Gila Benmayor: Bush’un ihaneti



Gila BENMAYOR
Haberin Devamı

Rahmi Koç'un davetlisi olarak hafta ortasında Türkiye'ye gelen baba Bush İstanbul'dan önce Atina'daydı.

Baba Bush, orada da gazetecilerin sorularını pek yanıtlamadı. Sadece oğlundan bol bol övgüyle söz etti. ‘‘Birbirimize başkan diye hitap ediyoruz. O bana 41. başkan, ben ona 43. başkan diyorum. Oğlumla gurur duyuyorum’’ dedi.

Baba Bush öyle diyor ama dünya ABD Başkanı George W. Bush ile pek gururlanmıyor. Avrupalı liderler ona büyük tepki duyuyorlar.

Nedeni, oğul Bush'un yeryüzünün ısınmasını önleyecek tedbirler içeren Kyoto protokolüne burun kıvırması. Açıkça ‘‘ABD bunu imzalamayacak’’ demesi. Fransız basını Bush'u ‘‘Yeryüzünün

en büyük düşmanı’’ olarak ilan ediyor. Gazetelerin attıkları başlıklar oldukça dramatik: ‘‘Yeryüzünü kirletme hakkı Bush'ta’’.

Aralarında Jimmy Carter, Gorbaçev, bilim adamı Stephen Hawking, oyuncu Harrison Ford, milyarder George Soros, astronot John Glenn'in de bulunduğu ünlüler Time'a gönderdikleri açık mektupta başkanın Kyoto üzerinde yeniden düşünmesini öneriyorlar.

Avrupa'dan Bush'a en fazla tepki gösteren Alman Dışişleri Bakanı Joshka Fischer. Yeşillerin üyesi Fischer sözünü sakınmıyor. ‘‘Bush Kyoto protokolüne sırt çevirirse ölümcül bir hata işler’’ diyor.

Bush'un sığındığı gerekçe ise ekonomi.

Beyaz Saray'a gelmeden önce, çevre konusunda hayli önemli çalışmalar yapmış olan Al Gore karşısında ezilmemek için olsa gerek çevreci kaygılar taşıdığını iddia eden Bush şimdi ‘‘sanayicilere sırtımı dönemem’’ diyor.

ABD'nin iklim değişikliğinin baş sorumlusu olduğu gerçeğini görmemezlikten geliyor.

Peki şimdi ne olacak?

Avrupalı liderlerin izleyecekleri taktiğe göre, hain Bush'u yola getirmek için Beyaz Saray ile temaslara devam edilecek.

Önümüzdeki 15 ile 16 Haziran tarihlerinde İsveç'te yapılacak Avrupa Konseyi toplantısına Bush davet edilecek ve orada tüm AB üyeleri kendisine baskı yapacak. Tabii Bush İsveç'e giderse.

Bu arada küçük bir parantez.

AB ülkelerinin bunca gürültü koparmalarına bakmayın. Çünkü 1997 yılında kabul edilen Kyoto protokülünü henüz hiçbiri onaylamış değil. AB bunu 2002 yılında onaylamayı planlıyor.

Protokolü şimdilik sadece 30 üçüncü dünya ülkesi onaylamış.

İşin özü şu: Sera etkisine yolaçan gazların 2008 ile 2012 yılları arasında yüzde 5.2 oranında kısıtlanmasını öngören Kyoto protokolünü herkes istiyor ama kimse imzalamıyor.

Bush da zaten bunu iyi biliyor.

Köleliğin bedeli ödensin

Geçen hafta görmek fırsatını bulduğum Atlanta Afrikalı-Amerikalıların çoğunlukta olduğu bir kent. Şehrin biraz dışında, bir tür açık hava müzesinde, köleliğin kaldırılmasına karşı direnen Güneyli büyük çiftlik sahiplerinin evlerini, kölelerin barakalarını görmek mümkün.

Nereden bakarsanız bakın, ABD bugünkü zenginliğini Afrika'dan getirilen kölelere de borçlu. Sadece ABD değil elbet.

Geçenlerde Güney Afrika'nın kadın Dışişleri Bakanı Nkosazana Dlamini-Zuma ilginç bir öneride bulunuyor. Cenevre'deki bir toplantıda ‘‘kölelikten ve sömürgecilikten zengin olan ülkeler Afrika'ya bunun bedelini ödesinler’’ diyor. ‘‘Aşağılanma ve acı çekme nesillerden nesillere geçer. Bu yükü artık taşımak istemiyoruz ve bunu hafifletmek zengin ülkelere düşer.’’

İddialara bakılırsa, bakanın bu önerisi önümüzdeki ağustos ayında Durban'da yapılacak, ırkçılık ve yabancı düşmanlığına ilişkin BM konferansında gündeme gelecekmiş.

New York'a yeni Guggenheim Müzesi

Yolunuz New York'a düşerse kaderde kesinlikle Guggenheim Müzesi'ne uğramak var. Biz de öyle yaptık. Müze, Saint Petersburg'daki Hermitage Müzesi'yle işbirliği yapmış. Böylelikle oradan gelen bazı tabloları da görmek fırsatını bulduk.

Müzenin bir katında, esasında mimar olan Slovenyalı fotoğraf sanatçısı Marjetica Potrc'un şehirlerin, daha doğrusu konutların öyküsünü anlatan sergisi vardı. Terkedilen binaların altına ‘‘Pompei harabelerinden farksız’’ notu düşülmüş. Şehir olur da İstanbul olmaz mı?

Peki İstanbul'un binaları derseniz?

Gecekondular.

Marjetica onları görüntülemiş ve şu notu düşmüş: ‘‘Bana bir gecede yapıldıklarını söylediler.’’

New York şimdi yeni bir Guggenheim Müzesi'nin hazırlığında. Mimarı ise Bilbao'daki müthiş Guggenheim müzesini yapan Frank O. Gehry.

Yazarın Tüm Yazıları