Çin’de treni kaçırmak istemeyenler için

ÇİN pazarına girmek isteyen Türk işadamları hangi alanlara yönelmeli?

Bu konuda hem Şanghay Başkonsolosumuz Murat Ülkü, hem Ticaret Ataşesi Göktuğ Bayrı’dan aydınlatıcı şeyler duyduk.

Başkonsolos Ülkü, Şanghay’ı biraz İstanbul’a benzetiyor.

"Şanghay’da da aynen İstanbul’da olduğu gibi bir ’değişim rüzgarı’ hissediyorsunuz" diyor.

Bana sorarsanız her iki şehrin de bir değişimden geçtiği doğru ama farklı bir biçimde.

İstanbul’un gelişmesi inanılmaz bir kaosu beraberinde getirirken, Şanghay bayağı planlı bir şekilde büyüyor.

Altı yıllık bir farkla ikinci kez gördüğüm İstanbul’dan ziyade New York havasında.

Altı yıl önce tamamlanmış ama boş duran gökdelenler şimdi geceleri ışıl ışıl.

Murat Ülkü’nün söylediklerine dönersek ilginç noktalara değiniyor.

"Çin’in stratejisi refahı mümkün olduğunca toplumun her katmanına yaymak. Refah seviyesi Avrupalı düzeyinde olan 300 milyonluk bir yeni burjuvaziden söz ediliyor" diyor.

Üstelik yeni Çin’in yeni burjuvazisi iyi para harcıyormuş.

Ticaret Ataşesi Göktuğ Bayrı, Çin’de gelişmekte olan burjuvazinin zevklerinden söz ederken Türk hazır giyimcilere çağrıda bulunuyor.

"Çin’de lüks marka giyen 75 milyon çok zengin var. 125 milyon beyaz yakalı da taklit mal giymekten kaçınıyor. O halde orta ve üst sınıfa hitap eden Sarar, Kiğılı, Mavi Jeans gibi markalar buraya gelmeli" diyor.

Yani Çin hazır giyimciler için iyi bir pazar durumunda.

Çin’e giren yabancı yatırımın 18 milyar dolarını çeken Şanghay da hangi yabancı sermayeyle ilgili olduğunun işaretlerini vermiş.

Göktuğ Bayrı bunları şöyle sıralıyor:

İleri teknoloji, bankacılık, deniz ve su yollarıyla ilgili çalışan sektörler, hizmet ve eğlence sektörleri.

Bunlar arasında Türk işadamlarının ilgi duyacakları bazı sektörler mutlaka vardır.

Söz hizmet ve eğlence sektörlerinden açılmışken Şanghay’da Türk lokantası olup olmadığını merak edip sorduk.

İki tane varmış. Birinin sahibi Bolulu ahçıları olan bir Çinli işadamıymış. Diğerinin ise Almanya’da yaşayan bir Türk.

Pekin 2008 Olimpiyatları’na hazırlanırken, Şanghay da 2010 Expo hazırlığı içersinde.

Şanghay 2010 yılında 70 milyon ziyaretçi bekliyormuş.

Çin ekonomisi yüzde 10.7 büyürken, Şanghay ekonomisinin büyüme oranı yüzde 13.

Göktuğ Bayrı
Türk işadamlarına yatırım çağrısında bulunurken "Çin trenini kaçırmayın, 2015’e kadar tüm köşe başları tutulmuş olacak" diyor.

Goldaş’ın hedefi 5 yılda 250 mağaza

DÜNKÜ yazımda Vesbo’dan Goldaş’a tranfer olan Goldaş Çin temsilcisi Birsoy Aydemir’den söz etmiştim.

Aydemir de aynen Ticaret Ataşesi gibi Çin’in hızla bir tüketim toplumu haline dönüştüğü görüşünde.

Goldaş’ın yüksek gelir grubuna hitap eden ürünleri halen Şanghay ve Hangzhou’da 8 dükkanda satılıyor.

1997’den beri Çin pazarını izleyen Goldaş’ın hedefi önümüzdeki 5 yıl içersinde Çin’in nüfusu 10 milyonun üzerinde 20 şehrinde mağaza sayısını 250’ye çıkartmak.

Fethiye neresi Yiwu neresi

ŞANGHAY Ticaret Ataşesi’nin elindeki bilgilere göre Çin’de faaliyet gösteren Türk firmaların bazıları şunlar: Ünsa, Çimtaş, Demirdöküm, Dönmez Deri.

Bu saydığım şirketler arasında 20 milyon dolarla Dönmez Deri en büyük yatırımı yapan şirket olarak görülüyor.

Bizim Şanghay’da bulunduğumuz günlerde Fındık Tanıtım Grubu’nun bazı temas ve faaliyeti olmuş.

Şanghay’ın en gözde alışveriş merkezi Nanjing Caddesi’nde I. Şanghay Fındık Festivali düzenlenmiş. Yoldan geçen Çinlilere fındık dağıtılmış.

Göktuğ Bayrı’ya Türk zeytinyağının durumunu sorduk. Tariş Çin pazarına girmiş ama İspanyol, İtalyan ve Yunan zeytinyağının rekabeti karşısında pek şansı yokmuş.

İtalyanların zeytinyağının tanıtımı için önemli reklam kampanyaları yaptıkLarına dikkat çeken Göktuğ Bayrı’ya göre, hem zeytinyağcıların hem fındıkçıların burada reklam yapmaları şart.

"Çin’de para harcanmadan para kazanılmaz" diyor.

Yatırımı düşünen Türk işadamlarına ise pazarı iyice araştırıp gelme önerisini getiriyor.

"Her gün yüzlerce e-mail, telefon geliyor. Her sektörden gelen talepleri bize bildirin diye. Çin öyle her işi yaparım diye gelinecek ülke değil. Son derece sofistike. 2006’da Ar-Ge harcamaları Japonya’ın önüne geçmiş" diyor Bayrı.

Ticaret Ataşesi olarak Çin’e gelip zarar edenleri görmüş.

Akreditif açmadan Çinli satıcıya para gönderip parasını kaptıranların "Gördüğüm ilk Çinliyi öldüreceğim" "Kendimi fabrikanın önünde yakacağım" diye konsolosluğun kapısına dayandığını anlatıyor.

"Aman işinizi garantiye almadan Çin’e gelmeyin" diye uyarıda bulunuyor.

Göktuğ Bayrı ile sohbetten iki gün sonra Şanghay havaalanındayız.

Uçağı beklerken Türkçe konuşan iki kişinin konuşmaları dikkatimizi çekiyor.

Tanışıyoruz ve Çin’e neden geldiklerini soruyoruz. Her ikisi de Çin’in Yiwu şehrine mal almaya gelmiş. Biri İzmir’den kırtasiye, diğeri Fethiye’den palet, gözlük gibi deniz malzemeleri almaya gelmiş. Sen kalk Fethiye’den Yiwu’ya deniz malzemesi almaya gel.

"Nasıl geldiniz buraya kadar" diye soruyoruz.

Yiwu’da komisyonculuk yapan Türk İzmir’den tanıdıklarıymış.

Akreditif filan yok, parayı Çinli satıcıya yatırmışlar mal Türkiye’ye gönderilecek.

"Peki ya paranızı kaptırırsanız?"

"Arada komisyoncu var. İzmir’de ailesini tanıyoruz. Yakasına yapışırız".

Tahmin edebileceğiniz gibi bu konuşmadan sonra Ticaret Ataşesi Bayrı’nın kulaklarını epey çınlattık.
Yazarın Tüm Yazıları