Diyarbakır ipekçilikte Bursa ile yarışacak

YÜZYILLAR boyunca 26 medeniyete beşiklik etmiş olan Diyarbakır, İpek Yolu'nun üzerindeymiş.

Zamanında ipekçilikte Bursa kadar iddialıymış.

Bir akşam yemeğinde yanyana düştüğümüz Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kutbettin Arzu diyor ki ‘‘Borsa kayıtlarına göre 1960'lı yıllarda ipek üretimi 300 tona kadar çıkmış.’’

Daha gerilere gidersek, 1927 yılı sanayi sayımında ipek dokuma tezgahlarının sayısı 278. Bursa'dan hemen sonra ikinci sırada. 1980'li yıllardan itibaren Diyarbakır'da ipekçilik ve dolayısıyla ipek dokumacılığı deyim yerindeyse ‘‘ölmüş.’’

İpekböceğinin beslendiği dutluklar bir bir yok olmuş.

Derken Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, valilik, borsa ve İl Tarım Müdürlüğü'nün desteğiyle harekete geçiyor ve geçtiğimiz yıl Kulp'ta 150 aileye Koza Birlik'ten altığı ipekböceği kurtçuklarını dağıtıyor.

Bu arada ipekçiliği öğrenmeleri için Kulpluları Bursa'ya eğitime gönderiyor.

Kutbettin Arzu, ‘‘İpek böceği beslemenin masrafı yok. Zira dut yapraklarıyla besleniyor. Bu iş için evde bir oda ayırmak yeterli şimdilik. Isıyı kontrol etmek için termometre gibi araçları biz dağıttık’’ diye anlatıyor.

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı, istediği kadar mütevazı görünsün, kısıtlı olanaklarla gerçek bir başarı öyküsü anlattığı.

Zira geçen yıl 150 ailenin elde ettiği ipek miktarı 5 ton 600 kilo.

Bu yıl ise ipekçiliğe 350 aile soyunmuş ve kozalardan 30 ton ipek elde edilmiş.

Yani, ürün bir yılda beşe katlanmış.

Diyarbakır'ın Kulp ilçesi bu işten 300 milyar kazanmış.

Kutbettin Arzu, hedefin önümüzdeki yıl 90 ton olacağını söylüyor. İşin güzel yanı insanlardan dut fidanı talebi gelmeye başlamış. Yani ipekçilik işi akla yattığı için dut ekmeye başlayacaklar.

Kulp'tan sonra sırada Lice, Hano, Çermik gibi ilçeler var.

Diyarbakır ipekçilikte eski günlerine, Bursa ile rekabet ettiği günlere kavuşma telaşında.

Arzu'ya göre ikinci aşama ipek dokumacılığını yeniden canlandırmak. Peki Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası bunun için Avrupa Birliği fonlarından yararlanmayı düşünmüyor mu?

Elbet düşünüyor.

Kutbettin Arzu, TOBB'un önümüzdeki hafta Ankara’da yapacağı AB fonlarıyla ilgili toplantıya odanın iki uzmanını göndereceğini söylüyor.

1 dolarlık yatırım 7 dolar olup dönüyor


DİYARBAKIR'da Kutbettin Arzu ile karşılaşmamı sağlayan AÇEV yani ‘‘Anne Çocuk Eğitim Vakfı.’’

Önce, projelerini yerinde görmemiz için bizi Diyarbakır'a götüren AÇEV ile ilgili kısacık bir bilgi.

AÇEV, 1993 yılında Ayşen Özyeğin, halen Koç Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Profesör Çiğdem Kağıtçıbaşı ve Boğaziçi öğretim görevlilerinden Profesör Sevda Bekman tarafından kurulmuş. Esas uzmanlık alanı erken çocukluk eğitimi. 0-6 yaş arası çocuğun en hızlı geliştiği dönem.

