Çinliler Godiva’yı sevdi

GEÇEN temmuz ayında, Tokyo’daki otelimizin lobisinde küçük Godiva dükkânı vardı.

Haberin Devamı

Otelde kaldığımız dört, beş gün zarfında dükkânın önünden geçtiğim her sefer, içeri dalıp Japon tezgâhtara “Godiva’nın sahibinin Türk olduğunu biliyor musun” demeyi aklımdan geçirdim.
Demedim tabii ki.
Geçen gün Godiva’nın Abdi İpekçi Caddesi’ndeki şık dükkânında buluştuğumuz Ülker Grubu  Başkanı Murat Ülker’e bunu anlatınca “Büyük bir olasılıkla ne dediğinizi anlamayacaktı. Türkiye’yi bile bilip bilmediği meçhul” dedi.
Gerçekten, tezgâhtar Japon kıza gel de, Belçika markası diye bilinen Godiva’nın Amerikan Campbell Soup Co.’dan sonra bir Türk şirketine ait olduğunu anlat.
Bu karmaşık durumu nasıl anlayabilir?
ABD ile Japonya, en çok Godiva dükkânının olduğu iki ülke.
Amerikalılar kadar Japonlar da bayılıyor bu markaya.
Japonya’da bir kutu içersinde, Swarovski taşla süslü bir tek Godiva çikolatasi dahi satılıyormuş.
Özel günler için özel tasarım çikolatalar vitrinleri süslüyormuş.
CEO İLE ANLAŞTIK
ABD, Japonya’dan sonra Godiva’nın en fazla büyüyeceği ülke olarak ufukta Çin görünüyor.
Murat Ülker, Çin’de halen dört Godiva dükkânı olduğunu ancak 2011 yılı sonunda bu sayının 17’ye ulaşacağını söylüyor.
İlk “Godiva Cafe” de Şanghay’da açılacak.
Godiva’nın Çin yolculuğuna Yönetim Kurulu pek sıcak bakmamış.
Ülker, “Yönetim Kurulu’nun olumsuz bakmasına rağmen ben Godiva’nın CEO’su Jim Goldman ile Çin konusunda anlaştım. İyi de oldu” diyor.
Godiva’nın fiyatı ABD ve Türkiye’de dolar bazında hemen hemen aynı fiyat iken, Japonya ve Çin’de daha pahalı.
Murat Ülker, Godiva’nın yeni açılan her dükkânını bizzat gidip görüyor.
En fazla da Çin ve Japonya’ya gidiyor.
Dünyanın en çok bilinen bu çikolata markasının çıkardığı her ürünle yakından ilgileniyor.
Her birinin tadını ayrı ayrı biliyor.
Özellikle de ünlü şeflerin yarattığı “sınırlı sayıdaki” çikolataları.
İNCİR TADINDA ÇİKOLATA
“Türklerin iyi bildiği bir tat ile çikolata çıkarmayı düşündünüz mü” diye soruyorum.
 Dünyaya, fındığın dışında bir ürünümüzle zenginleştirilmiş çikolata tanıtılsa fena mı olur?
Ülker “Tabii olabilir. Örneğin incir tadında çikolata yapabiliriz” diyor.
Ülker Grubu’nun yaklaşık iki buçuk yıl önce 850 milyon dolara aldığı Godiva yüzde 15  büyümüş.
Kurumsal İletişim Koordinatörü Zuhal Şeker’e göre, bu başarı “Ülker Grubu’nun Godiva’yı entegre etmeden markaya bir ortak gözüyle bakmasından” kaynaklanıyor.
Bu tespit, geçtiğimiz yıl gelişmekte olan ülkelerdeki büyük grupları mercek altına almış olan Harvard Business Review’dan.
Ayda sadece iki gününü Godiva’ya ayırdığını söyleyen Murat Ülker, cazip bir fiyat sunulduğu takdirde bu ünlü markayı satar mı?
Cevap şöyle:
“Parayla işim yok. Para beni kışkırtamaz”.

Haberin Devamı

Ülker’in Lady Godiva’sı

Haberin Devamı

GODİVA’nın merkezi New York’ta.
Yönetim Kurulu burada toplanıyor.
Murat Ülker, önümüzdeki günlerde Yönetim Kurulu’nun yapısının değişeceğini, daha küçük ve daha hızlı hareket eden bir yapıya dönüşeceğini söylüyor
Yönetim Kurulu’ndaki ünlü bir isim, Burberry’nin eski CEO’su Rose Marie Bravo ise şimdiki görevinden ayrılarak, Ülker Grubu’na danışman olacak.
Zuhal Şeker’in “Bizim Lady Godiva’mız” diye tanımladığı Rose Marie Bravo, birkaç yıl önce Fortune Dergisi tarafından “dünyanın en güçlü iş kadını” seçilmişti.
ABD’nin ünlü mağaza zincirleri Macy’s, Saks Fifth Avenue CEO’luklarının ardından Burberry’nin başına getirilen Bravo, Kate Moss ile çalışarak bu markayı yeniden gözde hale getirmeyi başarmıştı.
Markanın satışlarını katlayarak, ABD pazarında güçlenmesini sağlamıştı.
Burberry’nin CEO’luğundan ayrıldıktan sonra Estee Lauder, Ferragamo, Tiffany gibi lüks markaların danışmanlığını yapan Bravo neticede iyi koku almasını bilen biri.
Murat Ülker, Bravo’ya güveniyor.
Onun lüks tüketim pazarını ve “marka avukatlığı”nı iyi bilen biri olarak Ülker’e önemli katkı yapacağını düşünüyor.
Böyle bir ismin Ülker’e danışman olarak seçilmesi bu marka altındaki bazı ürünlerin kalitelerinin arttırılarak yurtdışına açılmalarını getirecek mi?
Göreceğiz.

Haberin Devamı

Sulukuleli sanatçı çocuklar Babylon’da

SULUKULE’nin bazı mahalleleri yıkılırken, büyükler kadar çocuklar da yıkıma karşı çıktılar.
Direndiler ama oyun alanlarının, müzik yaptıkları mekânların yok olmasını çaresizlikle izlediler.
Sulukulelilerin seslerini duyuran, Sulukule Platformu, bu çocuklara sahip çıktı.
İstanbul 2010 Ajansı, İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuarı’nın da desteğiyle, yıkımdan kurtulmuş 3 katlı tarihi bir binada Sulukule Çocuk Sanat Atölyesini kurdu.
Yaşları 8 ile 16 arasında değişen 50 çocuk, Sulukule’de tarihi küçük bir binada geçtiğimiz mayıs ayından bu yana keman, viyolonsel, gitar, dans, ritm, drama eğitimi alıyorlar.
Bugün de Babylon’da saat 14-16 arasında müzik ve dans gösterileri var.
Kaçırmayın derim.
İstanbul 2010 Ajansı bu ayın sonunda görevini tamamlıyor.
Dolayısıyla Sulukule Çocuk Sanat Atölyesi büyük bir destekten mahrum kalacak.
Sulukuleli bu çocukları ortada bırakmamak gerek.
Konservatuara ya da sanat okullarına devam ettikleri takdirde meslek sahibi olabilirler.
Sulukule Çocuk Sanat Atölyesini yaşatmak hepimizin görevi.

Yazarın Tüm Yazıları