LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DENİZLİ ile ilgili izlenimlere kaldığımız yerden devam.
30 yılı aşkın süredir tekstil birikimi olan şehrin bu aşamada tekstilden vazgeçmeyeceğini ama yeni arayışlar içersinde olduğunu yazmıştım.
Denizli’nin gelecek için umut bağladığı sektörlerden biri turizm ise diğeri şarapçılık.
Turizmden başlarsak...
Denizli’nin termal suları antik çağlardan beri ünlü.
Hierapolis yüzyıllar öncesi şifa arayanların merkezi olmuş.
Antik şehrin girişinde, tedavi amacıyla gelenlerin ama iyileşemeyenlerin lahitlerini görebiliyorsunuz.
Turizmde en büyük yanlış Pamukkale’nin o bembeyaz travertenlerinin çevresini otellerle doldurmak olmuş.
Yirmi yıl sonra yanlıştan dönülmüş.
Şimdi otellerin söküldüğü yerde Pamukkale’nin doğal güzelliğine kavuşması için bir proje başlatılmış.
İl özel idaresinin kendi kaynaklarıyla yaptırdığı projenin kontrolünü Pamukkale Üniversitesi, danışmanlığını ise ünlü mimar Cengiz Bektaş yapıyor.
Denizli Valisi Gazi Şimşek’in anlattığına göre, proje ekim ayında tamamlandığında Pamukkale travertenlerini seyir teraslarından izlemek mümkün olacak.
Biz gittiğimizde ne yazık ki, çalışmalar için travertenlerin oluşmasını sağlayan kaynak suları kesilmişti.
Gezenler ‘Burası Pamukkale değil, Kurukale olmuş’ diye şakalaşıyorlardı.
Vali Gazi Şimşek’in turizmle ilgili verdiği yeni bir müjde Fransızların projesini üstlendiklerini ‘termal şehir’.
‘Termal Şehir’ projesini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz yıl temmuz ayında yaptığı Fransa gezisinde gündeme gelmiş.
Fransız elçi Paul Paudade ile Şimşek arasında projenin protokolü imzalanmış.
Peki niye Fransızlar?
Fransızların ‘termal şehir’ deneyimleri hayli fazla.
Termal sularla tedavi, III. Napolyon döneminden beri süregelen bir gelenek.
Fransa’da en ünlü termal merkezleri Vichy, Evian.
Pamukkale’deki yedi termal otelin oluşturduğu Patero A.Ş. yetkilileri Vichy’yi gezmişler.
Beğenmişler.
Aynı merkezin Pamukkale’de yapılması gerektiğini düşünmüşler.
Üç yıl önce Vichy’deki termal kompleksi yenileyen Fransız mimar Michel Douat ile temas kurmuşlar.
Douat Pamukkale’de ‘termal şehir’ projesi için Fransız Hükümeti’nden 500 bin Euro’luk yardım almış.
Projesini önümüzdeki ekim ayında sunuyor.
Kabul edildiği takdirde, Pamukkale’de yılda 1 milyon kişinin ziyaret edeceği, Avrupa’nın en büyük ‘termal şehri’ hayata geçecek.
Denizli böylelikle turizmde dev bir atılım yapacak.
Yeri gelmişken belirtmekte yarar var.
Denizli çevresindeki, Laodikiea, Tripolis, Hierapolis, Kolossai gibi antik şehirler büyük bir zenginlik.
Milyonlarca turisti çekebilirler.
Antik şehirler Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın ilgisini bekliyor.
Bağcılık arazi fiyatını 20 katına fırlatmış
YASİN Tokat, Pamukkale Şarapçılık Yönetim Kurulu Başkanı.
Pamukkale, Doluca ve Kavaklıdere’den sonra Türkiye’nin üçüncü büyük şarap üreticisi.
Denizli’nin Güney İlçesi’nde şarap üreten Yasin Tokat için ’şarap’ dendi mi akan sular duruyor.
Ziraat mühendisi ve tam 33 yıldır şarapçılıkla uğraşıyor.
Bugün Güney İlçesi’nden, Türkiye’nin Bordeaux’su diye söz ediliyorsa bunda Yasin Tokat’ın payı büyük.
Yıllar öncesi bağcılığı teşvik eden, kaliteli üzüm yetiştirilmesi bağcıya yol gösteren o.
Şiraz şarabı örneğin ilk kez Pamukkale tarafından üretilmiş.
Yasin Tokat, ‘Bu topraklarda 7 bin yıl önce şarap vardı? Şimdi neden olmasın’ diyor.
Öyle diyor ama, belki 50 yıl önce bağı dahi olmayan, şarapçılığı bilmeyen Avustralya şimdi Türkiye’nin tam 100 katı şarap ihraç ediyor.
Bulgaristan bile Türkiye’nin dört katı şarap üretiyor.
Peki şarapçılıkta köklü geleneği olan Türkiye ne yapmalı?
Tokat bu noktada ‘Anadolu’daki bağların çoğalması, üzüm kalitesinin yükselmesi gerek’ diyor.
Bunun için devletin desteği, bağcıların kooperatif ile güçlenmeleri şart.
Üzüm kalitesinin yükselmesi gerektiğinde Küp Şarapları sahibi Asım Altıntaş da hemfikir.
Küp Şarapları’nın üretimi Güney’e komşu ilçe Bekilli’de.
Artemis markasıyla ürettiği organik şarabı Almanya’ya satan Altıntaş kendi deyişiyle çocukluğundan beri şarapçı.
Babası 1950’li yıllarda ‘küpte’ şarap üretirmiş.
‘Tarlayı sürerken hálá Frigya döneminden şaraphanelerine rastlıyoruz’ diyor.
Altıntaş’a göre, dünya pazarında rekabet etmenin bir yolu da Öküzgözü, Boğazkere, Çalkarası gibi yerli üzümlerin kalitesini artırmak.
Hem Tokat, hem Altıntaş şarapçılığın geleceği için umutlu.
‘İklim ve toprak müsait. Teknoloji ve bilgi iyi noktada’ diye düşünüyorlar.
Tokat’a göre, Güney’de ‘bağcılık damardan girmiş’ durumda.
Bağcılıkla uğraşan 7 bin kişi var.
Arazi fiyatları yedi, sekiz yılda neredeyse yirmiye katlamış.
Şarapçılık iyi yolda...
Yeter ki, devlet yüzde 118’lik ÖTV vergisiyle gölge etmesin.
Turizmciler Denizli Havaalanı’ndan şikáyetçi
DENİZLİ’de büyük projeler hayata geçirilmeyi beklerken turizmi canlandırmanın çareleri de aranıyor elbet.
İş Bankası’na ait Colossae Oteli’nin Müdürü Şeref Karakan ile sohbet ediyoruz.
Bir süreden beri düzenledikleri ‘sağlık turları’ oldukça rağbet görmüş.
Dört günlük paket turlarla hem termal sulardan yararlanmak, hem de sözünü ettiğim antik şehirleri gezmek mümkün.
Ancak Denizlili turizmcilerin önündeki en büyük engel şu:
Denizli Havaalanı askeri bir havaalanı olarak inşa edilmiş olduğundan özel şirketlere iniş izni yok.
Yani Atlas Jet, Onur Air gibi uçaklar inemiyor.
Dolayısıyla ucuz uçuşları tercih eden turistler buraya Antalya üzerinden geliyor.
Turizmciler, havalanına özel uçak şirketlerine iniş izni verildiği takdirde bir ‘patlama’ yaşanabileceği inancında.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları