DEİK'e bağlı Türk-Suriye İş Konseyi'nin Suriye Başbakanı Mustafa Miro onuruna verdiği yemekteyiz.
Miro, yemekten az önce yaptığı konuşmada, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat'ın Türkiye ile ilişkilerin her alanda geliştirilmesine verdiği öneme değiniyor.
Halep Üniversitesi'nde Türkçe eğitim veren bir kürsü kurulduğunu ve iki bin öğrencinin burada eğitim görmek için başvurduklarını anlatıyor. ‘‘Bu gençler ilerde ilişkilerin geliştirilmesine daha da katkıda bulunacak’’ diyor.
Başbakan Miro'ya bakarsanız iki ülke arasında ‘‘stratejik ilişkiler’’ dönemi başlamış. Yeni yakınlaşma döneminde her iki tarafın işadamlarına önemli görev düşüyor.
Beraberinde Suriye'nin önde gelen 18 işadamıyla Türkiye'ye gelen Miro, salondaki Türk işadamlarına sesleniyor: ‘‘Suriyeli işadamlarıyla ortak projeler üretin. Suriye ile Arap ülkeleri arasındaki ikili anlaşmalardan, vergi indirimlerinden yararlanın. Suriye'ye 18 milyonluk bir pazar olarak bakmayın bir sıçrama tahtası olarak görün.’’
Turizm, gıda, inşaat, tekstil, bankacılık sektörlerinde işbirliği önerisinde bulunuyor.
Başbakan Miro, öylesine hızlı konuşuyor ki, kulaklıkları takmış olan bizler bir ara çevirmenin umutsuz sesini duyuyoruz ‘‘Sayın Başbakan'ın hızına yetişemiyorum.’’
Peki Suriye yabancı işadamlarına, yatırımcılara ne gibi kolaylıklar getirmiş?
Esas bizi ilgilendiren nokta bu.
Başbakan Miro'nun söylediklerine göre, yasal düzenlemeleri günümüz koşullarına uydurma yönündeki çalışmalar devam ediyormuş.
Yabancı yatırımcıları teşvik edici kolaylıklar arasında, bazı vergilere muafiyet getirilmiş. Belediye, ihracat vergilerinini oranları düşürülmüş.
Yabancı sermayeyi en fazla korkutan şey yani ‘‘bürokratik işlemler’’ basitleştirilmiş.
Başbakan Miro bu konuda diyor ki ‘‘Yabancı yatırımcılar artık çeşitli bakanlıklar arasında gidip gelmeyecek. Her şey tek elden, yeni oluşturulan Yüksek Yatırım Konseyi eliyle yürütülecek.’’
Aman ne iyi... Darısı başımıza...
Yemekte, masa komşularımız arasında olan GürişHolding'in koordinatörü Cumhur Tezsezen'den bu arada Suriye'nin kısa bir süre önce devrim niteliğinde bir değişiklik yaptığını ve yabancı para giriş, çıkışını serbest bıraktığını öğreniyoruz.
Suriye'de bazı ihalelere katılmış olan Tezsezen'e, işadamlarının çalışma ortamı açısında baba Hafız Esad ile oğul Beşar Esad arasında fark olup olmadığını soruyorum.
‘‘Dağlar kadar’’ cevabını alıyorum.
Belli ki, oğul Beşar Esad'ın başlattığı liberalleşme rüzgarı Türk işadamlarını rahatlatmış.
Koçbank ve Ramstore Suriye'ye hazırlanıyor
DEİK'in Miro için düzenlediği yemekte diğer masa komşularımız arasında AvrAsya İnşaat Şirketi'nden Sait Akat, Koç Holding Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Grup Başkanı Hasan Bengü, Ram Ticaret Müdürü Zeynep Kuman var.
Masada konuşulanlara göre, Suriye'nin liberalleşme atağına rağmen özellikle finans sektöründe zorluklar devam ediyor.
Suriye, Türkiye'nin bankacılık sektöründeki çalkantılar nedeniyle kredi hatlarını açmıyormuş.
Sait Akat'a göre, teminat mektubu vermek mesele, bankadan parasını çekmek ayrı mesele.
Suriye'de yıllardan beri tek başına hizmet veren banka, Suriye Merkez Bankası. Yeni faaliyetlerine izin verilen üç banka var. Biri Lübnan, diğeri Ürdün, üçüncüsü Suudi Arabistan bankası.
Hasan Bengü ve ZeynepKuman'dan öğrendiğimize göre, Koçbank da Suriye'ye gitme hazırlığında. Önümüzdeki eylül ekim aylarında Koçbank ekibi Şam'a yapacağı ziyarette, önce bir muhabir banka belirleyecek sonra ofis açma girişimlerini başlatacak. Ramstore da uzun zamandan beri Suriye'de şube açma planları yapıyormuş ancak araya Irak Savaşı girince bu yöndeki çalışmalar aksamış.
Bu arada Koç Holding, Ram öncülüğünde ‘‘Irak İş Takip Komitesi’’ kurmuş.
Zeynep Kuman ‘‘Bush savaşın bittiğini duyurduktan beş gün sonra oradaydık. Tam kapasite faaliyete geçmek için risk durumunu sürekli izliyoruz’’ diyor.
Milli Saraylar Dairesi'nden çıt yok
MERSİNLİ işadamı ve oryantalist ressam uzmanı Erol Makzume'yi, Hürriyet'in şair-yazarı ve çiçeği burnunda ‘‘savaş muhabiri’’ Özdemir İnce vasıtasıyla tanıdım.
İskenderun'da 1923 yılından beri faaliyet gösteren Antuan Makzume taşımacılık şirketinin sahibi olan Erol Makzume, Osmanlı Sarayı'nın baş ressamı Fausto Zonaro'nun hayatını Osman Öndeş ile birlikte kaleme almış. Birkaç aydan beri ‘‘Toplumsal Tarih’’ Dergisi’nde oryantalist ressamların hayatını yazıyor.
Erol Makzume, ağustos ayı için Jean-Leon Gerome'un hayatını yazacak.
Bu ressamın eserleriyle ilgili bilgi için Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Milli Saraylar Dairesine'ne başvuruyor.
Cumhurbaşkanlığı Özel Kalemi, Makzume'nin talep ettiği bilgi ve fotoğrafları kısa sürede gönderiyor.
Milli Saraylar Dairesi'nden ise bir aya yakın süredir tabloların envanteri konusunda çıt yok.
Erol Makzume gönderdiği e-postada ‘‘Dünyanın her tarafında araştırmacılar müzelerin, Kültür Bakanlıklarının sitelerinden istedikleri bilgilere ulaşabilirler. Milli Saraylar'ın internet sitesine girdiğinizde saraylardaki mevcut tablolarla ilgili bilgi yok’’ diyor.
Makzume, Milli Saraylar Dairesi Başkanı Polat Akbulut'a da bir türlü ulaşamamış. E-postasında diyor ki ‘‘Cumhurbaşkanlığı Köşkü bize yardımcı oldu. Sayın Polat Akbulut bizi adam yerine bile koymuyor.’’
Milli Saraylar Dairesi'nin şeffaflaşmaya niyeti yok galiba.