Bir bekaret davası ve ardından gelen tartışmalar Fransa’yı birbirine kattı. Ama bu kadar değil, olay sadece bu davayla sınırlı kalmadı.
İş, İslam’da reform tartışmasına kadar uzandı. Hatta Lille’deki bekaret skandalından yola çıkarak, Fransa’daki İslam dininin cumhuriyetin yapısına uymadığını iddia edenler de çıktı. Şimdi reform konusunda din adamlarının, sosyologların, tarihçilerin görüşlerine başvuruluyor, önemli bir tartışmanın fitili ateşleniyor.
Geçenlerde Brüksel’de Hollandalı parlamenter Emine Bozkurt ile konuşuyoruz. Bozkurt, Türkiye’de kadın sorunuyla ilgili gelişmeleri iyi izliyor. Avrupa Parlamentosu için Türkiye’deki kadınların durumuyla ilgili iki rapor kaleme almış. Bir üçüncüsü için kolları sıvamış.
Türkiye’deki kadın örgütleriyle sürekli temas halinde. Dolayısıyla mecliste kadının durumunu yakından ilgilendiren bir yasa taslağından anında haberdar.
Sohbet sırasında çantasındaki bir raporu çantasından çıkartıp masanın üzerine koyuyor: Başbakanlık, İnsan Hakları Başkanlığı’nın hazırladığı "Töre ve Namus Cinayetleri Raporu".
Bozkurt rapordan ötürü mutsuz: Zira rapordaki istatistiklere göre, töre ve namus cinayetleri eski yıllara oranla artmış. Örneğin 2006’da 216 olan cinayet sayısı 2007’de 220’ye yükselmiş. Cinayet nedenleri arasında "namus" birinci sırada.
Ataerkil yapının en katı geleneklerinden biri olan "namus". Kimi zaman bizde cinayete yol açan bu mesele bugünlerde Fransa’da da tartışma konusu.
Gazetelere yansıyan öyküyü hatırlayacaksınız. Lille’de evlilik gecesi bakire olmadığını itiraf eden 23 yaşındaki bir Müslüman genç kadın kocası tarafından aynı gece baba evine gönderiliyor. Öfkeli koca bununla yetinmiyor. Mahkemeye başvurarak evliliğinin iptalini talep ediyor. Lille Mahkemesi "bekaret" yüzünden evliliğin iptaline karar verince kıyamet kopuyor.
BURASI AFGANİSTAN MI
Olay Fransız basınına "Kızlık zarı için bir skandal" diye yansıyor. Gazeteler "21. yüzyılda bir genç kızın bakire olmadığı için düğün odasından kovulması ortaçağ’a dönüş anlamına gelir" yorumları yapıyor.
Feminist örgütlerden "Kadının onuru ayaklar altına alındı" diye tepki sesleri yükseliyor. Fransa’nın önde gelen feministlerinden Elizabeth Badinter ağlamaklı demeçler veriyor. Kadın devlet bakanlarından Fadela Amara "Burası Afganistan mı" diye yaygarayı basıyor. Fransız parlamentosu olayı tartışıyor.
Başından bir evlilik iptali olayı geçmiş olan şimdiki Adalet Bakanı Rachida Dati, önceleri Fransız basını "bekaret skandalı"nın üzerine bu kadar gitmesine tepkili. Ancak feminist derneklerin baskısı üzerine geri adım atmak zorunda kalıyor. Kararın temyize gitmesine yeşil ışık yakıyor.
İSLAM’DA REFORM TARTIŞMASI
Fransa’yı bu kadar karıştıran "bekaret skandalı"nın giderek büyümesi bambaşka bir tartışmaya yol açıyor: "İslam’da reform."
Geçen sayısında bu konuyu kapağına taşıyan L’Express dergisine göre, Lille’deki "BekaretSkandalı", Fransa’daki İslam dininin cumhuriyetin yapısıyla uyuşmadığını gösteriyor.
Derginin en ön plana çıkardığı konu ise kadının durumu. "Kuran’a dokunmadan kadının statüsü nasıl modernleştirilir" sorusunu ortaya atıyor. Reform konusunda din adamlarının, sosyologların, tarihçilerin görüşlerine başvuruyor. Önemli bir tartışmanın fitili ateşliyor.
Bir yanda Fransa’da alevlenen "İslam’da reform" tartışması var.
Diğer yanda dünyanın da yakın takibe aldığı, Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hadisleri yeniden yorumlama çabası.
Tam bunlar İslam cephesinde yeni gelişmeler olacağının işaretleri gibi.