Paylaş
Dolayısıyla “Türkiye Batı’dan kopuyor mu” tartışmaları her zamankinden fazla alevlenmiş.
Böylesine ilginç bir süreçte Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi ile merkezi Washington’da bulunan bağımsız Transatlantik Akademi, “Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerini ve yeni rolünü” masaya yatırıyor.
Batı’da kafalarda aylardan beri soru işaretleri yaratan “yeni rolün” birçok boyutu var kuşkusuz.
Avrupa Birliği, Ortadoğu, enerji bunlardan bazıları.
Bu “dikenli konuyu” tartışan isimler arasında Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, Almanya’nın eski dışişleri bakanı Joschka Fischer, Enerji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Selahattin Çimen, British Gas Direktörü enerji uzmanı Mehmet Öğütçü gibi isimler var.
Açılış konuşmasını yapan Güler Sabancı’nın dediği gibi “Türkiye bölgesine katkı sağlayacak ekonomik potansiyele ve siyasi etkiye sahip iken aktif dış politikayı tartışmanın tam zamanı.”
YENİ DOSTLARINIZ VAR
Konferansın “enerji” tartışmalarına daha sonra değineceğim.
Önce Türkiye’nin AB vizyonu tartışması.
Zira “Türkiye Batı’dan kopuyor mu” meselesi nereden bakarsanız bakın Avrupa Birliği üyeliğiyle yakından ilintili.
AB üyeliğini masaya getiren isimlerden biri aynı zamanda İstanbul Politikalar Merkezi kıdemli danışmanı olan Kemal Derviş, diğeri Macaristan eski Dışişleri Bakanı Peter Balazs.
Balazs aynı zamanda Orta Avrupa Üniversitesi’nde, Avrupa Genişleme Merkezi’nin Direktörü.
Balazs’a göre, Türkiye AB üyeliğine başvurduğu dönemden bu yana farklı roller benimsemiş.
“G-20’de giderek sivrildiniz. Ayrıca Brezilya gibi yeni dostlarınız var. Başka dostlarınız da” diyor.
Derviş’in bu saptamaya cevabı şöyle:
“AB ile müzakereler çok uzadı. İnsanlar ‘ya bu nişanlılık dönemi bitsin, ya evlenelim’ diye düşünüyor.”
BANGLADEŞLİ’NİN SORUSU
Peki Avrupa Birliği bu evliliği gerçekten istiyor mu?
Esas soru bu.
Üyelik işi ciddiyete binince Sarkozy, Merkel gibi aleyhte sesler baskın çıkmıyor mu?
Kemal Derviş, “Müzakereler artık adım adım yerine getirilecek şartlar olmamalı. Türkiye AB’nin geleceğinde söz sahibi olmalı” diyor.
Avrupa’nın belirsiz geleceğini şekillendirmekte Türkiye önemli bir rol üstlenebilir.
Ancak bunun için Derviş’in dediği gibi, Avrupalı dostlarımızın “Türkiye’nin yeri Avrupa’dır” diye seslerini yükseltmeleri gerek.
Türkiye’nin de Avrupa Birliği vizyonuna daha fazla asılması.
Zira neticede yine Derviş’in vurguladığı gibi, Türkiye dünya sahnesinde giderek güçleniyor ise bu Avrupa değerlerini benimsediği için mümkün oluyor.
Ortadoğulu’nun ya da, Asyalı’nın gözünde de Avrupa Birliği perspektifini benimsemiş bir Türkiye çok daha değerli.
Bakın bununla ilgili Derviş ne diyor?
“UNDP şapkamla Bangladeş’e gittiğimde Başbakan’ın ilk sorusu ‘AB üyeliği ne durumda’ oldu.”
Fischer ‘İlle Nabucco’ diyor
ALMANYA’nın eski politikacıları enerjiyle pek haşır neşir.
