İSTANBUL’daki Dünya Ekonomik Forumu’nun ikinci gününde ağırlık enerjideydi.
Enerji gündeme geldiğinde forumun vazgeçilmez simalarından biri, Uluslararası EnerjiAjansı’nın baş ekonomisti Fatih Birol.
Her zamanki gibi gazetecilerin odak noktası olan Birol’a "küresel ekonomik krizin enerjiyi" nasıl etkilediğini sordum.
Birol’un buna cevabı şöyle:
"Enerji güvenliği deyince bunun ilk koşulu enerji yatırımı. Çeşitli alanlarda enerji yatırımı yapacaksınız ki güvenlik garanti olsun. Ancak finansal kriz, enerji sektörünü kredi konusunda büyük sıkıntıya soktu. Zira enerji yatırımı büyük sermaye isteyen yatırımlar."
Fatih Birol’un aktardığına göre, Avrupa’daki rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerji yatırımları küresel finansal krizden oldukça etkilenmiş.
İkincisi, petrole alternatif olarak düşünülen bu enerji kaynaklarının petrol fiyatının 65-70 dolara düşmesi nedeniyle petrolden pahalı duruma gelmiş olmaları.
Kriz nedeniyle Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere ve hatta ABD rüzgar, güneş, biyo yakıt yatırımlarını askıya almış vaziyette.
Enerji yatırımlarının yavaşlaması da riskli Fatih Birol’a göre.
Zira yatırımların yavaşlaması, global ekonomi büyümeye başlayınca talebin karşılanamaması demek.
Bu da enerji fiyatlarının yine tavan yapması anlamında.
"Ekonomi düzeldiğinde talep artacak. Talep karşılanmazsa o zaman enerji fiyatları baş döndürücü bir hızla fırlayabilir" diyor Birol.
Peki Türkiye’nin durumu?
Uluslararası Enerji Ajansı baş ekonomisti Fatih Birol nasıl görüyor durumumuzu?
"Finansal krizin Türkiye üzerinde iki etkisi var. Birincisi Türkiye ekonomisinde ticaretin önemli yeri var. Ticaret partnerlerinde örneğin Avrupa Birliği ülkelerindeki yavaşlama ihracatı etkileyecek. Türkiye bundan zarar görecek."
YATIRIMLARA DİKKAT
Ama madalyonun öbür yüzü var.
Temel hammadde fiyatlarının düşmesiyle zararı karşılayabiliriz.
Fatih Birol, krize rağmen Türkiye’de enerji sektöründeki yatırımların sekteye uğramaması gerektiğinin özellikle altını çiziyor.
"Hükümet enerji yatırımlarını sürekli kontrol etmek durumunda. İhalelere girenler sözlerini yerine getiriyorlar mı? Yatırımlar aksarsa enerji dar boğazına girebiliriz" diyor.
Fatih Birol’u Davos’tan yıllardan beri tanırım, izlerim.
Dolayısıyla nükleer enerjiyi gerekli koşullar sağlandığı takdirde desteklediğini bilirim.
NÜKLEER İHALENİN SAKINCALARI
Peki Türkiye’de tartışmalara yol açan nükleer enerji ihalesiyle ilgili ne düşünüyor?
"Hem uluslararası toplantılarda, hem Türkiye’deki toplantılarda Türkiye’nin nükleere geçmesi gerektiğine inandığımı söylüyorum. Zira nükleer enerji hem çevre, hem arz güvenliği açısından yararlı."
"Arz güvenliği"Fatih Birol’un da enerji denince olmazsa olmaz koşulu.
Zaten Avrupa Birliği’nin birkaç yıldan beri tartıştığı en önemli konu.
Türkiye’de tek iştirakçinin Rusya’nın olduğu nükleer ihale konusunda ise şunları söylüyor:
"Türkiye’de doğalgazın elektrik üretiminde payının son derece yüksek olduğunu biliyoruz. Gazın büyük bir bölümü Rusya’dan geliyor. Tablo böyle. Bu durumda nükleer ihalesinde gelinen nokta enerji çeşitliliğine katkıda bulunmuyor. Dahası arz güvenliği açısından sakıncalar doğurabilir."
Türkiye’nin Orta Asya ekonomilerine katkısı büyük
DÜNYA Ekonomik Forumu’nun dün sabahki son oturumunda parlayan bir kişi vardı:
Türkiye Yatırımı Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Alpaslan Korkmaz.
Hayatının büyük bölümünü İsviçre’de geçirdiği için İngilizce, Fransızca, Almancayı ana dili gibi konuşan Korkmaz, "Asya ile Avrupa’yı birleştiren Türkiye" oturumunun moderatörüydü.
Sabah saatlerinde Körfez ülkelerinin sermayesini bir araya getiren "Vizyon 3" fonuyla 3 milyar dolarlık bir anlaşma imzalamış olmanın keyfiyle müthiş bir toplantı yönetti.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Ali Koç, Ahmet Dördüncü’nün de konuşmacılar arasında olduğu oturumda Korkmaz ilk sorusunu Babacan’a sordu.
"Türkleri nasıl tanımlıyorsunuz? Ortadoğulu muyuz? Asyalı mıyız? Yoksa Avrupalı mı?"
İşte, varoluşumuzun temel sorusu.
Biz kimiz?
Babacan bizi şöyle tarif ediyor:
"Türkiye aslında hem Avrupa hem Asya ülkesidir. İstanbul hem Asya’da hem Avrupa da. Türkiye, Akdeniz ülkesi de aynı zamanda. Balkanlar’da, Kafkasya’da ve Ortadoğu’da olan bir ülke. Tam bir kesişme noktası. Avrupalılar bize baktığında Asya’nın bir uzantısı gibi görüyor. Asyalılar ise Avrupa’nın uzantısı olarak görüyor."
Peki bir yabancı, örneğin BNP Paribas’nın baş danışmanı Jean Lemierre bizi nasıl görüyor?
Lemierre, bankacı gözlükleriyle bizi en iyi açıdan görüyor.
Ne mutlu...
Türkiye’deki ortağından son derece memnun.
Türk bankacılığının krize çok iyi hazırlandığını söylüyor.
"Yıllar boyunca Türk şirketlerinin Orta Asya’da, Kafkasya’da yatırımlarını gördüm. Türkiye’nin yatırımcı olarak bölge ekonomisine katkısı çok büyük. Türk şirketleri bölgeden alıyor ama fazlasıyla veriyor" diyor.
Nakit zengini şirketleri teşhis ediyoruz
KRİZ döneminde Türkiye nasıl yabancı yatırımcı çekecek?
Sorum, toplantı sonrası Alpaslan Korkmaz’a.
Korkmaz’ın enerjisi bulaşıcı resmen.
"Biz ajans olarak krizi, 7-8 ay öncesinden tahmin etmiştik. Dolayısıyla nakit zengini şirketleri teşhis etmek için sürmekte olan bir çalışmamız vardı. Şimdi bu çalışmayı değerlendiriyoruz" diyor.
Korkmaz, birkaç gün önce ABD’den dönmüş.
ABD ne kadar krizde olursa olsun nakit zengini şirketleri hálá mevcut.
Örneğin Korkmaz çantalarında 7 milyar dolar ile 15 milyardoları hazır tutan iki şirketle görüşmeler yapmış.
Bunlardan biri de yüksek teknolojiye yatırım yapmaya hazır.
Korkmaz, "Dünyada yabancı yatırımda düşüş yaşanacak. Bu kaçınılmaz. Ama Türkiye’de bu düşüş daha az olacak" diyor.