Ghosn: Bursa’dan asla vazgeçmeyiz

DÜN sabahın erken saatlerinde “Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği”nin tartışıldığı oturumda Renault-Nissan’ın CEO’su Carlos Ghosn ile karşılaştım.

Haberin Devamı

Coca-Cola CEO’su Muhtar Kent’in de konuşmacı olduğu oturumdan önce Ghosn ile sohbette Clio 4 ile ilgili son gelişmeleri sordum.
Hatırlatmak gerekirse, Cumhurbaşkanı Sarokzy, Renault’nun Clio 4’ü sadece Türkiye’de Bursa’da üretilmesine fena halde takmıştı.
Sarkozy, “Clio 4’ün üretimini Fransa’ya kaydırın” diye tutturunca Carlos Ghosn eğer hafızam yanıltmıyorsa tam iki hafta önce çaresiz Elysee Sarayı’nın yolunu tutmuştu.
Türkiye’de bu önemli görüşme nedeniyle nefesler tutulmuştu.
Neticede Carlos Ghosn, Sarkozy’yi Bursa konusunda ikna etmeyi başarmıştı.
Ama Cilo 4’ün bir bölümü Fransa’da Flins fabrikasında üretilecekti.
Renault-Nissan CEO’su görür görmez Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi Bursa’da üretimin devam edilmesi konusunda nasıl ikna ettiğini sordum.
BURSA EN REKABETÇİ
Ghosn, “Bu ikna konusunda fazla detaya girmek istemiyorum. Zira işin içine siyasiler girince her şey daha karmaşık, içinden çıkılmaz hale geliyor” diyor.
Şöyle devam ediyor:
“Clio 4’ün bir bölümünün Fransa’da üretilmesi kesinlikle Bursa’daki üretimi etkilemeyecek. Bu konuda Türklerin içlerinin rahat etmesini istiyorum.”
Carlos Ghosn, Bursa’dan
asla vazgeçmeyeceğinin altını önemle çiziyor.
“Bursa maliyet açısından her yerden daha rekabetçi. Hem maliyet, hem insan kaynakları açısından Bursa’da üretime devam etmek bizim için çok önemli. Bakarsınız Clio olmaz başka bir araba olur ilerde ama Bursa üretimi hep devam edecek.”
Peki ya Bursa’da elektrikli otomobil üretme meselesi?
“Kararı aldık. Uygulayacağız” diyor.
Carlos Ghosn’un “Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği” oturumunda Muhtar Kent ile birlikte neler söylediğine başka bir yazıda değineceğim.
Şunu söylemekle yetineyim, Ghosn’un iş hayatında fırsat eşitliğini içselleştirmiş oluğuna inanıyorum.

Haberin Devamı

Elektrikli otomobil heyecanı

MADEM söz otomotiv sanayiden açıldı önceki gece Doğuş Grubu’nun Davos’taki davetinde gördüğüm elektrikli otomobili anlatmak şart oldu gibi.
Her yıl Davos’un hemen girişinde yol kenarında davet için oluşturulan Audi galerisine adım atar atmaz göz alıcı bir turuncu renginde spor otomobil gözüme çarpıyor.
Otomobillerle hiçbir alış verişim olmadığı halde böylesine şık bir araç ilk görüşte ilgimi çekiyor...
Sonradan meziyetlerini öğrenince ilgim daha da artıyor.
Meğer Audi spor otomobil Volkswagen Grubu’nun ürettiği iki prototip elektrikli otomobilin biriymiş.
Diğeri de bugünlerde Detroit’te sergileniyormuş.
Dünya Ekonomik Forumu’nun sona ermesinden sonra Salzburg’da sergilenecek otomobilin pilleri Japon Sanyo tarafından üretiliyor. Her tekerleğinde dört küçük motor varmış.
Volkswagen seri üretime iki yıl sonra geçmeyi planlıyormuş.
Bana bu bilgileri veren Audi yetkilisine pillerin şarj edilmesi için alt yapıyı sordum.
Otomotiv sanayide teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiğini ve iki yıl zarfında alt yapıyla ilgili sorunların halledileceğini söyledi.
Beş yıl önce hayal aşamasında olan elektrikli otomobili karşımda görmek beni bayağı heyecanlandırdı.