Eski şansölye Schröder Gazprom’un Almanya’daki temsilcisi ve Kuzey Akım’ı destekliyor.
Eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ise Kuzey Akım’a rakip durumundaki Nabucco’nun temsilcisi.
Fischer’in ne kadar ateşli bir Nabucco lobicisi olduğunu kulaklarımla duydum.
British Gas’ın direktörü Mehmet Öğütçü, Nabucco’nun boru hatlarını dolduracak gazın ortada olmadığı konusunda ne kadar ısrar ettiyse Fischer’i ikna edemedi.
Öğütçü, “Nabucco konferans üzerine konferans düzenlerken Türkmen gazının hesaplarını
yapan Çin boru döşüyor” derken haksız mı?
Dedim ya konferansın zamanlaması müthiş. Zira hem bir yanda “Batı’dan kopma” tartışmaları var.
Hem diğer yanda Azerilerle önceki gün imzalanan ve doğal gaz pazarlıklarını alevlendiren Şahdeniz-2 Anlaşması .
Bu anlaşmanın da ışığında Fischer’in iddiası, Avrupa’yı güneyden besleyecek en önemli doğal gaz hattının Nabucco olacağı.
RUSYA’YA KUŞKU
Oysa Şahdeniz-2’nin imzalanmasından sonra görüldü ki İtalyanların başını çektiği ITGI projesi Nabucco’nun önüne geçmiş durumda.
Nabucco konusunda anlaşamayan Fischer ile Öğütçü, Rusya konusunda görüş birliğine vardı diyebilirim.
Fischer’e göre, Rusya 21. yüzyılın “iklim değişikliğ sonrası” enerji politikalarını kavramış değil henüz.
Hâlâ 20. yüzyılın enerji politikasında ısrar ediyor.
Almanya eski Dışişleri Bakanı Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığını da tehlikeli buluyor ve kaynaklarını çeşitlendirmesi gerektiğini söylüyor.
Mehmet Öğütçü de tam bu noktada Türkiye’nin Rusya’ya enerjide bağımlılığına dikkat çekiyor.
Doğal gaz bağımlılığından sonra nükleer santral.
Türkiye ile imzalanan anlaşmaya göre, Rusların hem finansal kaynak getirecekler, hem işletecekler nükleer santralı.
“Ruslar verdikleri sözleri yerine getirmek konusunda pek güvenilir değil” diyor Öğütçü.
Gazprom’un, Lukoil’in Afrika’da yarım bıraktıkları işlere dikkat çekiyor.
Enerji politikalarının AB sürecine katkısı yok
SABANCI Müzesi’ndeki konferansın esas konusu Transatlantik Akademi ile İstanbul Politikalar Merkezi’nin ortak raporu.
Raporun başlığı şöyle:
“Türkiye, komşuları ve Batı. Sıfır probleme doğru.”
Transatlantik Akademi’nin merkezi Washington’da.
Raporu hazırlamak için Sabancı Üniversite’nden Prof. Ahmet Evin, Boğaziçi Üniversite’nden Kemal Kirişçi, Washington’un yolunu tutmuş.
Avrupalı akademisyenlerle birlikte 10 aylık bir çalışmanın içersine girmişler.
“Batı’dan kopur muyuz” tartışmalarına büyük oranda ışık tutan raporun detaylarına giremeyeceğim ne yazık ki...
Ancak enerjiyle ilgili şöyle bir saptama var:
“Bölge politikasının bir parçası olarak enerji politikaları bir yandan iç siyasette gerilime neden olurken, öte yandan Türkiye’nin AB üyeliği sürecine belirgin bir katkıda buluna-mamıştır.”
Bence bu cümle tek başına çok şey söylüyor.
İşin özeti şu: Türkiye enerjideki rolü dahil dünya sahnesinde giderek güçlenirken Avrupa perspektifini nereye koyuyor?
Bu ilginç raporun tamamı www.transatlan-ticacademy.org
Paylaş