Paylaş
Bienalde en fazla neden etkilendiğimi soracak olursanız cevabım basit.
Galata Rum İlköğretim Okulu’nun en son katındaki “Mülksüzleştirme Ağları” çalışması.
Sözünü ettiğim çalışma bir sanat eseri değil.
Karşınızda çeşitli ilişkileri orta koyan çizimler, haritalar var.
Bunlar, tarihin çeşitli dönemlerinde “mülksüzleştirilen azınlıklar”, hayatımıza girip bir daha asla çıkmayan “kentsel dönüşüm” projeleriyle yakından ilgili.
İlişkiler ağının bir ayağında medyayı da görüyorsunuz.
Sulukule, Tarlabaşı’nın yanı sıra 3.Havalimanı, 3.Köprü ve hatta Hasankeyf’teki Ilısu Barajı gibi dev projelerin yarattığı çevresel, ekonomik ve sosyal yıkımı hangi medya organları sansürlüyor?
Merak edenler www.mulksuzlestirme.org adresine bir göz atabilirler.
Zaten “Mülksüzleştirme Ağı”ndaki bilgiler gizli değil, hepsi İstanbul Ticaret Odası ve Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarından alınmış.
Canımızı fena halde acıtan “kentsel dönüşümün” önemli oyuncularından biri “kadının adının” olmadığı yerel yönetimler
Türkiye’deki 2950 belediyeden sadece 26’sı kadın olduğunu -binde 8.8- düşünürseniz “kentsel dönüşüm” resmen bir erkek işi.
Öteden beri, daha çok kadın yerel yönetici olmuş olsaydı, başta İstanbul, tüm şehirlerin, çevrenin, doğanın bu kadar hırpalanmayacağını düşünürüm.
Sanırım haksız da değilim.
Zira Beyoğlu Belediye Başkanlığına aday aday Gülseren Onanç, neden Beyoğlu’na başkan olmak istediğini açıklarken “insan odaklı bir kentsel dönüşümü” ilk sıraya koyuyor.
Siz hiç erkek aday adayların böyle bir şey dediğini duydunuz mu?
Ben hiç duymadım.
Geçenlerde bir grup meslektaş ile Beyoğlu’ndaki ofisinde bir araya geldiğimiz CHP Parti Meclisi üyesi ve eski Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç’ı KAGİDER başkanlığı döneminden tanıyorum.
Oldukça ilginç bir profili olduğunu hiç bilmezdim.
Onanç, Mardin doğumlu ve evinde anneanne, babaannesiyle Arapça, annesiyle ise Türkçe konuşuyor.
Komşular eve geldiğinde ise Kürtçe ve Süryanice de konuşuluyor.
Çok dilli, çok kültürlü bir ortamda yetişiyor.
Dört yaşında iken ailesiyle birlikte İstanbul, Aksaray’a gelince bu kez “göç” sorunuyla tanışıyor.
Yabancı bir ortamda annesi başını örtüyor, ailenin büyükleri lisan bilmediklerinden sokağa çıkmaya bile çekiniyorlar.
Erkek ağabeyleriyle birlikte ailede “eşit bir birey” olarak yetişen Gülseren Onanç, Bakırköy Lisesi’nden sonra İTÜ İşletme Mühendisliği’nden mezun oluyor.
Üniversite öğrenciliği sırasında Belediye Başkanı Dalan’ın Dış İlişkiler Müdürlüğü’nde “gönüllü” çalışıyor.
Ta o dönemde rant getirecek projeleriyle tanışma fırsatını buluyor.
Üniversiteyi bitirince yüksek lisans için ABD’nin yolunu tutuyor.
İş hayatı ise yirmili yaşlarının sonunda Eczacıbaşı İlaç’ın dağıtım ağını kurmak üzere atandığı Rusya’da başlıyor.
Türkiye’ye döndüğünde girişimciliğe soyunuyor ve olarak AB sürecinin yönetilmesinde ödülü olan GO4 şirketini kuruyor.
Daha sonra ise Biletix’e rakip TicketTurk şirketini.
CHP’nin Aylin Kotil de dahil Beyoğlu Belediye Başkanlığı için 11 aday adayı var.
Bunlar arasında Beyoğlu’nda ne yapmak istediğinin en açıkça anlatan sadece Onanç.
“Tarlabaşı’nda, Okmeydanı’nda halka danışarak kentsel dönüşüm” diyor.
“Esnafı giderek küçülen Beyoğlu’nda ekonomiyi güçlendireceğim” mesajını veriyor.
Biri Kasımpaşa’da, diğeri Cihangir’de farklı sosyo-ekonomik yapıya sahip insanlar arasındaki kutuplaşmayı yok edeceğine inanıyor.
Çok kültürlü geçmişiyle, hem sivil toplumu, hem iş dünyasını bilmesiyle, demokrasiye inancıyla Gülseren Onanç Beyoğlu için biçilmiş kaftan.
Haklı Kadın Platformu’ndan siyasi partilere çağrı
HÜRRİYET’in kuruluşuna öncülük yaptığı Haklı Kadın Platformu’ndan siyasi partilere çağrı var.
40’a yakın sivil toplum kuruluşundan 100 bin üyeyi temsil eden platform, siyasi partilerden kadın aday adaylarını seçim listelerinde seçilebilecek yerlere yerleştirmesini talep ediyor.
Haklı Kadın Parti Platformu diyor ki:
“Belediye Meclisi üye listeleri hazırlanırken yüzde 33 kota ilkesiyle birlikte fermuar sistemi uygulanması, listelerin bir kadın, bir erkek şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir”.
Paylaş