Haberin Devamı

Nükleerin Kraliçeleri ‘Nükleer Enerji’nin payı artacak’ diyor

ENERJİ konusu daha önce değinmiş olduğum gibi Dünya Ekonomik Forumu’nun ağırlıklı konularından.
Önceki gün “Nükleer Enerjiyi Yönetmek” oturumunda tam karşımda bu sektörün en güçlü iki kadını oturuyordu.
Fransız Areva Şirketi’nin CEO’su Anne Lauvergeon ile İngiltere Atom Enerjisi Otoritesi CEO’su Lady Barbara Judge.
Bu iki kadın nükleer enerjinin ateşli savunucuları.
Türkiye’nin de gündemine giren nükleer santrallerin dünyadaki sayısı 370 adet.
Enerji talebinin yükselmesiyle 2050 yılına doğru bu sayının 1800’e ulaşacağı öngörülüyor.
Oturumun ana fikri şu: Geçtiğimiz yüzyıl sonlarına doğru nükleer enerjiden vazgeçme eğilimi ağır bastığı halde şimdi bu enerjiye bir dönüş yaşanıyor.
“Nükleer Rönesans” diye adlandırılan dönüşün çeşitli nedenleri var.
Başta iklim değişikliği olmak üzere, enerji güvenliği, petrol fiyatlarının dalgalanması gibi şeyler.
ORTADOĞU ÜLKELERİ İLGİLİ
Örneğin İtalya ile İngiltere nükleer enerjiye dönüş kararı almış ülkeler.
Almanya dönüşü tartışırken, yeni nükleer sever ülkeler de giriyor sahneye.
Ortadoğu ülkeleri de bu alanda cesur adımlar atıyorlar Lady Barbara Judge’a göre.
Petrol ve doğal gazı olduğu halde Abu Dabi, Güney Kore’ye dört nükleer santral sipariş etti.
Ürdün sırada, Mısır ile Suudi Arabistan düşüme aşamasında.
Asya’da Güney Kore, Çin, Hindistan nükleer enerjiyi benimseyen ülkeler.
Tabii ABD’de öyle.
Anne Lauvergeon yıllardan sonra nükleer enerjinin böyle olumlu bir şekilde ele alınmasına pek sevinmiş.
Areva’nın Abu Dabi’yi Güney Korelilere kaptırmasıyla istifası gündeme gelen Anne
Lauvergeon “Enerjide nükleer payını arttırmadan doğru dürüst bir çözüm olamaz. Bunu anladık” diyor.
GÜVENİLMEZ ÜLKELERE SATMAM
Güzel de, yüzlerce yıl dünyadan
yok olmayan nükleer atıklar
ne olacak?
Bunu ne anlayan, ne de anlatan var.
Lauvergeon’a dönersek, 2005 yılından bu yana Areva’nın siparişlerini ikiye katladığını anlatıyor.
“Nükleer nazik bir konu. Yanlış adımlardan kaçınmalıyız. Her ülke nükleere sahip olacak diye bir şey yok. Örneğin ben yoksul, güven vermeyen, komşularıyla çatışma içersinde ülkelere nükleer asla satmam” diyor.
“Nükleer santralın ömrü yaklaşık 60 yıl. İyi yöneltilmezse facialar olabilir” diye ekliyor.
Anne Lauvergeon’a göre, nükleer enerji sektöründe rakip şirketlerle işbirliği de kaçınılmaz hale gelecek.
KIZ KARDEŞİMİN KOCASI TÜRK
Oturumdan sonra Anne Lauvergeon’a, Türkiye’nin nükleer santral politikasına ilgisini soruyorum.
Fransa’nın Türkiye’ye nükleer satmak için can attığını biliyoruz ama yine de en yetkili ağız bakalım ne diyecek?
Sürprizle karşılaşıyorum.
“Türkiye’yle tabii ki çok ilgiliyim. Ayrıca Türkiye’yi evimde yaşıyorum. Zira kız kardeşimin kocası Türk. Fransa’daki Türkiye Mevsimi’nin önemli sponsorlarındanım.  Türkiye özel ilgi alanım” diyor.
Anne Lauvergeon ile konuşurken yanımıza Balladur Hükümeti’nin Ekonomi Bakanı, ekonomist Edmond Alpandery geliyor.
Türkiye sözünü duyar duymaz “Hepimiz Türkiye’yi seviyoruz. Avrupa Birliği üyeliğini destekliyoruz.  Sarkozy eninde sonunda ikna olacak” diyor.
Türkiye’nin olmadığı bir Davos’ta Türkiye dostlarını görmek iyi geliyor.

Yazarın Tüm Yazıları