Haberiniz var mı burası dünya miras alanı

Türkiye farklı uygarlıklara ev sahipliği açısından dünyanın en zengin ülkesi. Sahip olduğumuz varlıklar dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Buna karşın UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde Türkiye’den sadece 9 alan var. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu üyesi Prof. Gül İrepoğlu bu alanlara da sahip çıkamadığımızI söylüyor.

Kapadokya UNESCO’nun "Dünya Mirası" listesinde. Nemrut Dağı, Safranbolu, Troya da öyle. Tam listeyi vermek gerekirse İstanbul’un tarihi alanları, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Pamukkale-Hieropolis, Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşa ve Fethiye-Kaş yolu üzerindeki Xanthos-Letoon.

Nicedir UNESCO’nun dünya miras listesinden çıkartılma tehdidiyle karşı karşıya kalan İstanbul’da durumun ne olduğunu az çok biliyoruz. Peki ya yukarıda saydığım diğer yerlerde durum nedir? Örneğin Kapadokya’da gerçekten bazı peri bacaları tehlikede mi?

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iki yıldır bu gibi sorulara cevap arıyor. Komisyonun Yönetim Kurulu üyesi mimar, sanat tarihçisi ve yazar Prof. Gül İrepoğlu aynı zamanda Kültürel Miras Komitesi’nin başkanı. Adeta kültür mirasımızın koruyucu meleği.

EN FARKINDA OLAN HATTUŞA

Hatta "Bu işlerle daha çok ilgilenmek için üniversiteden emekliye ayrıldım" diyor. İrepoğlu ile geçenlerde UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun İstanbul’da düzenlediği üç günlük çalıştayı konuşuyoruz.

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun iki yıl boyunca yaptığı araştırmaların çalıştayda masaya yatırıldığını anlatıyor. "Uzman ekiplerimiz iki yıl Türkiye’deki dünya miras alanlarının güncel durumlarını saptamaya çalıştı. Şu andaki durumun fotoğrafını çektiler. Bir de ’sosyal anketler’ yaptılar."

Bunun ne olduğunu şöyle açıklıyor İrepoğlu: "Dünya Miras Alanları’nda yaşayanlar, yerel yöneticiler, esnaf, STK’lar, turistler bu mirasın ne kadar farkında? Ne kadar tanıyor? Nasıl yaklaşıyor?"

Ne yazık ki bu soruların cevabı o kadar da iç açıcı değil. Zira bu iki yıllık araştırmanın sonuçları dünya miras alanlarıyla ilgili "farkındalık" durumunun pek iyi olmadığını ortaya koymuş.

Örnekleri sayıyorum: Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası çevresinde oturanlar bir dünya mirasıyla komşu olduklarının farkında değil. 1985’te UNESCO’nun listesine girdiği halde halen koruma açısından en kötü durumdaki yer de burası zaten.

Kapadokya ve Göreme Milli Parkı’nda her 15 kişiden biri dünya miras alanında yaşadığını biliyor.

En düşük farkındalık antik çağlarda Likya İmparatorluğu’nun görkemli şehirlerinden Xanthos ve Letoon’da. Yıllar önce bir Kaş gezisinde uğradığım bu antik şehirlerde keçilerin yer mozaikleri arasında dolaştığını dehşetle görmüştüm. İrepoğlu "Xanthos’ta oturanlar 2 bin yıllık antik tiyatroya sırtlarını çevirmiş" diyor.

Hattuşa çevresinde oturanlar ise tarihin ve kültür mirasının daha çok farkında. Halkın yüzde 40’ı UNESCO’nun dünya miras alanında oturduğunu biliyor.

İLK KEZ ÖZELEŞTİRİ

İstanbul’daki çalıştaya dönersek, İrepoğlu "İki yıllık çalışmalarımızı kamuoyuyla paylaştık. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay buna sıcak bakınca kültürel mirasımız ne durumda meselesini ilk kez açık bir şekilde tartıştık. Belki devlet bu konuda ilk kez özeleştiri yaptı" diyor.

Çalıştaya katılım hayli yüksekmiş. Dünya miras alanların bulunduğu illerin valileri, belediye başkanları, STK yetkilileri bir masanın etrafında toplanmış. Sorunlar tartışılmış, çözüm önerileri ortaya çıkmış.

Sorunların neler olduğunu biliyoruz ama bazılarını hatırlatmakta belki yarar var: Müzelerde ve dünya mirası olan alanlarda bekçi eksikliği; koruma ve restorasyon yetersizliği; yetki kargaşası. Yani bu alanları kim, nasıl yönetecek belli değil. Listeyi daha da uzatabilirim ama faydasız.

Şöyle düşünün: Türkiye farklı uygarlıklar, farklı kültür katmanları açısından dünyanın en zengin ülkesi. Sahip olduğumuz varlıklar dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Buna karşın UNESCO’nun listesine ancak 9 alanla girebildik. İtalya’nın bu listede 40’a yakın, Yunanistan’ın da 17 alanı var.

Efes, Mardin, Ahlat, Sümela Manastırı, İshak Paşa Sarayı ve daha onlarca değerli kültür varlığımız çoktan listeye girebilirdi.

Ne ki şu anda listeye girmiş olanlarla bile hayli sorun var. İstanbul’daki çalıştay işte bu yüzden çok önemli. Sorunlar tartışıldı, bazı çözüm önerileri konuşuldu ve en önemlisi İrepoğlu’nun işaret ettiği gibi kurulacak çalışma komiteleriyle "dünya miras alanları"nda durumun izlenmesine karar verildi.

Gül İrepoğlu "Bu işin sıkı takipçisi olacağım" diyor. Olacağına inanıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları