Paylaş
Soyak Holding’in CEO’su Emre Çamlıbel ile yaptığımız sohbette gecekondular da gündeme gelmişti.
Sadece İstanbul’da sayıları 200 binin üzerinde olduğu tahmin edilen gecekonduların Türkiye’nin her şehrinde mantar gibi bittiğini biliyoruz.
TOKİ evlerinde 10 kişinin öldüğü Samsun’un Canik ilçesinde “kentsel dönüşüm” öncesi gecekondu sayısı 2 bin 500.
Nitekim TOKİ, Samsun felaketinden sonra yaptığı açıklamada gecekonduların yıkılıp imar yönetmeliğine uygun binaların yapılmasıyla daha vahim sonuçların önüne geçildiğini bildiriyor.
Peki gecekondu yerine yapılan binaların hesapsız, kitapsız dere yatağının hemen yanı başına yapılmasına ne demeli?
Çamlıbel ile buluşmamıza dönersek.
TOKİ’nin Samsun’daki evleri sahiplerine teslim ettiği tarihlere denk gelen buluşmamızda Çamlıbel TOKİ’nin gecekondu ve gecekondulaşmayla tek başına başa çıkamayacağının altını çizmişti.
Türkiye gecekondu mücadelesinde başarısız
Aynı zamanda GYODER (Gayri Menkul Yatırım Ortaklığı) Yönetim Kurulu üyesi olan Çamlıbel ABD’deki “Dar Gelirlilere Konut Merkezi”nin raporunu önüme koymuştu.
Rapora göre, konut finansman sistemini oturtmayı başarmış ülkeler Tayland, Meksika, Güney Kore, Güney Afrika ve hatta Mısır insanları gecekondulardan kurtarma meselesinde Türkiye’ye göre çok daha hızlı yol almışlardı.
SOYAK’ın CEO’suna göre, Türkiye’nin gecekonduya karşı açtığı mücadelede bu ülkelerin başarısını yakalamamasının bir nedeni de özel sektörü işin içine çekmekteki isteksizliği.
Allah aşkına, TOKİ’nin Çamlıca tepesine planlanan camiden, Türkiye’nin her çoğrafyasında konuttan okula her şeyi tek başına yapması mümkün mü?
Bir kere bu kadar inşaatı denetleyecek elemanı var mı?
Samsun örneğinde de gördük ki, dar gelirliye konut, gecekondulaşmaya karşı mücadele TOKİ’nin tek başına yapacağı bir iş değil.
Bilimsellikten uzak bir şekilde alelacele yapılan Canik’deki Kuzey Yıldız konutlar 10 kişiye mezar oldu mu? Olmadı mı?
200 metre yerine 30 metre
2 çocuğu bodrum katında sel sularına kapılan annenin çaresiz feryatlarını duymayan mı kaldı?
Dün CNNTURK’de dinlediğim uzmanlar konutlarla dere yatağı arasındaki mesafenin üzerinde duruyorlardı.
En az 200 metre olması gereken mesafe 30 metre kadarmış.
Ayrıca DSİ’nin konut inşaatından önce dere yatağı için yanlış bir ıslah çalışması yaptığı özellikle vurgulandı.
Dere üzerinde 2008 yılında yapılmış köprünün ve istinat duvarlarının yıkılması zaten “yanlış bir iş” yapıldığının kanıtı.
CNNTURK’e konuşan, kendisi de Karadenizli olan mühendise göre, Samsun’a yağan yağmur öylesine sık rastlanmayacak kadar şiddetli bir yağmur değil.
“İnşaat hesapların 10 yılda bir görülecek bir yağmura göre değil 500 yılda bir görülecek bir yağmura göre yapılması gerekir” diyen mühendise göre suçlu asla yağmur değil.
Suçlu arıyorsanız, acımasızca ormanları kesenler, dere yataklarına konut inşaatı yapanlar, dere yatağını yanlış ıslah edenler, hatalı yerlere baraj yapanlardır.
Paylaş