Okulöncesi dönemde bir çocuğa yapılan 1 dolarlık yatırım ileride ekonomiye 7 dolar olarak dönüyor. Ayşen Özyeğin işin ekonomik boyutunu iyi biliyor zira kendisi Finansbank'in sahibi Hüsnü Özyeğin'in eşi.

AÇEV'in bilimsel araştırmaları temel alarak uyguladığı programlardan şimdiye kadar 240 bin kişi yararlanmış. Diyarbakır projesine dönersek, AÇEV burada farklı üç programı devreye sokmuş.

Okulöncesi eğitim, yetişkinlere okur yazarlık ve anne destek programları. Bunlar basit şeyler değil.

AÇEV tam 2.5 yıllık bir çalışma döneminden sonra Diyarbakır'da faaliyete geçmiş.

Önce kendi eğitimcilerini yetiştirmiş. Çocukların programa katılması için aileler, kadınlara okuryazarlık için de erkekler ikna edilmiş.

Okulöncesi eğitim programının yapıldığı şirin okulu ziyaret ettikten sonra birlikte Alipaşa semtinin sokaklarında dolaştığımız Profesör Sevda Bekman ‘‘Şöyle bir fantezim var’’ diyor: ‘‘Kocaman bir kepçeyle Laila'da eğlenen insanları bu mahallenin ortasına bıraksak ne olurdu?’’

Profesör Bekman defalarca Diyarbakır'a gidip gelmiş.

Okulda gördüğümüz altı yaşındaki çocuklarının pek çoğunun zihinsel gelişme yaşının ancak dört olduğunu söylüyor.

Erken davranılırsa çocuklar için bir şeyler yapmak mümkün.

Ama ya okuryazarlığı olmayan kızlar, kadınlar.

Profesör Kağıtçıbaşı'ya göre, Diyarbakır'daki her iki kızdan birinin okuryazarlığı yok.

Kendimiz de gördük.

Alipaşa'daki okulun önünde, kucağında üç, dört aylık kardeşiyle 11 yaşındaki Fatma okul yüzü görmemiş. O 11 yaşında. Peki ya 16, 18 yaşlarında olanlar?

Ya genç anneler?

AÇEV sayesinde onların gördüğü kursun adı İYOP yani ‘‘İşlevsel Yetişkin Okulyazarlığı ve Kadın Destek Programı.’’

Bu programı geliştiren Profesör Aydın Yücesan Durgunoğlu Minnesota Üniversitesi'nden. Diyarbakır projesi için kalkıp buralara gelmiş.

Kadınlara bir yanda okuryazarlık, diğer yanda hayatla ilgili bilgilerin ustaca verilmesinin ardında müthiş bir çalışma, gönüllülük ve idealizm yatıyor kuşku yok ki.

Sponsorluk olmadan asla


AÇEV'in Diyarbakır'daki faaliyetleriyle ilgili yazacak sayfalarca dolusu şey var ama yer yok.

Bir, iki noktaya daha değinmek istiyorum.

AÇEV bu işleri başarırken Milli Eğitim ile işbirliğine, yerli yabancı STK'larla gidiyor ve sponsorlar buluyor.

Bir kere Ayşen Özyeğin nedeniyle Finansbank doğal bir sponsor. Diyarbakır'daki projenin arkasındaki isimlerden biri Soros'un Açık Toplum Enstitüsü. Gaziantep'te 210 kursla sürdürülen İYOP programının sponsorlarından bir tanesi Sani Konukoğlu Vakfı.

Diyarbakır'da gezdiğimiz okulun bazı eşyaları rengarenk bir tahta görünümündeydi. Süt kutularını geri dönüştüren Tetrapak'ın hediyesiymiş. Çocukların oyuncaklarını Erkol Oyuncak temin etmiş. Temizlik malzemeleri Gima, kırtasiye Abdi İbrahim İlaç derken Diyarbakırlı çocukların yaşamı işte böyle değişiyor.
Yazarın Tüm Yazıları