BJÖRN Stigson Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi Başkanı.
İsveçli ve 68 kuşağı.
40 yıl önce dünyanın değişebileceğine inanmış.
Hálá inanıyor.
Başında bulunduğu konsey ekonomi, çevre ve insanlar arasında bir denge sağlanması hedefini güdüyor.
"Sürdürülebilir Kalkınma" denen şeyi, gelecek nesillere daha adil, daha temiz, daha az tahrip olmuş bir dünya bırakmak olarak anlamak gerek.
Tuzla’daki çağ dışı ölümler "Sürdürülebilir Kalkınma" kavramına ters örneğin.
Çevreyi kirleten sanayi de aynı şekilde bu kavramla uyuşmaz.
Özetle işin özü şu:
İnsana ve çevreye saygı olmadan ekonomik kalkınma olmaz.
İki günlük bir konferans için İstanbul’a gelen Björn Stigson ile önceki gece Eczacıbaşı Holding’in merkezinde bir akşam yemeğinde buluştuk.
Yeri gelmişken belirtmekte yarar var.
Eczacıbaşı "Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi"nin Türkiye’den tek üyesi.
Konseyin Coca-Cola, Ford, Dell, HP, Oracle, Nokia, Vodafone, GM, Renault, Toyota gibi devler dahil 200’ün üzerinde üyesi var.
Bunların toplam ciroları 5,5 trilyon doların üzerinde ve dünyada 13 milyon kişiye istihdam sağlıyorlar.
ECZACIBAŞI TEK ÜYESİ
Konseyin, Türkiye’deki tek üyesi Ezcacıbaşı olunca başkanı ağırlama işini doğal olarak Eczacıbaşı CEO’su Erdal Karamercan üstlenmiş.
Masadaki sohbetimizde Björn Stigson diyor ki: "Geleceğin ekonomisi düşük- karbon ekonomisidir".
Kyoto Protokolü’nü bile imzalamamış olan Türkiye için uzak bir hayal.
"Düşük-karbon ekonomisi" bir yana, geçtiğimiz aylarda, Boğaziçi Üniversitesi’nde Doç. Dr. Gürkan Kumbaroğlu’nun hazırladığı bir rapor Türkiye’de sanayinin "sera gazları" meselesini tamamıyla göz ardı ettiğini ortaya koymuş.
Türk sanayisinin "küresel ısınma" işininciddiyetinin farkında değil.
Yani Stigson’un Türkiye’de işi oldukça zor.
Zaten İstanbul’daki konferansın ilk günü "Kyoto Protokolü’yle ilgili henüz bir pozisyonumuz yok" diyen bir DPT yetkilisi onu hayli şaşırtmış.
Björn Stigson Çin hükümetine danışmanlık yapıyor.
Hindistan ile birlikte "küresel ısınma"ya en fazla yol açan ülke olarak gösterilen Çin bu olumsuz imajını düzeltme çabasında.
Bu yüzden de "Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi"yle yakın işbirliği içersinde.
ÇİN BİZİ DİNLİYOR
Sık sık Çin’e gidip gelen Stigson, Başbakan Jiabao ve çeşitli bakanlarla görüşüyor.
"Bize kulak veriyorlar" diyor.
Başbakan Jiabao’nun da katıldığı bir toplantı sırasında Stigson, Çevre Bakanlığı’na daha fazla yetki verilmesi gerektiğini söylemiş.
Jiabao, aynı toplantıya katılmış olan Çevre Bakanı’nı dönüp bakanlığını "süper bakanlık" ilan etmiş.
"Bu işi anında, hem de yabancıların yanında halletmesine şaşırdım" diyor Stigson.
Çin’de Çevre Bakanlığı’nın daha fazla yetkiye sahip altı tane süper bakanlığın arasına katılmasında payı olduğunu gizlemiyor.
Çinlileri "küresel ısınma" konusunda ikna etmeyi başarmış Stigson bence hiç hayale kapılmasın.
Türkiye’de işi bu kadar kolay olmayacak.
Emine Bozkurt: Kadın istediği kadar çocuk yapabilmeli
AVRUPA Parlamentosu’nda önceki gün onaylanan Türkiye Raporu, parlamentonun Sosyal Demokrat Hollandalı üyesi Emine Bozkurt’un da görüşlerine yer vermiş.
Daha önce birkaç kez Türkiye’deki kadın haklarıyla ilgili raporlar kaleme almış olan Bozkurt bu kez de önemli noktalara dikkat çekiyor.
Bozkurt’a göre, son yıllarda iyice hızını kaybetmiş olan reformlar özellikle "kadın hakları" konusunda oldukça muhafazakar bir çizgide
Kadın-erkek eşitliğinin yasalara girdiği halde káğıt üzerinde kaldığını söylüyor Bozkurt.
Devletin kadına sadece "ailenin bir üyesi" olarak yaklaşma eğilimini eleştiriyor.
"Devlet kadının bireysel haklarını güçlendirmek için yeterli önlem almıyor" diyor.
Bozkurt, Başbakan Erdoğan’ın "En az 3 çocuk" söylemiyle başlayan tartışmalara atfen "kadın istediği kadar çocuk yapmalıdır" görüşünü dile getiriyor.
Hollandalı parlamenter ayrıca iş yasasındaki değişikliklerin de çalışan çocuklu kadınların yaşamlarını zorlaştırabileceğini söylüyor.
Unutmayın.
Emine Bozkurt’un Türkiye’deki kadın haklarıyla ilgili gelişmeleri yakından izlemesi ve görüşlerini Avrupa Parlamentosu’nda dile getirmesi sesimizi daha güçlü kılıyor.