Futurallia gerçekleşirse KOBİ'lere gün doğar

PROJEKTÖRLER KOBİ'lere (küçük ve orta ölçekli işletmeler) çevrilmiş durumda.

Haftada bir kez yayınlanmasına başlanan EKOBİ sayfasının farkına varmışsınızdır mutlaka.

Meğer KOBİ'lere Fransızlar da ilgi gösteriyormuş.

Türk Fransız Ticaret Derneği'nin Genel Sekreteri Zeynep Necipoğlu'ndan duyuyorum derneğin KOBİ'lerle ilgili Futurallia projesini.

Fransızlar 1990 yılından beri 18 ayda bir düzenledikleri Futurallia fuarlarında, dünyadaki KOBİ'leri bir araya getirip, işbirliği yapmalarını sağlıyorlarmış.

En son geçtiğimiz mayıs ayında Kanada'da, Quebec kentinde yapılan fuara 21 ülkeden binden fazla KOBİ bir araya gelmiş.

8 bin 400 buluşma gerçekleştirilmiş.

Şimdi Türk Fransız Ticaret Derneği, 2006 yılında yapılacak Futurallia fuarının İstanbul'da yapılması için kolları sıvamış.

Derneğin Genel Sekreteri Zeynep Necipoğlu'na bakarsanız, Futurallia hem Türkiye'nin tanıtımı, hem KOBİ'lerin yurtdışına açılmaları, yabancı ortaklıklar kurmaları için mükemmel bir fırsat.

Söz yabancı ortaklıktan açılmışken Zeynep Necipoğlu'nun bu konuda hayli deneyimli olduğunu belirtmeliyim.

Zira 1997 yılında kurduğu iletişim danışmanlığı şirketi Elan'ı üçüncü yılında Fransızlarla evlendirmeyi başarmış.

Fransız Altavia, sermaye koyup Elan'la ortak olunca Elan Altavia ortaya çıkmış. Küçükbir parantez. Yılda 6 milyon Euro ciro yapan Elan Altavia Türkiye'de reklam dünyasındabir ilke imza atmış.

‘‘Anahtar teslim’’ hizmet veriyor. Kağıt alımından baskıya kadar reklamı bizzat örgütlediğinden reklam verene yüzde 30 kazanç sağlıyor.

Türk Fransız Ticaret Derneği'nin ilk kadın Genel Sekreteri olan Zeynep Necipoğlu'nun başarılı iş yaşamı çizgisine baktığımda, Futurallia fuarının 2006 yılında İstanbul'da yapılacağından hiçbir kuşkum yok.

Avrasya'yı bir yazar ve ‘eski kurtlar’la tartışmak

ÖNÜMÜZDEKİ hafta İstanbul, dünya meselelerinin ele alınacağı toplantılara ev sahipliği yapıyor.

Türkiye Kalite Derneği'nin 13-15 Ekim tarihleri arasındaki toplantısının ana teması ‘‘Avrupa Birliği ve Dünya Liderliği’’

Türk-Avrasya İş Konseyleri ise 14 Ekim günü ‘‘Avrasya nereye gidiyor’’u tartışacak.

Bir kolu Avrupa'da, diğeri Asya'da olan İstanbul'umuzda aynı günlerde hem Avrupa'nın, hem Asya'nın tartışılması hoş bir tesadüf değil mi?

KalDer toplantısının flaş isimlerinden biri İngiliz politikacı Lord William Wallace.

Avrasya toplantısının flaş isimleri ise Demirel, Rusya eski başbakanı Primakov, Almanya eski Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscher, eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin ve ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov.

Yüz Yüze
, Cemile, Servi Boylum Al Yazmalım gibi kitaplarıyla Türkiye'de hayli popüler olan Aytmatov şimdilerde Kırgızistan Benelüks Büyükelçisi.

Doğrusunu isterseniz benim ilgimi Kırgız yazardan fazla Primakov çekiyor. 1960'lı yıllarda gazetecilik yaptığı yıllarda Ortadoğu'da bulunan Primakov'un KGB başkanlığı da var.

Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra dışişleri bakanlığı, başbakanlık yapan Primakov'un Avrasya'nın iki büyük oyuncusu Türkiye ve Rusya hakkında söyleyeceklerini merak ediyorum doğrusu.

Yeni Dalga şaraba dış talep var, üretim yetersiz

2001
yılının şubat ayında ölümünden kısa bir süre önce yaptığım röportajda, Ahmet Kutman ile birlikte Sarafin şarabının babası sayılan Güven Nil, Türklerin doğuştan tekstilci, zeytinci ve şarapçı olduğunu söylemişti.

‘‘Türkiye'nin geleceği bağcılıkta’’ demişti.

Ne kadar haklıymış.

Geçenlerde, Newsweek Dergisi, ‘‘Yeni Dalga’’ şarapçı ülkeler arasında Türkiye'nin de adını sayıyor.

Günün birinde dünyanın önde gelen şarap ihracatçıları arasında yerimizi almamız işten bile değil.

Bunları niçin yazıyorum?

Yolum bağbozumu döneminde Mürefte'ye, Doluca üretim tesislerine düştü de ondan.

Mürefte yolculuğu sırasında Doluca Şarapları sahiplerinden Sibel Kutman ile sohbet ediyoruz.

Adını Saroz'daki eski bir Rum çiftliğinden alan Sarafin şaraplarına yurtdışından talep oldukça fazlaymış.

Özellikle de Amerikalılar Sarafin ile ilgili.

Şirkette satış ve pazarlamadan sorumlu Sibel Kutman'ın anlattıklarına göre, şimdilik ABD'ye Sarafin ihraç etmek mümkün değil. Mürefte'deki tesislerde sadece 200 bin şişe Sarafin üretiliyor.

Amerikalılar 100 bin şişe Cabarnet Sauvignon istiyor.

Bu taleplerini şimdi karşılamak pek mümkün görünmüyor.

Yine öğreniyoruz ki, Doluca üretiminin yüzde 20'sini ihraç ediyor.

En büyük pazar Almanya.

Almanya'yı, İngiltere, İskandinavya ülkeleri ve Japonya izliyor.

‘‘Bu topraklar üzerinde asırlardan beri şarap yapılıyor. Hititler döneminde bile şarap üretilmiş. Kaliteli üzüm yetiştirmeye müsait. Şarap yaparken kullandığımız modern teknoloji de üstüne gelince Türk şarabının şansı artıyor’’ diyor Kutman.

Mürefte bağbozumu günlerinde hareketli.

Kamyonlar yükleniyor, kasalar boşalıyor.

Üzümü vaktinde koparmak önemli. Şeker ve asit dengesini tutturacaksın.

Bu hassas denge bağbozumu sırasında bağlarda ölçüm yapan ziraat mühendisleri tarafından kontrol ediliyor.

Fermantasyonu önlemek için kamyonları hızlı boşaltmak şart.

Doluca üretim tesislerini gezerken defterime not ettiklerim bunlar.
Yazarın Tüm Yazıları