Öyle içine kapanık yazarlardan da değil. İyi konuşan, dünyadaki gelişmeleri izleyen biri. dünyanın dört bir yanından gelen işadamlarına, CEO’lara bambaşka kapıları aralıyor.
Brezilyalı yazar
Paulo Coelho yıllardan beri İsviçre’nin
Davos kasabasındaki
Dünya Ekonomik Forumu’nun müdavimlerinden.
Davos’a ilk gittiğim yıl tanıştığım kişi.
Simyacı, Beşinci Dağ, Işığın Savaşçısının Elkitabı, Veronika Ölmek İstiyor gibi
best-seller olmuş kitapların yazarı yıllardan beri Davos’ta ne arıyor diye merak edebilirsiniz.
Ben de etmiştim.
Sonra anladım ki,
Paulo Coelho, dünyanın dört bir yanından gelen işadamlarına, CEO’lara bambaşka kapıları aralıyor.
Kendilerini şirketlerinin kárlılığını artırmaya, rekabet sınırlarını zorlamaya ya da ne bileyim marka olmaya adamış insanlara Doğu mistisizminden beslenmiş bir
Paulo Coelho’nun katacağı bir şeyler vardır mutlaka.
Ayrıca
Paolo Coelho,
best-seller bir yazar olmanın yanı sıra usta bir iletişim uzmanı.
Öyle içine kapanık yazarlardan değil o.
İyi konuşan, dünyadaki gelişmeleri izleyen biri.
Baktım, bu yıl katıldığı oturumlar arasında
"İşadamları çalışanları ve müşterileriyle hikáye anlatarak nasıl iletişim kurabilir" başlıklı oturuma hayli ilgi olmuş.
Ayrıca bir gerçek daha var ki o du şu: İşadamlarına kendi alanlarının dışında ünlü biriyle tanışmak ilginç geliyor.
Her neyse, bu yıl Davos’un geleneksel ilk gece davetinde karşılaştığım
Paolo Coelho bana önce
Hrant Dink’i sordu.
Ardından
Nobel ödüllü
Orhan Pamuk’u.
İLK ÖNCE BEYAZ KALE’Yİ OKUDU
Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nun harareti düştüğünde,
Coelho’nun kaldığı otelin lobisinde onunla
Pamuk hakkında biraz daha uzun konuşma fırsatı buldum.
Brezilyalı yazar,
Orhan Pamuk ile 2002 yılından sonra ilgilenmeye başladığını açıkça söylüyor.
O yıl
Pamuk İtalya’nın ünlü edebiyat ödülü
Grinzane Cavour’u kazanmış.
Coelho aynı ödülü daha önce kazanmış olduğundan
Orhan Pamuk’u okuma ihtiyacını hissetmiş.
İlk olarak
Beyaz Kale’yi okumuş.
"Kitabını İngilizce okudum. Çünkü henüz Portekizce’ye hiçbir kitabı çevrilmemişti. Başka kitabını da okumak istedim ama bulamadım."Oysa bildiğim kadarıyla
"Benim Adım Kırmızı" o yıllarda İngilizce’ye çevrilmişti.
Coelho’nun
Orhan Pamuk’un kariyerini sıkı takibe başlaması
"Beyaz Kale"den sonra.
Politik çıkışlarını da ilgiyle izlediğini söylüyor.
Bu noktada,
Coelho ile biraz Ermeni soykırım meselesine giriyoruz.
Coelho, her aydın gibi konuyla yakından ilgili biri.
Ermenistan’ı ziyaret etmiş, bu konuda sayısız şeyler okumuş.
"Soykırım"dan ziyade
"1915’teki trajik olaylar" diyor.
"Trajik olayları, 1915’te tam olarak ne olup bittiğini Türk tarafından da öğrenmek isterdim ama bu konuda yayınlanmış fazla kitaba rastlamadım" diye ilave ediyor.
PAMUK BENZERSİZDİR
Orhan Pamuk ile ikinci kez buluşması
Kar kitabıyla.
Üstelik
Kar’ın Portekizce çevirisini okumuş.
"Kar, Brezilya’da best-seller. Brezilyalılar Orhan Pamuk’u çok sevdiler" diyor.
Orhan Pamuk’u hangi yazarla karşılaştırabileceğini sorduğumda
Coelho’nun yanıtı ilginç:
"Pamuk kimseyle karşılaştırılamaz. Kendisini ifade etme yönünden biricik. Benzersiz. Herkesten farklı bir yazar."
"Stili var, kalitesi var. Okurken zevk alıyorsunuz. Sizi sıkmıyor. En önemlisi değerlerinin yanında dimdik duruyor" diye de ilave ediyor.
Coelho’ya göre,
Orhan Pamuk kendini "
benzersiz ifade etme" özelliğiyle dünya edebiyatına büyük katkıda bulunmuş.
Unutmayın bunlar bir edebiyatçının değerlendirmeleri.
Bir de Türkleri dünyaya tanıtma meselesi var.
