Çoğunuz Isabelle Adjani ve Gerard Depardieu’nün başrollerinde oynadığı "Camille Claudel" filminden mutlaka hatırlayacaksınız bu iki sanatçının imkansız aşkını.
Ünlü Fransız diplomat ve yazar Paul Claudel’in ablası olan Camille Claudel, Rodin ile tanıştığında yirmili yaşlarında. Rodin kırklarında o dönemde. Camille Claudel, önce öğrencisi, ardından sevgilisi, ilham perisi ve yakın yardımcısı oluyor.
DÜŞÜNEN Adam İstanbul’a gelmeden önce biz ona gidiyoruz.
Auguste Rodin’in "Düşünen Adam"ı da dahil 203 eserinin Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenmesinden önce, Paris’te ünlü Fransız heykeltıraşın sanatını keşfediyoruz.
"Rodin Dünyası"nın içine giriyoruz.
Böyle bir dünya var çünkü.
Arkasında bıraktığı on bine yakın heykeliyle, Rönesans sanatçıları gibi çok kişiyi çalıştırdığı atölyesiyle, modelleriyle, Camille Claudel aşkıyla, eserlerinin yol açtığı skandallarıyla ayrı bir dünya.
Paris’te bu dünyayı keşfetmeye çıktığımızda şanslıyız.
Zira bize refakat eden iki kişi var bu gezimizde.
Biri Sakıp Sabancı Müzesi’nin Direktörü Nazan Ölçer, diğeri Rodin Müzesi’nin Müdür Yardımcısı Hugues Herpin.
Ölçer, aylardan beri hazırladığı sergi nedeniyle Rodin’in hayatını, eserlerini yutmuş adeta.
Herpin ise Rodin hakkında birkaç kitap yazmış.
Sanatçının sanat ve özel yaşamını ince detaylarıyla biliyor.
Onunla ilk durak, Rodin’in Paris dışındaki ev-atölyesi "Villa des Brillants".
Heykeltıraşın ve 1917’de ölümünden birkaç ay önce evlenmiş olduğu Rose Beuret’nin mezarları da villanın bahçesinde.
"Düşünen Adam" heykelinin altında.
Seine Nehri’ne bakan bahçedeki atölye, müze gibi düzenlenmiş.
Sonradan bronza dökülecek ya da mermerde yontulacak heykellerinin bazı alçı kalıpları burada.
Herpin’in anlattığına göre, Rodin her bir eseri için çeşitli alçı kalıplar çıkartır, sonra çalışmasının hangi safhalardan geçtiğini gösteren kalıpları korurmuş.
Böylece, zaman zaman birbirleriyle bağdaştırdığı sonsuz kalıba sahipmiş.
Her yapıtının üç ayrı boy kopyalarını yaparmış.
Ayrıca antikacıları dolaşır eski Grek ve Roma heykellerinin de çeşitli uzuvlarını toplarmış.
Bunlardan bazılarını da kullanırmış.
SKANDAL YARATAN BALZAC HEYKELİ
Sanatçının "Villa des Brillants"daki atölyesinde, döneminde büyük gürültü kopartmış olan Balzac anıtının kalıpları da var.
Balzac heykeli bile tek başına Rodin’in sanatının ipuçlarını vermeye yetiyor.
Ünlü yazarın göbekli, gözleri abartılmış heykeli klasik Yunan ve Roma heykel sanatıyla tam bir tezat.
Rodin’in özelliği bu.
Heykelleri klasik heykeller gibi hiçbir zaman kusursuz olmamış.
Taşı yontarken kendi duygularını, gözlemlerini katmış.
Balzac anıtını sipariş eden başka ünlü bir yazar Emile Zola.
O dönemde Dreyfus skandalı nedeniyle zaten topun ağzında olan Zola’nın sipariş ettiği Balzac anıtı, alışılmış ölçülerin dışına çıkınca haliyle skandal kopmuş.
İstanbul’a gelen Victor Hugo anıtı ise öyle büyük fırtınalar estirmemiş.
Bir gün sonra yine Hugues Herpin’in refakatinde bu kez Paris’in göbeğindeki Rodin Müzesi’ndeyiz.
60 yaşlarına doğru ününün doruğuna ulaşan Auguste Rodin, belli ki iyi de para kazanmış.
Çünkü "Villa des Brillants"dan başka, günün birinde müzeye dönüştürmek fikriyle bugün Rodin Müzesi’ni de barındıran muhteşem binayı kendi satın almış.
CAMILLE CLAUDEL YA DA İMKANSIZ AŞK
Rodin Müzesi’nin bizim için en cazip yanı, Camille Claudel’in de yapıtlarını barındırması.
Ünlü kadın heykeltıraşın eserlerini görsek, Claudel ile Rodin arasındaki imkansız aşkın ipuçlarını yakalayacağız sanki.
Ama şansımız yok çünkü Camille Claudel’in müzedeki tüm yapıtları yurtdışında, sergi turunda.
Diğerlerini de zaten kendisi, kendi elleriyle yok etmiş.
Eserleri olmasa da Camille Claudel’in Rodin Müzesi’nde varlığı daha fazla seziliyor.
Birlikte gerçekleştirdikleri, tasarladıkları heykellerin çoğu burada.
Zaten Hugues Herpin’in söylediği gibi, "Villa des Brillants", Camille Claudel için "yasaklı bir bölge".
"Kimilerine göre Camille bazı geceler buraya gelip demir parmaklıkların gerisinden eve bakarmış" diyor Herpin.
Çoğunuz Isabelle Adjani ve Gerard Depardieu’nün başrollerinde oynadığı "Camille Claudel" filminden mutlaka hatırlayacaksınız bu iki sanatçının imkansız aşkını.
AKIL HASTANESİNDE 30 YIL YATIYOR
Ünlü Fransız diplomat ve yazar Paul Claudel’in ablası olan Camille Claudel,Rodin ile tanıştığında yirmili yaşlarında.
Rodin kırklarında o dönemde.
Camille Claudel, önce öğrencisi, ardından sevgilisi, ilham perisi ve yakın yardımcısı oluyor.
Rodin, yıllardan beri Rose Beuret ile birlikte.
Ama ondan doğmuş oğlunu asla kabul etmiyor.
Hayatı, bu iki kadın Camille Claudel ile Rose Beuret arasında "git-gel"lerle geçiyor.
Sonunda kazanan Rose Beuret oluyor.
Rodin’i Rose’dan kopartamayan Camille Claudel, giderek hırçınlaşıyor, aşkından uzaklaşıyor ve kendisini yalnızlığa mahkum ediyor.
Sanatıyla baş başa öylesine bir yalnızlık ki bu, onu deliliğin kıyılarına sürüklüyor.
Neticede Camille Claudel, ailesi tarafından hayatının otuz yılını geçireceği bir akıl hastanesine kapatılıyor.
Hugues Herpin’in dediğine bakılırsa da, Camille Claudel’in aykırı sanatçı kimliğini asla içine sindiremeyen annesinin bunda rolü var.
Anne Claudel’in en büyük kaygısı, oğlu Paul Claudel’in diplomat kariyerine leke sürülmesi.
Akbank’ın sponsorluğunda 13 Haziran-3 Eylül tarihleri arasında Sakıp Sabancı Müzesi’nde izleyeceğiniz eserlerde unutmayın ki, bu imkansız aşkın da izleri var.