Ege’yi Diyarbakır’a nasıl taşıyacağız

AYVALIK
AYVALIK’ta bu yıl yüzler pek gülmüyor. Sonbahar sessizliğinin hüküm sürdüğü sokaklarda şöyle konuşmalar çalınıyor kulaklarımıza:

"Yağmurun bir türlü yağmaması zeytin ağaçlarını strese sokuyor."

Yağmur yağmıyor, ağaçlar bunalımda.

Ayvalık "Godot"u bekler gibi yağmuru bekliyor.

Küresel ısınmanın etkisiyle zeytin bu yıl daha erken olgunlaşmış, hasat tarihleri öne alınmış.

Ayvalık Ticaret Odası’nın bu yıl dördüncüsü düzenlediği artık gelenekselleşmiş "Zeytin Hasat Günleri"ndeyiz.

Ticaret Odası bu yıl bir değişiklik yapmış.

Panel yerine bir tek konuşmacı davet etmiş: Profesör Dr. Osman Müftüoğlu.

Gazetemizin yazarlarından Profesör Müftüoğlu tahmin edebileceğiniz gibi zeytinyağının sağlığımız için ne kadar faydalı olduğunu anlatıyor.

Zengin mutfağında zeytinyağının başrolde olması nedeniyle Ayvalık kalp ve damar hastalıklarının en az olduğu ilçemiz.

Müftüoğlu’nun şu cümlesini pek sevdim:

"Zeytin ağacı keyfinden uzun yaşamıyor. Çok güçlü bir şifa kaynağı olduğu için uzun yaşıyor".

Zeytinyağının nimetleri saymakla bitmez.

Bitmez ama dünyanın dördüncü ya da beşinci zeytinyağı üreticisi konumundaki Türkiye’de kişi başı tüketim ancak 1 kilo.

TANITIM KOMİTESİ NE YAPTI?

İşin ekonomik boyutunun yanı sıra sosyolojik boyutu da var.

Karadeniz, Anadolu’nun büyük bir bölümü zeytinyağına yabancı.

Müftüoğlu "Diyarbakır’a Ege’yi taşımak zorundayız" diyor.

Tam bu noktada Ayvalık Ticaret Odası’nın düzenlediği panele değinmek istiyorum.

Geçen yılın teması "Zeytinyağının Tanıtımı ve Pazarlanması" idi.

Rekoltenin önümüzdeki 5-6 yıl içersinde ikiye katlaması durumunda hem içerde, hem dışarıda zeytinyağının nasıl pazarlanacağı tartışmıştık.

Yunanistan’ın zeytinyağının tanıtımı için yılda 15 milyon euro, Türkiye’nin ise sadece 500 bin dolar harcadığı konuşulmuştu.

Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde yeni kurulmuş olan Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi iddialıydı.

Komite Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sever dış ülkelerde reklam tanıtımından söz etmişti.

Komitenin bir yıl zarfında yurtdışında fuarlara katılım dışında nasıl bir tanıtım stratejisi izlendiği konusunda bilgim yok.

Ancak iç tüketime yönelik fazla bir tanıtım yapılmadığı gün gibi ortada.

"Fındık kampanyası" gibi ses getiren bir kampanya ne gördüm, ne de duydum

Ayvalık’ta ilginç bir öneri ortaya atıldı:

"Profesör Müftüoğlu, aynen Ayvalık’ta yaptığı gibi Anadolu’nun çeşitli illerinde zeytinyağının faydalarını anlatan konuşmalar yapsın".

TOBB
şemsiyesi altında düzenlenebilir bu tür konferanslar.

İçerde zeytinyağı tüketimini arttırmak için bu son derece etkin bir yol olabilir.

İki sorun: Destek primi ve beyaz teneke

PROFESÖR Müftüoğlu’nun son derece aydınlatıcı konuşmasından önce Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer zeytinyağcıların sorunlarına kısaca değiniyor.

Sorunlardan biri çiftçilere destek primi meselesi.

Tarım Bakanlığı bu sezon primi geçen yıla göre kilo başı 1 kuruş arttırarak 21 yeni kuruş yapmış.

Oysa Meclis’teki Zeytinyağı Araştırma Komisyonu destek primi olarak 1 YTL önermiş.

Avrupa Birliği ülkelerinde çiftçiler kilo başına 1.32 euro alıyor.

Aradaki fark dağ gibi.

Diğer sorun "beyaz teneke" yani markasız satılan ve içine ayçiçeği, pamuk yağı gibi daha ucuz yağlar karıştırılan zeytinyağı sorunu.

Türkiye’de üretilen zeytinyağının sadece 35 tonu markalı.

"Çoğrafi İşaretleme" almayı başaran Ayvalık Ticaret Odası bu konuda çok hassas.

Rahmi Gençer "Haksız bir rekabetle karşı karşıyayız. Zeytinyağına başka yağlar karıştıranlar kazançlı çıkıyor" diyor.

Tarım Bakanlığı’nın kontrol mekanizmasını devreye sokmasını istiyor.

Peki içine başka yağlar karıştırılmış "beyaz tenekeler" kimlere satılıyor?

Lokantalara, otellere yani neticede biz tüketiciler de aldatılıyoruz.

Zeytinyağcıların çatı örgütü Tanıtım Komitesi’nde yok

PROFESÖR Müftüoğlu’nun konuşmasından sonra zeytin hasadı için bir çiftliği gezdiğimiz sırada telefonum çalıyor.

Arayan Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen.

İstanbul’daki Dünya Ekonomik Forumu’nun "Yeni İpek Yolu" oturumuna neden katılamadığını izah etmek için aramış.

Tesadüfün böylesi. Az önce Tüzmen’in kulaklarını çınlatmışız.

Zira Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçılar Birliği’nin Mersin, Mut’ta düzenlediği "Zeytin Hasat Günleri"ne katılmış.

Aynı tarihlerde iki zeytin hasadı kafaları karıştırıyor.

Tüzmen tercihini Mersin’den yana koymuş.

Tüzmen ile konuşurken o sırada yanımda olan "Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi" UZZK Başkanı Mustafa Tan telefonu rica ediyor.

Bakana iki şey soruyor: Neden UZZK gibi zeytinyağcıların çatı örgütü Tanıtım Komitesi’nde yok?

Türkiye Uluslararası Zeytinyağı Konseyi’ne ne zaman yeniden üye olacak?

1998 yılında çıktığımız konseye bizim dışımızda, dünyada zeytinyağı üreten tüm ülkeler dahil.

Konseye üye olmayınca, zeytinyağıyla ilgili politikasında söz sahibi olamıyorsunuz haliyle.

Bir soru da benden:

Peki Türkiye’nin zeytinyağı politikasında kim söz sahibi?
Yazarın Tüm Yazıları