçiliğinin, Dil ve Eğitim sorumlusu Françoise Weiss söz verdi: ‘‘Merak etmeyin, çocukların emeği boşa gitmeyecek, hepsini değerlendireceğiz. Kartpostal yapmayı düşünüyoruz...’’. Sonuçta eleye eleye iki resim kaldı ve Saint-Benoit öğrencisi 13 yaşındaki Sungu Hacışabanoğlu'nun sevimli horozu, bilgisayarla yapılan diğer resmi yenerek birinci oldu. Bundan böyle Türkiye'deki fransızca konuşanların rozetleri devrimci bonesiyle Türk bayrağını dalgalandıran horoz olacak. Fransa seyahatini kazanan Sungu'yu yürekten tebrik ediyorum. Bu benim jüri olarak ilk deneyimimdi. 27 Mart'ta, aynı jüri yine görev başındayız. Bu kez yarışmanın adı ‘‘Haydi Fransa'ya’’. 27 lise ve üniversite öğrencisi arasından Fransa'daki Dünya Kupasına gidecek 9 öğrenci seçilecek. Öğrenciler 15 gün süresince hem çeşitli kentlerdeki futbol maçlarını izleyecekler, hem gezecekler. Kanımca her iki yarışma da anlamlı. Türkiye ile birlikte 60 ülkede düzenlenen ‘‘Haydi Fransa'ya’’ Yarışması, son yıllarda fransızcanın ingilizce karşısında mevzi kaybetmesi üzerine harekete geçen Chirac Hükümeti'nin ‘‘fransızcayı canlandırma’’ politikasının bir parçası. Chirac, dünyada yaklaşık 400 milyon kişinin konuştuğu fransızcanın yaygınlaştırılmasını ve özellikle internet'te kullanılmasını istiyor. Rozet yarışması ise, Türk-Fransız ilişkilerinin katettiği uzun yolda önemli bir kilometretaşı. Kapitülasyonlara imzalarını atan I.François ve Kanuni Sultan Süleyman ile başlayan ilişkiler hep istikrarlı bir çizgi izledi. Osmanlı, giyotin kurbanı 16. Louis'e yazdığı mektuplarda aydınlanma çağını tartışan III.Selim'den sonra batılılaşma sürecinde yüzünü özellikle Fransa'ya çevirdi. Ve nihayet Avrupa Birliği ile yaşadığımız sancılı ilişkilerde Fransa dengeleyici bir unsur oldu. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in geçtiğimiz günlerde Fransa'ya yaptığı ziyaret sırasında iki ülke ‘‘Türkiye-Fransa 2000’’ projesine imza attı. Söz konusu projenin amacı, Türk-Fransız işbirliğine politik, kültürel ve ekonomik alanlarda yeni bir ivme kazandırmak. İşte bu yüzden hem Paris Belediye Başkanı Jean Tiberi'nin onuruna verdiği yemekte Yahya Kemal Beyatlı'nın ‘‘Yaşamış olmayan bilir mi bunu. Eski Paris'te bir ömür geçti. İdeal rüzgarı ile hür geçti’’ dizelerini okuyan Demirel'in tarihi ziyareti, hem de 13 yaşındaki Sungu'nun rozeti son derece önemli.