Paylaş
Boyner Mağazaları’nın başarısında imzası olan Karadeniz’in verdiği bilgiye göre “Moda Gecesi”nde Bağdat Boyner Mağazası’nın satışlarında yüzde 90’lık bir artış olmuş.
Ama konumuz o değil.
Konumuz, Karadeniz’in Boyner Grubu çalışanlarıyla birlikte aklını ve yüreğini koyduğu “Nar Taneleri” Projesi.
Boyner Mağazaları’ndan alışveriş yaparken mutlaka ilginizi çekmiştir.
Bazı ürünlerin etiketlerinde bir nar simgesi var.
Nar simgesi oraya farkındalık yaratmak için konmuş.
Yani insanlar merak etsin, “nedir” sorusunu sorsunlar,manen “Nar Taneleri” Projesine destek versinler diye.
2009 yılında başlayan ve 2013 yılına kadar devam edecek proje 18-24 yaşlarındaki genç kadınlara yönelik.
Ancak bu genç kadınların önemli bir özelliği var.
Türkiye’nin dört bir yanındaki “Yetiştirme Yurtlarında” yetişmişler.
Yurtlara gönderilme nedenlerini hepimiz biliyoruz:
Yoksulluk, aile parçalanması, aile içi şiddet, istismar.
BELKEMİĞİ KOÇLUK
Aslı Karadeniz’in işaret ettiği gibi “yurt ortamında” yetişen genç kızlar hayata atılırlarken diğer hemcinslerine göre dezavantajlı bir durumdalar.
Eğitimleri ve kişisel gelişmeleri işgücü piyasasının taleplerini karşılamıyor.
Oldukça kapalı bir ortamda yetiştikleri için iş arama becerileri eksik.
CV yazmasını bilmeyeni, iş görüşmesinde nasıl konuşacağını kestiremeyeni, zamanı kullanmayı bilmeyeni var.
Kendilerini yetersiz ve eksik hissettikleri gibi, kimi zaman dışlanma gibi bir sorunla da karşı karşıya kalıyorlar.
Yetiştirme Yurtları’ndan çıktıklarında hayatta yönlerini bulmakta zorlanıyorlar.
Sudan çıkmış balık gibiler.
Boyner Grubu isabetli bir kararla işte bu genç kadınlararehberlik yapıyor.
Gruptan gönüllüler 15 gün boyunca farklı konularda onlara eğitim veriyorlar.
Ancak projenin belkemiği “mentorluk” ya da “koçluk”.
Genç kadınlar 1 yıl süresince kendilerine “koçluk” yapan gönüllülerle çalışıyorlar.
YÜZDE 74’Ü İSTİHDAMA KATILMIŞ
Bu iş öyle sanıldığı gibi kolay değil.
Bir yıl boyunca ailenizin, işinizin yansıra bir genç kadının hayatına, geleceğine ışık tutacaksınız.
Gönüllü mentorların listesine bakıyorum.
Aralarında akademisyenler, iş kadınları, danışmanlar var.
Boyner Grubu, Nar Taneleri Projesi için 700 bin dolar ayırmış.
Ama benim anladığım bu projede paradan çok “gönüllülük” meselesinin önemli olduğu.
Somut sonuçlara gelirsek, 2009 yılında eğitim ve mentorluk sürecinden geçen genç kadınların yüzde 74’ü istihdama katılmış.
Yüzde 15’i eğitimine devam kararı almış.
Hedef2013 yılına kadar Türkiye’deki tüm yetiştirme yurtlarındaki genç kızlara ulaşmak.
Akdamar mı? Ahtamar mı?
PAZAR günü elime gazeteyi alınca şaşırdım.
Ekonomi servisindeki sevgili editörlerim Van’daki Ahtamar Adası’ndaki törenle ilgili yazımdaki tüm “Ahtamar” sözcüklerini “Akdamar”a çevirmişti.
Kendi açılarından yüzde yüz haklılar elbette.
Zira günlerden beri ayinle ilgili tüm haberlerde, gazete olsun televizyon olsun, Van’daki adanın adı “Akdamar” olarak geçiyor.
Oysa doğrusu Ahtamar.
Zira ada adını bir Ermeni efsanesinden alıyor.
Ki bu efsane Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün ada ve kiliseyle ilgili verdiği bilgilendirme notunda mevcut.
Dün Kültür ve Turizm Bakanlığı’dan rica ettiğim bu bilgilendirme notu elimin altında.
Efsane kısaca şöyle:
Genç bir çoban adadaki keşişin kızı olan sevgilisine kavuşmak için gölde yüzerken boğulmuş.
Son nefesini verirken “Ah Tamar” diye haykırmış.
Ahtamar ne zaman Akdamar oldu tam olarak bilemiyorum.
İPŞİROĞLU’NUN KİTABI
Zira 2004 yılı, kasım ayında Van ve bu adayla ilgili yazımda “Ahtamar” demişim.
Kimse “Akdamar” diye bir düzeltme yapmamış.
2003 yılında da yayınlanan bir kitabın adı “Ahtamar Kilisesi - Işıkla Canlanan Duvarlar”.
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık yayınları arasında yer alıyor.
Yazarı, felsefeci ve sanat tarihçisi Mazhar Şevket İpşiroğlu.
Yani 2003 yılında “Ahtamar” geçerli isim…
Akdamar’a ne zaman dönüştü? Ani Harabeleri’nin de Anı Harabeleri’ne dönüşmesi gibi.
Bence ortada tuhaf bir durum var.
Şöyle izah etmeye çalışayım.
Hatırlayacaksınız, Cumhurbaşkanı Gül’ün 2009 yılında Bitlis ziyareti sırasında Güroymak ilçesini Kürtçe adı Norşen diye anmasıyla başlayan tartışmalar vardı.
Tartışmalar sırasında Türkiye’de bir zamanlar 75 bin yerleşim biriminden 30 bininin adının değiştirilmiş olması da gündeme gelmişti.
Köylere eski isimlerinin iadesi de konuşulmuştu.
Bunlar iktidar partisinin önemle üzerinde durduğu “demokratikleşme” yönündeki adımlar.
Tabii Pazar günkü ayin de öyle.
Peki böyle bir adımlar söz konusu iken “Ahtamar” gibi isimlerin değiştirilmesi kimin işi?
Paylaş