Paylaş
Öyle bir masaya oturmak herkese nasip olmaz kolay kolay.
Çünkü karşımızda tümü kadın önemli bilim insanları var.
Sabancı Üniversitesi’nin Rektörü, 2017 Rammal Ödülü’nün sahibi biyofizikçi Prof. Zehra Sayers, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Canan Atılgan ve “Akademik Yıl Kapanış Konferansı”nın konuşmacısı genç bilim insanı Dr. Canan Dağdeviren.
Canan Dağdeviren
Canan Dağdeviren, Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi Mühendisliği Bölümünde Yüksek Lisansını 2009 yılında tamamlamış.
Daha sonra Fullbright doktora bursuyla İllinois Üniversitesi’ne gitmiş.
Ardından Harvard ve şimdi hem MİT, hem Harvard’da çalışmalarını sürdürüyor.
Harvard’ın Genç Akademi Üyeliği’ne sahip tek Türk aynı zamanda.
2013 yılında Harvard’daki bir toplantıda karşılaştığımız Dağdeviren ile “Sevgileri Yarınlara Bırakmayalım” konuşmasını dinlemeden önce sohbet ediyoruz.
Masadaki herkes, MİT’de Media Lab Bölümü’nde kendi laboratuvarını kurmuş olan Canan Dağdeviren’in çalışmalarını merak ediyor.
Canan Dağdeviren Rektör Prof. Sayers ve Güler Sabancı ile birlikte
ERKEN TEŞHİS İÇİN ELEKTRONİK SÜTYEN
Giyilebilir kalp pili buluşuyla dikkatleri üzerine çeken Dağdeviren, bugünlerde ekibiyle yoğunlaştığı “elektronik sütyeni” anlatıyor.
Meme kanserinden ölen teyzesi anısına “erken teşhis” için kolları sıvayan genç bilim insanı masadaki kadın sayısına bakarak “ burada iki kişi meme kanserine yakalanacak” diyor.
Hesabını her sekiz kadından birinin kansere yakalanacağı gerçeğine göre yapıyor.
“Erken teşhis yaşama oranını yüzde 85” arttırıyor diye ekleyerek “elektronik sütyen” için ekibinden bazı araştırmacıların Çin’e gittiklerini söylüyor.
“Çin’de beş hafta elektronik piyasayı araştıracaklar. Çin’de elektronik malzeme hem ucuz, hem daha boy. Çin’i yakından tanımak istiyorum”.
Dağdeviren pek çok kişi gibi Çin’in gelecekte dünyaya yön vereceğini düşünüyor.
Son derece esnek bir malzemenin kullanıldığı “elektronik sütyen” özellikle 40 yaşından küçükler için ideal.
Çünkü mamografide olduğu gibi radyasyon, küçük tümörleri kaçırma riski yok.
“Elektronik sütyen” uzun süreli data toplayarak kişisel tedaviyi mümkün kılacak bir yöntem.
Tıbbın geleceği olan kişisel tedaviye yönelik.
KENDİ ADINA PATENT ALABİLİYOR
Peki “elektronik sütyenin” patentini kim alacak?
Media Lab bölümünün farklı kurallarına göre, Dağdeviren’in kişisel olarak patent sahibi olmaya hakkı var.
Buluşunun lisansını verebilir ya da kendisi şirket kurabilir.
Amacı “elektronik sütyenin” ucuz olması ve özellikle üçüncü dünya ülkelerinde satılması.
2013 yılında başladığı ve üzerinde çalışmaya devam ettiği “giyilebilir kalp pili”nin ne zaman piyasaya çıkacağını soruyoruz.
“2023 olabilir” diyor gülerek.
Yeni buluşun piyasaya sürülmesi uzun sürüyor zira hukuki alt yapının da tamamlanması gerek.
Bu arada “giyilebilir kalp piliyle” bazı teknoloji şirketlerinin ve özel aile fonlarının ilgilendiğini öğreniyoruz.
PARKİNSON DİYE YOLA ÇIKTI
1985 doğumlu genç bilim insanının yoğunlaştığı bir diğer proje Parkinson, Alzheimer gibi hastalıkları beyne nokta atışı iğnelerle tedavi.
“Ama şu anda bu çalışmalar başka bir noktaya gitti. Beyne yerleştirdiğimiz aletlerle hasta hayvanları uzaktan kumanda yönetebiliyoruz” diyor.
Bir başka proje deri kanserini teşhis eden bir nevi dövme.
“Aslında tüm projelerim aynı tabana oturuyor: “Piezo Elektrik Malzemeleri” diyor.
Bu fizik terimini seminer verdiği genç üniversite öğrencileri iyi biliyormuş.
Canan Dağdeviren altı ay içinde bu projelerden birini Türkiye’de hayata geçirecek.
“Duyacaksınız yakında. Ne olduğunu öğrenince çok şaşıracaksınız” diyor.
Prof. Zehra Sayers’in dediği gibi, Dağdeviren farklı alanlarda, farklı şeyler deneyen ve sürekli kendini geliştiren bir bilim insanı.
Annesi Mine Dağdeviren, Güler Sabancı, Caroline Koç, Oya Kızıl Ünlü’nün dinleyiciler arasında olduğu konuşmasında bakın ne diyor?
“İllinois Üniversitesi’ne gittiğimde Nazım’ın “Yaşamaya Dair” şiirini hayatımın merkezine koydum. Yaşamayı ciddiye alacaksın. Yani o derece, öylesine ki, mesela kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda. Yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle laboratuvarda insanlar için ölebileceksin”.
Canan Dağdeviren öğrencileriyle
GENÇLERİN BAKIŞ ACILARINI DEĞİŞTİRMEK İSTİYORUM
CANAN Dağdeviren’in en büyük özelliği genç öğrencilerle kurduğu diyalog.
Yoğun çalışma temposuna rağmen onlara mentörlük yapıyor, yol gösteriyor.
Türkiye’deki üniversitelerin davetlerini geri çevirmiyor ve daha ziyade Anadolu’daki üniversitelerde konuşma yapıyor, seminerlere katılıyor.
“OECD verilerine göre en mutsuz çocuklar bizim ülkede. Çocuklar mutsuz ise gelecek umutsuzdur. Gençlere dokunmak, onların bakış açılarını değiştirmek istiyorum” diyor.
Gençler genellikle ona facebook’tan ulaşıyorlar.
Ve dünyanın her ülkesinde bir öğrencisi var.
Pazar günleri, iki saatini kendisiyle konuşmak, danışmak isteyen gençlere ayırıyor.
Onlarla skype üzerinde buluşarak 20’şer dakika olmak üzere yaklaşık 10 kişiyle görüşüyor.
“Her yaş aralığından gençler var. 18 yaşında olanı da var, 30 yaşında olanı da. Gençlerden genellikle ne okuyacağını bilemiyor ya da geleceği konusunda endişeli”.
Diyalog içerisinde olduğu gençlere fotograf, kalem gibi küçük hediyeler gönderiyor.
“ Çünkü bilgi kadar sevgiyi de paylaşmak önemli” diyor.
Paylaş