Paylaş
Televizyondaki konuklar, söyleşiler filan derken benim ilgimi en fazla sokakta mikrofon tutulan insanların “2023 yılından beklentileriniz nedir” sorusuna verdikleri cevaplar çekti.
Tesadüf mü bilmiyorum ama not aldığım cevaplarda “umutsuzluk” ve “karamsarlığın” dozu hayli yüksekti.
Özellikle gençler arasında.
İşte gençlerin verdikleri cevapların bazıları.
Gerçi daha beterleri de var ama es geçiyorum.
“Adalet ve demokrasi bekliyorum”, “Ülkeden gidebilirim”, “2023’ten beklentim yok yeter ki bugünkü halimizden daha vahim bir duruma düşmeyelim”, “Umarım 2023’te hala cumhuriyeti kutlar oluruz”, “Ben 5 yıl sonrasını bile düşünemiyorum”.
Şimdi sorarım size:
Bu cevaplardan sonra 2023 vizyonunun, önümüze konan, bizim de hep yazıp çizdiğimiz hedeflerin ne önemi var?
Neleri kapsıyordu bu vizyon hatırlayalım?
2023 yılında Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girecek, kişi başına milli gelir 20 bin doların üzerine çıkacak, ihracat 500 milyar doları bulacak, İstanbul dünyanın en büyük finans merkezi haline gelecek.
Ne yazık ki bunların hiçbiri gençleri hiç ilgilendirmiyor.
Bir tanesinin dahi ağzından “Aman ne güzel milletçe böyle bir 2023 vizyonu var. Bunların gerçekleşmesi en büyük hayalim” sözlerini duymadım.
Gençlerimiz bugün yaşanan çekişmelerden mutsuz.
Onları yanımıza almadan 2023 vizyonuna nasıl ulaşacağız?
Beyin göçü kapıda
BAYRAM öncesi , üst yönetici seçme ve değerlendirme konusunda dünyanın önde gelen şirketlerinden olan Odgers Berndtson’un Türkiye ortağı Ayşe Öztuna Bozoklar ile buluştuk.
Şirketin geçenlerde İstanbul’da açıkladığı “Liderliğin Yarını” araştırmasını konuştuk.
Odgers Berndtson 2 yıl süren araştırmasında dünyadan bin CEO ve Türkiye’den 50 CEO ile konuşulmuş.
Araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri şu:
Uluslar arası şirketlerin yüzde 89’u beş yıl öncesine oranla yönetici bulmakta çok daha fazla zorluk çekiyorlar.
Ayşe Öztuna Bozoklar’ın tespitine göre, çok çalışan, çok seyahat eden CEO’ların büyük bölümü kendilerinden sonra kimlerin bayrağı devralacağı konusuna
yeterince vakit ayıramıyorlar.
ABD, AB gibi gelişmiş ülkeler emekliliği gelen yöneticilerin yerini kimin dolduracağı telaşına düşmüş.
Sadece ABD’de önümüzdeki 15 yılda 77.5 milyon kişinin emekli olacağı hesaplanırken dünyada “yetenek havuzu” giderek daralıyor.
Peki Türkiye gibi hızla gelişen bir ekonomide durum nedir?
Bozoklar “Genç nüfus, iyi eğitimli yönetim kadroları, dünya ekonomisine nispeten iyi entegre olmuş bir yapı Türkiye’nin fırsat penceresi. Bu fırsatı doğru
yönetebilirsek kazanırız” diyor.
Ancak kazanmanın şartları var.
Hem kendi gençlerimizi iyi değerlendirmek, hem iyi yetenekleri ülkeye çekebilmek.
“Henüz böyle bir cazibe merkezi değiliz. Üstelik en iyi yeteneklerimizi kaybetme riskiyle karşı karşıyayız” diyor Bozoklar.
Elindeki verileri paylaşıyor:
* Türkiye en fazla beyin göçü veren 24.ülke.
* Üniversite öğrencilerinin yüzde 73’ü yurt dışında yaşamak istiyor.
* Yurt dışında öğrenim görenlerin yüzde 77’si ülkeye dönmek istemiyor.
* Göç edenlerin yüzde 58’i yüksek öğrenimli.
* Yüzde 54’lük bir oranla eğitimli nüfusu istihdam etmekte başarılı değiliz.
Bozoklar’ın bu tespitlerini yukarıdaki gençlerin CNN Türk’e verdikleri duygusal tepkilerle yan yana getirdiğinizde maalesef gençlikle ilgili tablo hiç parlak değil.
Tenisi sevelim ama böyle değil
GEÇTİĞİMİZ haziran aynı yaptığımız sohbette “Tenisi sokağa indireceğiz, tenisi sevdireceğiz” diyen TEB üst düzey yöneticisi Gökhan Mendi haklı çıktı.
TEB-BNP Paribas sponsorluğunda İstanbul’da yapılan WTA Turnuvası’na ilgi büyüktü.
Sinan Erdem’deki turnuvada dünyanın en iyi sekiz kadın tenisçisini heyecanla izledik.
Final günü, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve İBB Başkanı Kadir Topbaş korta çıkınca baktık tenis severler birden protestoculara dönüşmüş.
Olmadı hiç yakışmadı tenis severlere.
Yeni yeni alışmaya başladığımız tenise de yazık oldu.
Paylaş