Bakın
Coelho bu konuda ne diyor:
"Türkiye’yi iyi tanıdığımı sanıyordum. Birkaç kez geldiğimde hem gezme fırsatı buldum, hem de okurlarımla sohbet etme. Ancak Türkleri ancak Orhan Pamuk’u okuduktan sonra derinlemesine tanıdım. Orhan Pamuk, dünyaya Türkleri en iyi anlatacak kişidir. Bunu unutmayın."Kapari girişimcisi
Dünyanın dört bir yanına ihraç edilmesine rağmen Türkiye’de pek ünlenmemiş bir bitki kapari. Pek çok kişi varlığından bihaber. Daha da ötesi gebereotunun meyvesi olan kapari, ismindeki "geber" kökünden midir bilinmez, başlarda zehirli bir bitki olarak anılmış. Burada kaparinin yüzüne bakılmazken başta İspanya, ABD ve Almanya gibi ülkeler Türkiye’den kapari ithal edebilmek için sırada bekliyor. Türkiye’deki en geniş kullanım alanı kapari salamurası. Burdur’da kendi halinde kapari üretirken işi neredeyse ihtisas yapmaya vardıran aşçı Murat Mıhladız (55) ilginç bir müteşebbis. Sadece kapari salamurası değil, kapari karpuzu salamurası, kapari dalı turşusu, kapari marmelatı, kapari reçeli ve mayonezli kapari sos üretimiyle kapariyi Türkiye’ye sevdirmek için çabalıyor. Kapari reçeli ve marmelatını Türkiye’de ve dünyada ilk kez ürettiğini iddia ediyor, inanmayana Türk Patent Enstitüsü’nden aldığı belgeleri gösteriyor. Kapari konusunda ünü Türkiye’de öyle yayılmış ki, Diyabarkır Belediyesi, AB destekli kapari projesi için bölgede kapari yetiştirebilmek için ondan yardım istemiş. Sonuçta Murat Mıhladız’ın yardımıyla Diyarbakır’a tam 50 bin 300 kapari fidanı dikilmiş.
Şermin TERZİ
Murat Mıhladız aşçılığa, İzmir Büyük Efes Oteli’nde bir zamanlar çok ünlü Mengenli aşçı İlyas Türker’in yanında başlamış. Köy Hizmetleri’nde yıllarca aşçılık yapıp emekliye ayrıldıktan sonra, İzmir’de yaşayan ve İspanya’ya kapari gönderen bir firmada taşeron olarak çalışan asker arkadaşı sayesinde kapariyle tanışmış.
Arkadaşı Burdur’da bol miktarda kapari bulunduğunu söyleyince, Murat Mıhladız ilk aşamada yeni tanıdığı bu bitkiden bir kamyon toplayıp İzmir’e göndermiş. Kapari üretme ve pazarlama konusundaki boşluğu görünce girişimci ruhu harekete geçmiş, kendini 1995’ten beri kapari üretimine vakfetmiş.
Türkiye’de neredeyse sadece kapari salamurası üretilirken, yaratıcı aşçı ruhuyla kaparinin başka türlerini de üretmiş. Türk Patent Enstitüsü’nden 26 Ekim 2006’da aldığı belgeyle, kapari reçeli ve marmelatının üretimi artık Murat Mıhladız’a ait. Bunun dışında Tarım Bakanlığı’nın izniyle şimdi de kapari ezmesi ve kapari çayı üretme izni aldı. Ürettikleri arasında kapari karpuzu salamurası, kapari dalı turşusu, mayonezli kapari sosu da var. Ürettiklerini Aşçı Murat etiketiyle pazarlıyor ve en çok İstanbul ile Antalya’ya mal gönderiyor.
Murat Mıhladız’ın Aşçı Murat etiketiyle piyasaya sürdüğü kapari miktarı yıllık 30 ton civarında. Başta İspanya olmak üzere, Almanya ve Kıbrıs’a ihraç ediyor. Almanlar kapariyi özellikle pizza malzemesi olarak kullanıyormuş. Türkiye’nin yıllık toplam 15 milyon dolar değerinde kapari ihraç ettiği tahmin ediliyor. Mıhladız, Burdur’daki beş katlı apartmanın büyük bölümünü depo ve satış ofisi olarak kullanıyor ve 15 kişi çalıştırıyor. Bir de kendisine ait 13 dönümlük kapari fidanlığı var.
BİR DÖNÜM KAPARİDEN 15 BİN YTL KAZANILIYOR
Kapari 50-60 cm.’lik çalımsı, dik ve yatay büyüyen bir bitki. Hemen hemen herkesin bildiği bezelye büyüklüğündeki meyve iki günde oluşuyor. Bu aşamada toplanmayıp zeytin büyüklüğüne gelene kadar bekletilince büyüyor ve kapari karpuzu adını alıyor. Cinsel gücü arttırdığı, idrar sökücü özelliği bulunduğu ve özelikle kan bozukluklarına iyi geldiği iddia ediliyor.
Kaparinin tohumu karıncalar aracılığıyla yayılıyor ve yine karıncaların ağzındaki salgılar sayesinde çimlenerek doğada kendiliğinden yetişiyor. Türkiye’de özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarında görülüyor ama güneşi seven kapari hemen her yerde yetişiyor. Fakat kapari doğadan toplandıkça gen kaynakları kayboluyor ve bu nedenle de tarımsal üretime geçmek gerekiyor. Bir dönümden elde edilen kapari 15 bin YTL kazandırabiliyor. İki çeşidi var. Spinosso sahilde yetişiyor ve siyah görünümlü. Daha makbulü ovada yetişen C.Ovata.