Formula 1 yarışı otomotiv sanayii için büyük fırsat

İSTANBUL Formula 1 yarışı, tanıtımın dışında bize neler kazandıracak?

En prestijli Formula 1’in yapıldığı Monaco’da, Petrol Ofisi Genel Müdürü Jan Nahum ile birlikte bu sorunun cevabını arıyoruz.

İstanbul’daki yarışın adının artık "Petrol Ofisi Turkish Grand Prix" olduğundan beri Nahum’un heyecanı fena halde artmış.

Bize de bulaşmış.

Monaco Grand Prix’sinde "Petrol Ofisi" amblemi, GP2 kategorisinde yarışan Türk pilot Jason Tahincioğlu’nun arabasında karşımıza çıktıkça heyecan doruklarda.

Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu Mümtaz Tahincioğlu’nun oğlu olan genç pilot kendisini sıkıştıran araba nedeniyle yarışı bırakmak zorunda kalıyor. Ama Monaco Grand Prix’sine katılması, Türkiye’yi temsil etmesi büyük başarı.

Nahum ile tartıştığımız sorunun cevabına dönersek Petrol Ofisi’nin Genel Müdürü, Formula 1’in İstanbul’a gelmesiyle otomotiv sanayiinin gelişmesi arasında direkt bir bağ olduğu görüşünde.

"Formula 1’in İstanbul’da yapılması demek burada bir otomotiv bilincinin olduğunun göstergesi" diyor Nahum.

"Tabii Formula 1’e yer seçilirken başka kriterler de var ama otomotiv sanayiinin gelişmişliği ön planda. Çin, Malezya seçilirken de bu kritere bakılmış" diye ekliyor.

OTOMOTİVLE İLGİLİ KİŞİLER

Formula 1, hem Avrupalı araba üreticisinin, hem tüketicisinin ikna edilmesi için uygun bir platform.

Öncelikle gelenlerin sayısına bakalım.

İstanbul’a geçen yıl yaklaşık 120 bin kişi gelmiş.

Geçenlerde yapılan Barcelona Grand Prix’si ise 330 bin kişiyle tam bir rekor kırmış.

Nahum’un da işaret ettiği gibi nereden bakarsanız bakın yarışları izleyenlerin pek çoğu otomotivle ilgili kişiler.

İstanbul’a gelenlerin alacağı mesaj şu: "Türkiye otomotiv kültürünün yerleşmiş olduğu bir ülke. Dolayısıyla üretimde iddialı."

Peki bu mesaj ne sağlayacak?

Avrupa Birliği’ndeki hafif ticari araç üretiminin zamanla Türkiye’ye kaydırılmasını.

Petrol Ofisi Genel Müdürü Nahum, İstanbul’daki Formula 1’in, Türkiye’nin tanıtımına yapacağı katkıya ilaveten esas buna büyük kazanım sağlayacağını düşünüyor.

"Wolkswagen’in, Renault’nun Kangoo modelini, Peugeot’nun üretimlerini buraya taşımaları pekala mümkün" diyor.

Fransa, İtalya, Almanya, İngiltere gibi ülkelerin üretimlerini Türkiye’ye kaydırmaları burada 2.5 milyona yakın hafif ticari arabanın üretilmesi anlamında.

Dolayısıyla yan sanayi ve en önemlisi tasarım da gelişecek.

Nahum, "Önümüzdeki 10 yılda tasarımda da iddialı bir yere gelirsek hafif ticari araçların hem üretiminde hem tasarımında AB’nin tercih edeceği birinci ülke konumuna gelebiliriz" diyor.

Otomotivin böyle bir noktaya gelmesi, yakıt sektörünü de gelişmesini de tetikleyecek bir şey.

Zaten Petrol Ofisi sektörde "yenilikçi" rüzgarlar estirmek için kolları sıvamış.

"İleri yakıtlar"la ilgili araştırma için İngiltere’de Oxford Üniversitesi’yle anlaşma yolda.

Formula 1’in İstanbul’a ve Türkiye’ye kazanımlarından söz ederken bakın nerelere kadar geldik.

Doğudan, THY’nin ihalesini kazanamadı

MONACO Grand Prix’sinde Atilla Doğudan ile karşılaştık.

Doğudan’ı hatırlayacaksınız.

Geçen yıl İstanbul Grand Prix’si sırasında adı sık sık basında yer almıştı.

Avusturya’nın en başarılı işadamı seçilen Doğudan, Avustralya ve Brezilya dışındaki tüm Formula yarışlarına "catering" hizmeti veriyor.

Doğudan’ın aşçıları beş yıldızlı lokanta mönüleri hazırlıyor.

Başkanı olduğu Do&Co şirketi havayollarına, Formula yarışları gibi uluslararası olaylara catering hizmeti verdiği geniş bar ve lokanta zincirine de sahip.

Viyana’nın halen en gözde mekanları Do&Co’ya ait.

Budapeşte’de yapılan 1992 yılı Formula 1 sırasında, catering hizmeti veren şirketin aniden ayrılması nedeniyle "başına devlet" kuşu konan Atilla Doğudan her an işinin başında.

Monaco Grand Prix’sinin önemi nedeniyle soluğu Monte Carlo’da alan Doğudan’ı sorduğumda zaten "mutfakta yemekleri denetliyor" cevabını aldım.

Şirketinin merkezi Viyana’da olan ama kendisi "İstanbul’a çok benzediği" için Barcelona’da oturan Atilla Doğudan "Formula 1 sayesinde dünyada büyüdük" diyor.

Şirketinin "yıllık raporuna" bakınca şaşırmamak elde değil.

Do&Co Grubu 2005 yılında 134 milyon dolarlık satış gerçekleştirmiş.

New York, Miami, Frankfurt, Londra Heathrow havaalanlarında "gurme mutfakları" var.

2 bine yakın kişi çalıştırıyor ve hepsini Viyana ve Londra’da özel eğitimden geçiriyor.

"Tüm dünyada aynı performansı göstermek zorundayız" diyor Doğudan.

Gerçekten Monaco Grand Prix’de hizmet edenler sanki "centilmenlik" eğitimi almış.

Öylesine kibar ve dikkatliler.

En iyi hizmet ve en iyi ürün.

Atilla Doğudan’ı başarıya götüren formül bu.

"Bir hafta, on gün içerisinde İspanya Kralı benim catering hizmeti verdiğim üç büyük olaya katıldı. Valencia’daki Yat Yarışları, Barcelona’daki Grand Prix ve Futbol Şampiyonası."

İngiliz Havayolları’na, Lutfhansa’ya, Emirates’e "catering" hizmeti veren Atilla Doğudan geçenlerde THY’nin ihalesine girmiş.

Tahmin edin ne olmuş?

İhaleyi kazanamamış elbet.

THY’nin vizyonu Do&Co’ya kadar ulaşamamış ne yazık ki?

Ne ki, THY ihalesini kaybetmek Atilla Doğudan’ı İstanbul’a yönelik projelerinden vazgeçirmemiş.

Aynı zamanda turistik Kervansaray’ın da sahibi olan Doğudan sürpriz projeleriyle İstanbul’u renklendirmeye hazırlanıyor.
Yazarın Tüm Yazıları