Güneş ve lav adası

Santorini Adası bin yıllar önce bir depremle sarsılmış, sonra patlayan bir yanardağın lavları altında erimiş, sonra tsunami dalgalarıyla ıslanmış.

Fenikeliler gelmiş buraya, sonra Yunanlılar, sonra Romalılar, Bizanslılar, Venedikliler, Osmanlılar. Akdeniz'in bütün çalkantılarını yaşamış olan bu Yunan adası barlar, kafeler, çılgın eğlence yerleriyle dolu.

Rivayet o ki, Santorini Adası'nda milattan önce 1500 yıllarında önce şiddetli bir deprem olmuş.

Belki bir yıl, belki iki yıl sonra yanardağ faaliyete geçmiş ve Ege'nin mavi sularında dünyanın sonu gelmiş.

Kızgın lavlar her şeyi yutmuş, adanın ortası 300 metre derinliklere gömülmüş, tsunami dalgaların boyu 200 metreye ulaşmış.

Gemiyle Santorini'ye vardığınız zaman, sizi ilk karşılayan denize dikey inen kızıl-siyah karışımı ürkütücü kayalar.

Adanın ünlü beyaz evleri yılan gibi kıvrılan patikaların ardında.

Uzaklarda ise dumanlı Nea Kameni krateri...

Ve bir kayanın ucuna asılı kalmış başkent Fira.

Korkunç felaketten önce kimler yaşıyormuş Santorini'de?

Arkeolojik bulgulara göre burada yaşayanlar Girit'teki Minoslular’ın akrabalarıymış.

Yanardağın patlamasını beklememişler ve depremden sonra daha büyük bir felaketin işaretini görüp adayı terketmişler.

Nereye gittikleri hala meçhul.

Yunanlı arkeolog Profesör Spiros Marinatos'un iddiasına göre, Girit'te yine esrarengiz bir şekilde yokolan Minos uygarlığıyla adadaki korkunç patlama arasında bağlantı var.

Santorini'den önce Girit'teki Knossos yakınlarında kazılara başlayan Profesör Marinatos, volkanik kalıntılara rastlayınca kararını vermiş. Lavlar ve tsunami Santorini'nin 60 mil uzağındaki Girit'e kadar uzanmış.

Yüzyıllar sonra Santorini'de hayat yeniden başlamış.

Kimler gelmiş, kimler geçmiş?

Akdeniz'in iki gözüpek halkından Fenikeliler.

Yunanlılar, Romalılar, Bizanslılar.

Haçlı seferlerinde yara alan Bizans, Ege'deki diğer adalarla birlikte burayı Venedikliler’e kaptırmış.

Ve nihayet Santorini 1537 yılında Barbaros'un eline düşmüş ve Türklerin hakimiyeti başlamış.

Ada bugün hüzünlü geçmişine inat, barların, kafelerin ve en çılgın eğlence yerlerinin olduğu bir yer.

Ama kim bilir?..

Yüzyıllar öncesi üzerine çöken felaket, belki beyaza boyanmış duvarların ardında yakılan ağıtlarda ve belki de İzmirli Yorgo Seferis'in adaya ithaf ettiği ‘‘Santorini’’ şiirinde:

Eğil, eğilebilirsen karanlık denize, unutup

o öteki, o gömülü hayatta uykunu çiğneyen

çıplak ayakların uyduğu flüt sesini.

Yaz yazabilirsen elindeki son deniz kabuğuna tarihi, adını, yeri

ve fırlat denize ki batsın...
Yazarın Tüm Yazıları