TÜRKİYE’deki kadar çok kahvehaneyi başka bir ülkede gördüğümü hatırlamıyorum.
Bizim arşivde ülke çapında kaç kahvehane olduğuna ilişkin resmi bir bilgiye rastlamadım.
Sanırım kahvehanelerin bazıları ruhsatsız olduğu için tam bir bilgi yok.
Türkiye’de 400 binin üzerinde kahvehane olduğu tahmin ediliyor.
95 kişiye bir kahvehane düşüyormuş.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e göre, 95 kişiye bir kahvehane düşerken, 65 bin kişiye bir kütüphane düşüyor.
2.5 milyon işsizin olduğu ülkede kahvehaneler kalabalık haliyle.
Kahvehaneye gidenlerin orada nasıl zaman geçirdiklerini az çok biliyoruz.
Peki ‘demokrasi’, ‘vatandaşlık bilinci’ deyince acaba akıllarına ne geliyor?
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Avrupa Birliği’nden 50 bin Euro’luk hibe bir yardımla bir proje geliştirmiş.
Projenin adı ‘Kahvehanelerde İnsan Hakları ve Demokrasi’.
ÇYDD Başkanı Profesör Türkan Saylan, projelerinde şimdiye kadar kızların ve kadınların ağırlıkta olduğunu, bu kez de erkekler üzerinde yoğunlaşmak istediklerini söylüyor.
Erkeklere ulaşmanın en kestirme yolu da kahvehaneler elbet.
İstanbul Valiliği İnsan Hakları İl Kurulu’nun desteğiyle Beşiktaş, Şişli, Beyoğlu, Kağıthane ve Büyükçekmece’de 250 kahvehaneye gidilmiş.
Buralarda 5 bin kişiyle görüşülmüş.
ÇYDD’nin hazırladığı ‘Yaşamımızda İnsan Hakları ve Demokrasi’ kitapçığı dağıtılmış.
Sarı kitapçığa şöyle bir göz attım.
Anayasa’daki belirli maddelere dayanarak her türlü vatandaşlık hakkı ve özgürlüklerle ilgili bilgi veriyor.
Geçen sabah ÇYDD’nin düzenlediği toplantıda kahvehanelere gidenlerin izlenimlerini dinleme fırsatını buldum.
İzlenimlerde en dikkat çekici noktalar şunlar:
Kahvehanelerde oturanların çoğu devlet kavramından çekiniyor.
Devlet vatandaşın hizmetinde olmalı meselesini hiç düşünmemiş.
Haklarını aramaya kalkarlarsa başvurularının sonuçsuz kalacağı kaygısı ağır basıyor.
Peki kahvehanelerde çalışmayı yapanlar nasıl karşılanmış?
Oyunlarına dalmış olanlar önceleri söylenenlere pek kulak vermemiş.
‘Demek burada her şey dört dörtlük. Kimsenin sorunu yok. Sağlık, eğitim, iş-aş her şey tamam’ diye çıkış yapınca herkes dikkat kesilmiş.
Dertler, sorunlar bir bir dökülmeye başlanmış. Önce ‘Sizin bu işten çıkarınız ne’ diye bakanlar, duyduklarından, öğrendiklerinden pek mutlu olmuşlar.
ÇYDD’nin ‘kahvehane’ projesinden muhtarlar da memnun kalmış.
Mesele şimdi geri kalan 399 bin 750 kahvehaneye ulaşmak.
‘1 liralık yatırımla 7 lira gelsin’ kampanyası
STK’lar olmasaydı halimiz ne olurdu diye düşünmekten kendimi alamayarak bugün ikinci bir STK’nın faaliyetine değinmek istiyorum.
Sözünü edeceğim STK, okul öncesi eğitim üzerinde çalışan AÇEV.
Eğitim programlarıyla şimdiye kadar 300 bin kişiye ulaşmış olan AÇEV, şimdi Türkiye’deki tüm çocukların okul öncesi eğitim görmesi için bir kampanya başlatıyor.
Kampanyanın adı ‘7 Çok Geç’.
Yani 7 yaşında okula başlayan çocuk kayıpta.
Zira 0-6 yaş arası çocuğun en hızlı geliştiği dönem.
Araştırmalara göre 0-6 yaş arası eğitime yapılan 1 liralık yatırım topluma 7 liralık kazanç olarak dönüyor.
AÇEV’in başlattığı kampanyayı bu kez ÇYYD, Vehbi Koç Vakfı,TEGV (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı) ERG (Eğitim Reformu Vakfı), TEV (Türkiye Eğitim Vakfı, KEDV (Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı) destekliyor.
Kampanyanın hedefi anaokulun zorunlu hale getirilmesi.
Sarkozy’yi ikna etmek TÜSİAD’a düşebilir
FRANSA’da TÜSİAD’a eş değer kurum MEDEF.
TÜSİAD ile MEDEF arasındaki ilişkiler son derece iyi.
Hatırlayacaksınız.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz yaz Fransa ziyaretinde MEDEF’te bir konuşma yapmıştı.
MEDEF Başkanı Ernest-Antoine Seilliere de şimdiye kadar Türkiye’yle ilişkileri son derece sıcak tutmuş.
Türkiye’yi de birkaç kez ziyaret etmiş olan Seilliere, Fransa’da AB üyeliğimizin hararetli savunucularından.
Ernest-Antoine Seilliere önümüzdeki günlerde koltuğunu bırakıyor.
MEDEF’in başkanlığına aday gösterilen isimler arasında iki tanesi ön plana çıkıyor.
Biri, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan iktidardaki UMP Partisi Başkanı Nicholas Sarkozy’nin ağabeyi Guillaume Sarkozy.
Diğeri daima bizi desteklemiş olan Renault’nun CEO’su Louis Schweitzer.
Schweitzer dediğim gibi sıkı bir Türkiye dostu.
Onun başkanlığında MEDEF’in aynı politikayı güdeceğinden kuşku yok.
Ancak bana Guillaume Sarkozy’nın başkanlığı daha stratejik gibi geliyor.
Zira, MEDEF’in başına ağabey Sarkozy geçtiği takdirde, ilerde Fransa’nın güçlü adamı olacağı söylenen Nicholas Sarkozy’yi TÜSİAD aracılığıyla ikna etmek mümkün olabilir.
Nicholas Sarkozy, kendisinden birkaç yaş büyük Guillaume Sarkozy’nin hatırını kıracak değil ya...
Diyelim ağabey Sarkozy MEDEF’in başına geçemedi.
O takdirde Sarkozy’yi tarafımıza çekmek işi bizim Türk tekstilcilere düşüyor.
Zira Guillaume Sarkozy tekstilci ve sahibi olduğu fabrikada yılda 800 bin metre kumaş üretiliyor.
Öyle ya da böyle Sarkozy’lere ulaşmanın bir yolu olmalı.