Paylaş
En doğal malzeme ahşaptan ışıltılı dev bir küre düşünün.
Nobel ödüllü dünyanın en büyük “parçacık fiziği” araştırma merkezine girer girmez duvarlarda çeşitli lisanlarda yazılmış “Nereden geldik? Nereye gidiyoruz” sözcükleri.
CERN’in evrenin muammasını çözmek için yola çıktığı ne güzel tarif edilmiş.
Günümüzde “Fiziğin Mekkesi” diye tabir edilen CERN meşhur “Büyük Patlama” deneyini yer altı laboratuvarında gerçekleştirmişti.
CERN’ı ziyaret nedeni yer altındaki dev laboratuvarını gezmek değil Castrol’un titanyumlu yeni bir teknolojik ürününün dünya lansmanı.
Bize eşlik eden Castrol Doğu Avrupa Direktörü Ömer Dormen’in deyişiyle “teknolojinin sınırlarını zorlayan bir ürününün tanıtımının bilimin sınırlarını zorlayan CERN’de” yapılması doğal.
Araba motorları üzerindeki baskıyı azaltan özelliğe sahip bu ürüne döneceğim.
Ancak önce bize CERN ile ilgili bilgi veren, Houston’daki Rice Üniversitesi doktora öğrencisi Bora Akgün’e kulak verelim.
Akgün, Rice Üniversitesi’nin araştırma görevlisi olarak 2008 yılından beri CERN’de.
Burada ne yaptığını bizim anlayacağımız bir şekilde şöyle anlatıyor:
“Parçacıkları hızlandırıp çarpıştırıyoruz ki o an o enerji baloncuğundan oluşan yeni yeni parçacıklar detektöre sinyallere versin. Bizde o sinyalleri depolayıp inceliyoruz. Evrenin ilk zamanlarında ne var ne yoktu anlamaya çalışıyoruz”.
CERN’de çalışan yaklaşık 10 bin kişiden sadece 100 kişi Türkiyeli.
Bora Akgün “Türkiye’nin gerçek bir bilim politikası olsaydı bu sayı çok daha fazla olurdu” diyor.
Böyle olmadığı için CERN üyeliğine de sırt çevirdik.
CERN’in üyelik işini takip den TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) üyelik için ilk elde verilecek 70 milyon lirayı fazla bulduğu için müzakerelerde bayağı yol alındığı halde vazgeçmişti.
Lisede okuduğunda hayali CERN’de çalışmak olan genç bilim insanımız Bora Akgün bununla ilgili “Yazık oldu. Türkiye’ye büyük getirisi olacaktı” diyor.
“CERN dediğimiz yer nihayetinde ihaleyle bir şeyler yapar. Burada teknoloji geliştiriliyor ve patenti alınıp ticari bir ürüne dönüştürülmesi için ihaleler açılıyor. Türk şirketleri bundan çok yararlanabilirlerdi” diye devam ediyor.
İnternet örneğin CERN’den çıkmış.
1980’lerin sonunda burada ayrı bölümlerde çalışan ancak bilgi paylaşmak zorunda kalan araştırmacılar için geliştirilmiş.
CERN’deki gelişmelerden özel sektörü en fazla ilgilendiren şeyler tıpla ilgili.
Akgün’ün dikkat çektiği gibi, kanser tedavisiyle “hızlandırıcı teknolojisi” bugün el ele gidiyor.
Avrupa şirketleri de bundan fazlasıyla yararlanıyor.
Türkiye üyelikten vazgeçti, hem genç bilim insanlarına CERN’in kapısını kapattı.
Hem ihracatta “yüksek teknolojik ürünlere” geçmeye önemli bir darbe indirdi.
Castrol’ün yeni ürünü yedi yılda geliştirilmiş
CASTROL Doğu Avrupa Direktörü Ömer Dormen Doğu Avrupa’nın yanı sıra Bağımsız Devlet Topluluğu diye bildiğimiz Hazar ve Orta Asya’daki devletlerden, Baltık ülkelerinden sorumlu.
Geniş bir çoğrafyada özellikle otomotiv sektöründe olup bitenleri iyi izliyor.
Dediğine göre, Türkiye binek arabalarında Avrupa pazarına yakın, ticari araçlarda ise daha çok Uzak Doğu’ya benziyor.
Castrol’un Türkiye’nin yanı sıra Ukrayna, İsveç, Kazakistan’da ofisleri var.
Ukrayna’daki olaylar sırasında ofis kapatılmış.
2001 yılında BP ile birleşen Castrol, Gemlik’teki tesisinden özellikle Hazar çevresindeki ülkelere 50 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiriyor.
Yakında Yunanistan, Rusya, Ukrayna’ya ihracat da başlayacak.
Dormen’den, Türkiye’de motor yağlarında yüzde 30’luk bir payla lider durumunda olan Castrol’ün 1899 yılında kurulmuş olduğunu duyunca şaşırdım.
Otomotivin yanı sıra denizcilik, havacılıkta ve sanayide kullanılan yağları üreten Castrol’un bunca yıl ayakta kalmasın nedeni teknoloji ve inovasyon kuşkusuz.
Nitekim Avrupa’da haziran ayında, Türkiye’de ise eylül ayında piyasaya çıkması beklenen Castrol Edge Titanium ürünü giderek küçülen araba motorları üzerindeki baskıyı yani sürtünmeyi yüzde 15 oranında azaltıyormuş.
Böyle bir ürünün AR-GE’si ise tam yedi yıl sürmüş.
Paylaş