Paylaş
Günümüzde şehirler küresel ekonominin can damarları.
DEF’in uzmanlarına göre şehirlerin nasıl başarılı oldukları 21. yüzyıl siyaset ekonomisinin en önemli sorusu olacak.
2010 yılından sonra ilk kez dünya nüfusunun yüzde 50’sini şehirlerde yaşıyor.
2050 yılına gelince bu oran yüzde 67’ye dayanacak.
Dolayısıyla şehirlerin nasıl geliştikleri, teknolojiyi nasıl kullandıkları, sanat ve kültürü tabana nasıl yaydıkları, sosyal adaletsizlikleri nasıl giderdikleri bir süreden beri DEF gibi kurumların ilgi alanında.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Şehirlerin Rekabetçiliği” Raporu’nda, rekabetçi şehirlere örnek olarak Türkiye’den Manisa’yı gösterildi.
Manisa’ya geçmeden önce raporda dikkatimi çeken bazı “rekabetçi şehir” örneklerine değineceğim.
Kolombiya’nın Medellin şehri bir zamanlar gazete manşetlerin düşmezdi.
2000’li yılların ortalarına kadar dünyanın en tehlikeli şehri diye bilinirdi.
Uyuşturucu baronlarının cirit attığı, silahların susmadığı bir şehir.
Ne ki Medellin gerçek bir dönüşüm mucizesine imza atarak, 2013 yılında Wall Street Journal tarafından “En Yenilikçi Şehir” seçilmişti.
DEF’in raporunda 2,4 milyonluk Medellin’in “bilim, teknoloji ve inovasyon programına” sahip nadir şehirlerden birine dönüşmüş olduğu belirtiliyor.
Latin Amerika’dan bir diğer örnek Buenos Aires.
Geçenlerde iflas bayrağını çeken Arjantin’in 12 milyonluk başkenti Buenos Aires’in DEF Raporu’nda “örnek vaka” olarak gösterilmesinin nedeni şu:
Buenos Aires, ekonomik büyüme, şeffaflık, yaşam kalitesini, çevreyi iyileştirmeye yönelik bir planı uygulamaya sokmuş durumda.
İstanbul’un henüz yapamadığını yapmış ve “açık veri” stratejisini benimsemiş.
Buenos Aires’te oturanların interaktif bir şekilde kullanacakları bir dijital platform oluşturmuş.
Kısaca Buenos Aires, İstanbul’da yaşayanların sık sık kapıldıkları “sahipsiz kaldık” duygusunu bertaraf etmek için önemli adımlar atmış.
Gelelim Avrupa’dan bir örneğe.
Fransa’nın Nantes şehri kötüye giden bir sanayileşmeden sıyrılıp yeni bir kültürel ve çevreci kimliğe kavuşmuş.
Medellin, Nantes örneklerinden görüyoruz ki şehirlerin kimlik değiştirmeleri pek^al^a mümkün.
Buenos Aires örneğinden ise şunu çıkartıyoruz:
Ekonomik kriz olsun, olmasın vatandaşın yaşam kalitesi en önemlisi.
Türkiye’den DEF’in “Rekabetçi Şehirler” Raporu’na girme başarısını gösteren Manisa’ya gelirsek.
Rapora göre, Manisa’nın en büyük özelliği, nüfus ve ekonomik faaliyet açısından “çok merkezli” oluşu.
Şehrin ekonomik yapısı sanayi, tarım ve hizmet sektörü olmak üzere çeşitlilik gösteriyor.
Manisa son 20 yılda “ileri teknoloji sanayi” üretimini geliştirmeyi başarmış.
1990’lu yılların ortasında patent sayısı yılda ortalama 5 iken, 2010 yılında yılda ortalama 90’ı bulmuş.
Yine 90’lı yıllarda Türkiye’nin en büyük bin şirketi sıralamasına Manisa’dan tek bir şirket yer alırken şimdi 29 şirket görüyoruz.
2005 yılında Avrupa’nın “yabancı yatırım için en iyi şehri” seçilen Manisa bu özelliğini sürdürüyor.
Yani yabancı yatırımcı için önemli bir çekim merkezi olmaya devam ediyor.
Türkiye’nin 6. en büyük sebze üreticisi olan Manisa’nın başarısını kutluyoruz.
Dünyanın en muhteşem şehirleri sıralamasında 25. sıraya oturan İstanbul’un da “rekabetçi şehirler” raporuna gireceğini günü iple çekiyoruz.
Sadece güzellik karın doyurmuyor çünkü.
Biz İstanbulluların yaşam kalitesi gibi bir özlemi var.
Paylaş