Paylaş
Bu yıl herkesin kafasındaki şu: "Krizin içerisinden bir an önce nasıl ve neyin yardımıyla çıkacağımıza bakalım."
Devletin müdahalesi daha fazla mı olacak?
IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kurumların rolü mü değişecek?
Gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere daha fazla kaynak mı aktarılacak?
Uluslararası işbirliği, dayanışma daha fazla mı önem kazanacak?
Dün sabah ilk oturumlardan biri olan "Yeni Ekonomik Dönem", tam da bunların ele alınacağı bir oturum olduğu için ilgi hayli fazla.
Öyle ki oturumu izlemek isteyenlerin çoğu içeri giremiyor.
Dünya Bankası baş ekonomistlerinden Justin Yifu Lin, Morgan Stanley, Asya Başkanı Stephen Roach’un yanı sıra Doğuş Grubu Başkanı Ferit Şahenk panelistler arasında.
Şahenk, "Bu, ilk kez Türkiye’nin yaratmadığı bir kriz" deyince salonda gülüşmeler oluyor.
Krizi Türkiye yaratmadı ama fena halde etkileniyor.
IMF NASIL DEĞİŞECEK
Ancak bankacılıkta dünyaya vereceği ders var.
Zira Şahenk’in de dikkat çektiği gibi, dünyada bankacılık sektöründe kriz her geçen gün derinleşiyor.
Uluslararası gazetelerde her gün konuyla ilgili haberler var.
Şahenk Türkiye’nin bankacılık sektörünü nasıl güçlendirdiğini anlatıyor.
"IMF’nin hükümete bastırmasıyla bankacılık sistemi yapısal reformlarını gerçekleştirdi. Zor bir süreç oldu. Bankaların kimine el kondu, kimi evlilikler yaşadı. Güven tesis edildi. Bankacılıkta şeffaflığı sağladık."
Şahenk, panelistler arasında gelişmekte olan bir ülkenin sesi.
Bu nedenle hem bankacılık sektörü konusunda, hem IMF’nin rolü konusunda söyledikleri önemli.
IMF’nin teknik kadrosuyla güçlü olduğunu, dünyanın ekonomik gidişatıyla ilgili tüm tabloyu iyi gördüğünü ama değişmek zorunda olduğunu söylüyor.
Hem kaynak bulma ve aktarma, hem gelişmiş ülkelere daha fazla söz hakkı tanıyarak değişmeli.
Şahenk’in dikkat çektiği bir başka nokta şu: "IMF’nin hükümetlere verdiği para, bazı kurallara bağlı olarak ekonomiye kanalize edilebilmeli."
Bu da bizim hükümete bir mesaj.
CEO’ların moralleri feci bozuk
GELELİM şimdi Davos oturumları daha başlamadan PricewaterhouseCoopers’ın her yıl açıkladığı "Küresel CEO" araştırmasının sonuçlarına.
Bu araştırma iş dünyasının nabzını ölçtüğü için önemli.
Geçen yıl sanıyorum CEO’ların ekonominin geleceğinden "kaygılı" olduklarını yazmıştım.
Bu yıl "geleceğe yönelik güven" en alt sınırında ve CEO’ların moralleri feci bozuk.
Araştırmaya katılan CEO’ların sadece yüzde 21’i önümüzdeki 12 ay içerisinde bir iyileşme olabileceğini düşünüyor.
Yüzde 34’ü "Önümüzdeki üç yıl zarfında bir büyüme olabilir" düşüncesinde.
Geçen yıl Hindistan, Çin gibi ülkelerin CEO’ları iyimserdi.
Ama bu yıl karamsarlık onlara da bulaşmış, hatta bunun ilerisinde piyasalara güven, gelişmiş ülkelerin gerisine düşmüş.
Gelişmiş ülkelerdeki kriz onları kötü sarsmış.
Araştırmanın ilginç bir yönü özel sektörle devletin ilişkisi.
CEO’lar geçtiğimiz yıllara göre farklı olarak hükümetlerden daha fazla işbirliği ve hatta "müdahale" (vergi, çevre gibi alanlarda) bekliyorlar.
Ancak paradoksal bir durum var bu taleplerinde.
Çünkü hükümetlerden, "doğru müdahaleleri" bekliyorlar.
Yani devlet "doğru" müdahaleyi yaparsa, CEO’ların onayını alacak.
G-20’lerin önemi artacak mı
YUKARIDA sözünü ettiğim toplantının ardından CNBC, "interaktif" bir krizden çıkma paneli düzenliyor.
Panelistler önerilerini sıralıyor, salondakiler oylama yapıyor.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’a gelen "kriz kahini" Nouriel Roubini de oylamaya izleyiciler safından katılıyor.
İki önemli oylamanın sonucunu paylaşmak istiyorum.
Biri hükümetlerin rolüyle ilgili.
Global ekonomik krizde birilerinin "sorumluluğu" üstlenmesi gerektiği biliniyor.
Kim olacak?
Oylamanın sonucuna göre, katılımcıların yüzde 89’u bu rolü hükümetlerin üstlenmesi gerektiğini düşünüyor.
Krizden çıkmak için hükümetler ve kurumlar arası işbirliğinin, olmazsa olmaz koşul olduğunu da duymuştuk.
Bu işin koordinasyonunu kim yapacak?
Koordinasyonun, G-20 tarafından yapılması gerektiğine yüzde 83 oyla karar veriliyor.
Önümüzdeki dönem, Türkiye’nin de içinde yer aldığı G-20’lerin rolünün ve öneminin artacağı bir dönem.
Bunun altını çizelim.
Babacan Davos’ta hálá başmüzakereci
BUGÜN yani Dünya Ekonomik Forumu’nun ikinci günü katılımcı Türkler açısından hayli hareketli.
Sadece bir günlüğüne gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, öğle saatlerinde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ve Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev ile birlikte "Orta Asya" oturumuna katılacak.
Öğleden sonra ise Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile birlikte Gazze oturumunda söz alacak.
Aynı gün Dışişleri Bakanı Ali Babacan "Ortadoğu için çözüm var mı" panelinin konuşmacısı. Ayrıca İran oturumunun iki konuşmacısından biri.
Programda Ali Babacan’ın Dışişleri Bakanı sıfatının yanında, "Başmüzakereci" sıfatı da yer almış.
Başbakan ile birlikte Davos’a gelen, yeni AB başmüzakerecisi Egemen Bağış’ın sanırım artık bu platformda kendisini tanıtması gerekecek.
Yine bugün gece toplantılarında, Hürriyet İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, "Çağdaş Tarih Dersleri" panelinin konuşmacıları arasında.
Panelin diğer konuşmacıları ünlü ekonomist Joseph Stiglitz, Oxford Üniversitesi’nden Profesör Timothy Gordon Ash, Irak Başbakan Yardımcısı Barham Salih ve uluslararası ekonomi siyaseti profesörü Jean-Pierre Lehmann.
Paylaş