Contemporary İstanbul’daki Atatürk

Son derece geniş bir alana yayılmış 100’e yakın galeriyi gezmek pek kolay olmadı doğrusu.

Dikkatimi en fazla ne çekti derseniz, Türkiyeli koleksiyonlere yönelik işler diyeceğim.

Pietro Ruffo adındaki İtalyan sanatçının “Türkiye’de Özgürlük” çalışması, çeşitli yorumlarla ele alınan İstanbul ve Atatürk.

En az üç galeride Atatürk ile ilgili işler gördüm.

Arabalarda giderek artan Kemal Atatürk imzalı sticker’lar gibi Contemporary İstanbul’da da geçtiğimiz yıllara oranla Atatürk ile ilgili işler artmış.

Almanya’nın önde gelen galerilerinden biri olan Frank Pages’ın sergilediği Atatürk çalışması 1980’li yıllarda “sokak sanatı” hareketini başlatan Shepard Fairey ait.

Eserlerine “Obey” imzasını atan Fairey, Obama’nın “Umut” adındaki meşhur posterini yapan sanatçı.

Time Dergisi için Obama posterini yapan sanatçının Atatürk çalışması 2008 yılından.

Los Angeles’li sanatçıyı bu eseri yapmaya ikna eden kişi ise Avrupa’nın en büyük oyuncak koleksiyonuna sahip Selim Varol.

Aynı zamanda Shepard Fairey’in Avrupa’daki en büyük koleksiyoneri olan Selim Varol halen Düsseldorf’ta yaşıyor.

Atatürk çalışması için Fairey’e babasının ofisinde duran bir Atatürk resmini iletmiş.

Öğrendiğime göre, Frank Pages galerisindeki Fairey’in Atatürk çalışmasıyla iki, üç kişi ciddi bir şekilde yakından ilgilenmiş ancak satın alıp almadıklarını bilmiyorum.

Bu arada, bu yıl 100 ila 120 milyon dolarlık sanat eserinin sergilendiği Contemporary İstanbul’da işlerin yüzde 66’sı satılmış.

Yarınının turisti kim?

ANTALYA’da iki gün sonra başlayacak olan “Uluslararası Resort Turizm Kongresi”nde açıklanacak ilginç bir rapor var önümde.

Ekin Grubu tarafından yaptırılmış olan “Geleceğin Turizmi, Turizmin Geleceği” Raporuna bakarsanız halen dünyanın en fazla turist gönderen bölgesi Avrupa önümüzdeki yıllarda bu üstünlüğünü kaybedecek.

Avrupa’nın 2010 yılındaki yüzde 50,7’lik payı 2050 yılında yüzde 23,3’e gerileyecek.

Aynı yıl Hindistan ve Çin’in başını çektiği Asya ülkelerinin payı ise yüzde 21,7’den yüzde 50.3’e yükselecek.

2020’de seyahat harcamalarının yüzde 32’sini Asyalılar yapacak.

Sözünü ettiğim rapor, “turizm fütüristi” olarak bilinen İngiliz akademisyen Ian Yeoman’ın çalışmalarına da yer vermiş.

Bakın Ian Yeoman, geleceğin turizmiyle ilgili neler söylüyor?

·  Dijital turist’ terimi seyahat terminolojisine girecek.

· Turizmde kanaat önderlerinin yerini sosyal medya alacak

· Turist ‘her şeyi, bir arada, hemen ve en ucuz’ talep edecek.

· Destinasyon tercihinde kültürel sermaye belirleyici olacak.

· Çince, İngilizce’ye ek yeni turizm dili.

· Turizmde toplu ulaşım yaygınlaşacak.

· Tek kişilik tatiller daha da artacak.

· Eğlence odaklı turizm ve son dakika satışları yaygınlaşacak.

· Otel mimarisi değişecek.

· Sağlık turizmi, yaşlılara yönelik ve çevreye duyarlı tesisler ön plana çıkacak.

Göbeklitepe’yi unutmayın

“Geleceğin Raporu”nda Türkiye için önemli mesajlar var.

Çinceden başlayalım.

Yıllar önce Kültür ve Turizm Bakanlığı, rehberlere Çince öğretmek için kurslar başlatma kararı almıştı.

Kararın uygulanıp uygulanmadığını takip edemedim ancak son dönemlerde üniversitelerde Çince programların çoğaldığını iyi biliyorum.

Toplu ulaşımda derseniz turistlere sunacağımız seçenekler arasında maalesef tren yok.

Geçenlerde Katar dönüşü uçakta Türkiye’yi sekiz günde bir ucundan diğerine kat edecek olan Hong Kong’lu bir çiftle tanıştım.

Uçak pahalı olduğu için otobüsle yapacaklardı gezilerini ve “treni” sorgulayıp duruyorlardı.

Tren hatlarını acilen devreye sokmazsak turizmde rekabet gücümüz yara alır.

“Kültürel Sermaye” derseniz dünyada bu konuda bizden şanslısı yok. Elimizdekilerin değerini biliyor muyuz derseniz büyük bir soru işareti.

Daha dün sayısız meslektaşa, üniversiteli arkeoloji, antropoloji öğrencilerinden “Göbeklitepe’den lütfen köşelerinizde söz edin” diye e-postalar yağdı.

Göbeklitepe’deki dünyanın en önemli arkeolojik kazılarıyla, en önemli “kültürel sermayemizle” ilgili Ertuğrul Günay’ın dışında başka bir yöneticimizin ağzından bugüne dek bir söz duydunuz mu?

“Göbeklitepe’yi unutmayın” diye dertlenmek genç üniversiteli öğrencilerimize düştü.